Sanırım mesele herkes için netleşmiş durumda…
Anlaşılıyor ki Öcalan ile devletin uzun süredir devam eden görüşmelerde ciddi bir mesafe sağlanmış. Şimdi bu anlaşma TBMM çatısı altına taşınarak toplumsal destek aranıyor. Burada Öcalan’ın kapısının çalınmış olmasının hiç şaşırtıcı bir yanı yok. Daha önce de gündem ister sınır ötesi meseleler olsun, ister seçim ya da referandum meseleleri olsun benzer görüşmeler/anlaşmalar defalarca yapılmıştı. Şimdiki meselemiz “yeni Suriye” meselesi. Ve bu büyük meselenin kuzey ayağındaki “Kürt oluşumu”…
Mesele Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumuna ulaşmak ise devletin aklına gelen ilk adreslerden biri Öcalan oluyor. “25 yıldır cezaevinde olması, YPG ya da PKK’daki etkinliğini azaltmış mıdır?” sorusunun yanıtını kuşkusuz yaşayarak göreceğiz. Ancak şunu da söylemek gerekiyor ki PYD ya da PKK yönetiminin istemese bile tabandaki Öcalan gücüne direnmeleri çok zor görünüyor.
Umut Hakkı ya da Genel Af
Öte yandan unutmayalım; Bahçeli’nin Öcalan ile ilgili olarak gündeme getirdiği “umut hakkı” konusu AİHM’nin de talebi aynı zamanda. “Terör suçu hükümlüleri” ile ilgili, hükmün infazı sonrasındaki uygulamadaki eksiklik, bir yasal düzenleme ile AİHM’nin de talebi doğrultusunda giderilebilir. Bu düzenleme ile birlikte infaz yasasında yapılacak Anayasa’nın eşitlik ilkesine de uygun olacak şekilde terör suçlarına ilişkin düzenleme, af talebine bile gerek duyulmasını önleyebilir.
Parlamentoya tam da burada ihtiyaç var. O yüzden türlü çeşitli görüşmelerin, türlü çeşitli pazarlıkların yapıldığı, milletvekillerinin oradan oraya savrulduğu bir döneme gireceğiz gibi görünüyor.
Savrulmak ya da muhalefet olmak
Ana muhalefetin de her meselede olduğu gibi burada da kolektif bir karar alma süreci işletmeden açıklamada bulunması CHP’deki savrulmanın yeni bir örneğini oluşturuyor. Yeni süreç için önce “şeffaf ve samimi” olması ve TBMM’de yürütülmesi koşuluyla “evet” dendi. Ama neye “evet dendiği halen bilinmiyor. Gelişmelerin peşine takılmak bir siyaset yapma biçimine dönüşmüş durumda yani.
Asgari ücrette de böyle olmadı mı? CHP Genel Başkanı “30 bin olmazsa biz yokuz” dedi. Asgari ücret 22 bin olarak açıklandı ve CHP (sanırım genel başkanlarını zor duruma düşürmemek için) ortadan yok oldu.
Tıpkı asgari ücret konusunda olduğu gibi, “Kürt meselesi vardı biz çözdük bitti” diyen Erdoğan ile bu sorunun varlığını hiçbir zaman kabul etmemiş Bahçeli’nin ön aldığı bir zeminde, bu sorun ile ilgili bedel ödemiş, arşivinde onlarca rapor bulunan CHP denkleme dahil bile olamıyor. Kürt meselesi ya da Suriye konusunda söyleyecek tek bir cümlesi yok mu gerçekten CHP’nin?
Öte yandan CHP’nin söyleyemediğini, Saadet Partisi’nin yeni Genel Başkanı Mahmut Arıkan “Adada konuşanların siyasete katıldığı, salonda konuşanların nezarete atıldığı bir süreç hiçbir yaraya merhem olmaz” diyerek ortaya politik bir tutum koyuyor…
Eh durum böyle olunca 23 yıldır sürdürdüğü mutlak iktidarı devam ettirmek için meydan meydan dolaşan bir lidere karşı, karikatür gibi “kırmızı kart” ile seçenek oluşturmaya çalışan bir ana muhalefetin varlığı da ahaliyi (mecburen) gelişmeleri sadece bir kanattan/cepheden izlemek zorunda bırakıyor