Gündemimiz enflasyon ve Merkez Bankasının faiz kararı…

Selçuk Turgay AZAK – Vergi Müfettişi – Ekonomist

Son yıllarda küresel gelişmelere baktığımızda dünya ekonomi gündemini meşgul eden en önemli makro ekonomik sorun enflasyon… Amerika ve Avrupa merkez bankalarının başını çektiği büyük merkez bankaları bu süreçte enflasyonu düşürmek adına ortodoks bir politika olan sıkı para politikasını uygulamaya tercih etti.  Bu kapsamda hedeflenen enflasyon düşüşünün sağlanması için faiz artış sürecine girildi. Geldiğimiz noktada küresel ekonomide enflasyonda bir miktar düşüş sağlandı ancak bunun karşılığında uzun dönemli düşük büyüme sürecine girildi.  Yani enflasyonu düşürmek için resesyon göze alındı. İktisat teorisinde buna fedakarlık oranı adını veriyoruz.  Ancak bahse konu faiz artışları çok güçlü olmasına rağmen söz konusu ekonomilerde istenilen dezenflasyonist sürecin hala yaşanamamasının sebebi, bizimde daha önceki yazılarımızda defaatle ifade ettiğimiz üzere maliyet enflasyonu ile talep enflasyonunu ayrımının yapılmamasıdır. Çünkü maliyet enflasyonunu ortodoks politikalar ve faiz artışıyla yenemezsiniz. Maliyet enflasyonunun olduğu bir ekonomide yapılacak bir faiz artışı uzun dönemli resesyona hatta stagflasyona dahi yol açabilir. Dolayısıyla başta ABD ve Avrupa bölgesi olmak üzere gelen büyüme tahminleri de bunun göstergesi kabul edilebilir.  

Diğer taraftan faiz artış sürecine giren ilgili merkez bankalarının üretim ve istihdam piyasasında bir olumsuzluk yaşanması halinde faiz artış sürecini yavaşlatacağını ve sonrasında terk edeceğini düşünüyorum. Keza ABD’de para politika yapıcılarından faiz artış sürecine yönelik gelen farklı yorumlar bunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Ülkemize geldiğimizde ise mevcut durum hakkında şu tespitler yapılabilir. 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 4 üncü maddesinde; bankanın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu ve fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleneceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda son yıllarda Türkiye Ekonomi Modeli çerçevesinde üretimi istihdamı yatırımı artırmak amacıyla düşük faiz politikası ve liralaşma politikalarını yönelik adımlar atılmıştır.  Bu noktadaki amaç maliyet kaynaklı enflasyonu arz artışıyla düşürmekti ki doğru bir adımdı da… Ancak geldiğimiz noktada toplumda enflasyon beklentilerinin artması, hane halkının tasarruf yerine tüketime yönelmesine neden olmuştur. Tüketim harcamalarındaki artış toplam talebin artması suretiyle talep enflasyonunu gündeme getirmiştir. Dolayısıyla aşırı artan tüketim harcamalarını regüle etmek ve bu kapsamda talep enflasyonunu düşürmek adına Merkez Bankasının politika faizinde yukarı yönlü güncellemeye gideceğini düşünüyoruz. Diğer taraftan politika faizinde meydana gelecek bir artışın üretimi istihdamı yatırımı yavaşlatmaması için de selektif kredi politikalarının çok önemli olduğunu vurgulamak isteriz.

Tüm yazılarını göster