Güneş panellerinde geri dönüşüm

İbrahim TOKGÖZ

Sun Hunter Enerji Kurucusu

İçinde bulunduğumuz antroposen çağ içerisinde, dünya nüfusunun ve kentsel yaşama geçişin hızla artışı gibi etmenler insanlığın tüketim ve dolayısıyla üretim ihtiyacının da doğal bir seyirle arttığı gözlemlenmektedir. Bu farklı etmenlerin doğurduğu, ihtiyaç bakımından artış gösteren temel unsurun ise enerji olduğu şüphesiz bir gerçekliği teşkil etmektedir. Birinci Sanayi Devriminden bu yana ve içerisinde bulunduğumuz Dördüncü Sanayi Devrimi sürecinde de, enerjinin ve dolayısıyla enerji kaynaklarının, devletlerin üretim kapasitelerini artırmaları ve bunu takiben refaha ulaşabilmeleri amacı ile kilit bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkündür. Devletlerin sahip olduğu enerji kaynaklarının farklılık arz etmesi ve fosil yakıtlar olarak tanımlanan çeşitli kaynaklara olan bağımlılık, bu aktörler içerisinde bahsi geçen kaynaklar bakımından zengin olmayan ülkeleri enerji güvenliğini sağlamak adına alternatif enerji kaynaklarına yöneltmektedir. Diğer taraftan insanlığın, sahip olduğu tek ev olarak nitelendirilebilmekte olan dünyanın, fosil yakıtların sebebiyet verdiği olumsuz etkiler nedeni ile sistemindeki zedelenmeleri gün geçtikçe kanıksar hale gelmesi, bahsi geçen alternatif yahut yenilenebilir enerji sistemlerinin daha sık bir biçimde gündemde yer almasına sebebiyet vermektedir.

Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde, özellikle son yıllarda üzerine yapılan çalışmalar ile birlikte, güneş enerjisinin öne çıktığı ifade edilebilmektedir. Güneş enerjisine olan ilginin ve dolayısıyla güneşten sağlanan enerji miktarının artacağı, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı “Future of Solar 2019” raporu vasıtasıyla da aşikar hale gelmektedir. Zira rapor, 2050 yılında kümülatif güneş enerjisi kurulu gücünün, 8519 GW olacağını öngörmektedir. Bu öngörüyü takiben ise, güneş enerji sistemlerinde kullanılan malzemelerin günümüz üretim miktarlarına göre kat ve kat artacağını söylemek mümkün görünmektedir. Ancak diğer taraftan, sistemlerin kurulması adına gerekli malzemelerin üretiminde kullanılan hammaddelerin hem dünyaya vereceği zarar hem de miktar açısından azalıma uğraması, bu artışın ortaya çıkaracağı farklı bir sorun alanını teşkil etmektedir. Zira güneş enerjisi, temiz enerji yahut yeşil enerji olarak nitelendirilse dahi güneş enerjisinin üretimini sağlayacak mekanizmaların üretimi sırasında karbon salınımının gerçekleştirildiği göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gerçekliği teşkil etmektedir. Dolayısıyla, gittikçe artmakta olan güneş paneli üretimi ve kullanımının, çevresel ve belirli açılardan ekonomik yönlerinin irdelenmesi de bir gereklilik halini almaktadır. Bu anlamda, temiz enerji kaynağı olarak addedilmekte olan bu ürünlerin de, sürdürülebilir atık yönetimi çerçevesinde değerlendirilmesinin elzem olduğu düşünülmektedir.

Güneş enerjisi üretiminde önemli bir yere sahip olan PV panellerin, her elektronik malzemenin olduğu gibi bir ömre sahip olduğu bilinmektedir. PV panellerin sahip oldukları ömrün ise, ortalama olarak yirmi beş yıl olduğu ve üretiminde kullanılan hammaddeye ve yöntemlere göre değişkenlik göstermekte olduğu ifade edilebilmektedir. Diğer taraftan, bu panellerin kullanılamaz hale gelmesiyle birlikte, üretim içeriğinde kullanılan hammaddeye göre tehlikeli atık sınıfına girebilmekte olduğu da bilinmektedir. Dolayısıyla sayısal artışları göz önüne alındığında, kullanımı sonlanan yahut sonlanacak olan bu panellerin, büyük hacimde çöplükler oluşturmasının yanı sıra en temel sorunlardan birini de; panellerin içeriğinde bulunan zararlı maddelerin, biyolojik olarak parçalanabilirliğinin düşük seviyede olması meydana getirmektedir. Zira halihazırda WEEE de (Waste Electrical and Electronical Equipment) 2010 yılında yayımladığı direktifle birlikte, güneş panellerinin de WCC (Waste Classified Code) kodlarının oluştuğunu ve panellerin ekonomik ve çevresel olarak etkilerinin azaltılması adına geri dönüşümü üzerine çalışmalar yapılması gerekliliği vurgulanmıştır.

Diğer taraftan, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın raporuna göre 2050 yılında kümülatif olarak 78 milyon ton güneş paneli atığının olacağı belirtildiğinden, 2050 yılından sonra her yıl yaklaşık 6 milyon ton modülün atık sınıfına gireceğini söylemek mümkündür. Oluşacak atığın tahayyülü adına bir örneklendirme sunulduğunda,  güneş panelleri atıklarının yaklaşık on İstanbul Havalimanı yahut doksan NouCamp Stadyumu’nun üst üste istiflenmesiyle oluşturacağı hacme tekabül edeceği öngörülmektedir. Dolayısıyla ilki 2016’da kurulan güneş paneli geri dönüşümü tesislerinin, yılda yaklaşık on bin ton dönüşüm yaptığı göz önüne alındığında, 2050 yılına kadar bu tesislerin hem sayısal olarak hem de dönüşüm hacmi olarak gelişmesi gerekliliği elzem görünmektedir. Tüm bu gereklilikler çerçevesinde, güneş enerjisi paydaşlarının içerisinde bulunduğu yeni bir sistem yaratılması gerektiği düşünülmektedir. Başta güneş paneli üreticileri ve geri dönüşüm tesisi oluşumları olmak üzere, lojistik şirketleri, çevre kuruluşları ve yatırımcıların da bu sistemde önemli bir yere sahip olacağı aşikardır.

Tüm yazılarını göster