Dün en uzun gündüzdü (İstanbul için 15 saatten fazla!). Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı gibi girişimlerle çevre dostu enerji konusunda yeni bir hamle dönemini yaşarken, gelin biz de güneşin şirketlerimize sunduğu fırsatları konuşalım.
ÜRETİM. Ülkemiz güneş açısından nispeten şanslı bir ülke. Akdeniz kuşağının parçası olarak Avrupa’nın yüksek ışınım değerlerinden birine sahibiz. Ancak kurulu kapasitemiz sadece 6.7 GW (Almanya’da 49 GW, İspanya’nın sadece 2020’de 3.2 GW ekledi). Güneş enerjisinin toplam elektrik üretimindeki payı yüzde 4. Yani gidebilecek çok yolumuz var. Buradaki ilk fırsat güneş santralları kurmak. Ancak büyük kapasiteler için ciddi yatırımları ve ihalelerde düşen fiyatları göze almak gerekiyor. Bir diğer fırsat, fabrika, alışveriş merkezi, depo gibi büyük alanlara kurulan çatı sistemleri ile kendi enerjinizi üretmek, belki bir kısmını satmak ve giderek ciddi bir mesele olan karbon ayak izinizi küçültmek (üç hafta önce bu köşede konuşmuştuk).
EKİPMAN. Hızlı büyümesi beklenen bir sektör için ekipman imalatı da cazip olabilir. Geçtiğimiz on yılda güneş modülü fiyatları onda birine indi. 2009’da Orta ve Doğu Avrupa’nın ilk güneş enerjisi şirketlerinden birine yatırım yaparken kullandığımız sayılarla bugünkü maliyetlerin arasında dağlar kadar fark var! Ancak geçen sene salgın sebebiyle tedarik zincirinin aksadığını ve sene başından beri maliyetlerin arttığını da düşünmek lazım. Haziran 2020 ile Şubat 2021 arasında cam yüzde 80, polisilikon yüzde 64, gümüş yüzde 55 zamlanmış. Ancak, harcıalem ekipman üretiminde Çin ile yarışabilmek zor. Daha iyi teknoloji geliştirerek, sistem kurulumu yaparak veya finansmanı da içeren bir paket sunarak rekabetçi olunabilir.
TİCARET. Geçen hafta Britanya ile Norveç arasında dünyanın en uzun deniz altı elektrik kablo hattı devreye girdi. Kuzey Denizi’nin aşan 720 kilometrelik bu bağlantının temel sebebi yenilenebilir enerji ticareti. Rüzgâr olduğunda Britanya santrallarının, durgun havalarda ise Norveç’in hidroelektrik santrallarının üretimi satılacak. Elektrik depolamayı daha ekonomik hale getirecek çalışmalar yapılıyor. Ancak onlar devreye girene kadar, tüketiciler için zamanlamayı (tüketime uygun tedarik) ve kullanım tercihlerini (yeşil enerji oranı) yönetebilecek bir altyapıya, organizasyona ve ticari sisteme (trading) gerek olacak.
Sınırsız ve yenilenebilir bir kaynağı daha etkin kullanmak hem bir çevre hem de bir iş fırsatı. Üstelik bunu değerlendirmenin birden fazla yolu var. Şirketlerimizin bu alana daha yakından bakmalarını öneririm.