28 Mayıs’ta yapılan 2. tur seçimde 13. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Tayyip Erdoğan yeni kabine üyelerini atadı. Eski kabine üyeleri iki kişi dışında tamamen değişti.
Yeni kabinede göreve devam edeceklerden biri Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy biri de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dır.
Eski bakanın göreve devam etmesi, en azından yeni gelenin sektörü tanıması, sorunları anlayıp yapılacakları öğrenmesi için vakit kaybını önlemesi açısından iyidir.
Bu anlamda eski bakanların işe devam etmesinin olumlu bir yanı var.
Bu arada eski bakanın meslek örgütlerine karşı daha önce izlediği dışlayıcı tutumu değişmeli. Yeni dönemi yeni başlangıca vesile yapmalı.
Öte yandan seyahat endüstrisi dahil ertelenmiş birçok sorun ve yapılması gereken konular var. Bunlar konuşulacak.
Biz bugün gündem dışı bir konuyu ele alacağız.
Turizm vergileri. Yanda iki konuyla ilgili haberler var.
Vergi, adı geçtiği her yer ve her zamanda tartışılan bir konudur.
Ülkelere göre farklılık gösteriyor
Avrupa, Asya, Afrika’da; dünyanın her bölgesinden ülkelerde turistlerden farklı adlar altında vergi alınıyor. Konu Türkiye’de geçen yıl ‘Konaklama Vergisi’ adıyla uygulamaya girdi.
Japonya ve Hong Kong ülkeye gelen turist sayısını artırmak için bedava uçak bileti veriyor, gelenlere nakit ve dolaylı yollardan para verirken Mısır ve Tayland ülkeye gelen turistlerden para alarak bu yolla yüz milyonlarca dolar ek gelir elde edecek yöntemler geliştiriyor.
Turistlerden alınan verginin kendisi gibi nasıl ne oranda ödeneceği, vergiyi kimin tahsil edeceği ve nereye harcanacağı ülkelere göre farklılıklar gösteriyor.
Sektörün genelde bu vergiye itirazı yok. Yerel yönetimler vergiyi kendilerinin toplaması, en azından toplanan vergiden kendilerine pay verilmesini istiyor. Kamu adına vergiyi tahsil eden ve vergiyi ödeyen tüketici de toplanan verginin amacına uygun kullanılmasını bekliyor.
Tahsilat konusu
Turizm vergileri ile ilgili önemli tartışmalardan biri bu vergileri kimin tahsil edeceği konusudur.
Gelirin tahsili merkezi idare ile yerel yönetimler arası bir sorundur.
Turizm yoğunluğu olan yerleşim yerlerinde yerinden hizmet sunucusu olan belediyelerin alt ve üst yapı harcamalarında bir artış söz konusudur.
Ancak turizm nüfus yoğunluğu yerleşik nüfus kapsamında olmadığından turizm gibi geçici nüfus yoğunlukları için ilgili belediyelere fazladan gelir tahsis edilmiyor.
Dolayısıyla turizm yoğun merkezlerdeki belediyelerin hizmet kalitesini artırmak ve artan maliyetlerini karşılamak için turizm vergilerine başvurmak başlıca çözümlerden biridir.
Başta turizmin başkenti olarak tanımlanan Antalya olmak üzere İstanbul, İzmir, Aydın, Muğla ve diğer kıyı bölgeleri belediyeleri eğer AKP’de olsaydı bu alandan toplanan vergiler yerel yönetimlere bırakılır en az onlara buradan pay verilirdi.
Doğrusu ve olması gereken budur. Konu particilik ile değil ülke ve sektöre yarar temelinde ele alınmalıdır.