Gümrükte ana gündem yapılandırma desek yanlış olmayacak. Bu hafta sonlanacak (30.09.2021 son başvuru tarihi) olan 7326 sayılı yasa ile birçok kamu alacağının yapılandırıldığını ve bu alacakların bir kısmının tahsilinden vazgeçilerek hem kamu tarafında hem de mükellef tarafında karşılıklı bir orta yol bulunduğunu söyleyebiliriz. Yapılandırmalara ilişkin haberlere bakıldığında, tahsil edilen tutarlara yer verildiği ancak tahsilinden vazgeçilen tutara çok işaret edilmediği görülüyor. Bu, kanunun çıkartılma amacına uygun bir paylaşım. Ancak her yararlanan şirket en az bir kere aklından “Yapılandırdık, ancak haklı olduğumuz bu durumu kabullendik mi?” sorusunu geçiriyor olsa gerek. Bu gibi yeniden yapılandırmalarda hukuki açıdan işlemin esasının kabul edilmediği anlamının çıkmayacağı hızlıca söylenebilir. Ama asıl önemlisi psikolojik olarak bu yönde bir sonuç olur mu diye tedirginliğin devam etmesi. O noktada yapılandırma sonucunda kamunun vazgeçtiği alacağa odaklanmak ve kamu açısından da yapılandırmanın hukuki olarak bir alacaktan vazgeçme olduğunu düşünmek bir rahatlık hissi oluşturabilir.
Ayrıca, bu yapılandırma uygulaması bir nevi hataların düzeltilmesi için de bir fırsat sunuyor. Nitekim kendiliğinden bildirim ile ortaya çıkan indirimli idari para cezasının burada olmaması en önemli teşvik gibi duruyor. Bu nedenle de düzeltme konusuna ilk olarak yapılandırma ile başlamak gerekiyor.
Gümrük vergilerinin hesaplanması çok kolay olmuyor. Bir ürününün gümrük vergisini hesaplayabilmek için 3 konuyu netleştirmeniz gerekiyor. Bunlardan ilki matrah dediğimiz gümrük kıymeti. Bir verginin hangi tutar üzerinden hesaplandığını ortaya koymadan vergi hesaplamak mümkün değil. Bu noktada eşyanın fatura değeri esas alınıyor ama işlemin özelliklerine göre, kanunda sayılmış olan bir takım diğer giderleri de dikkate almak gerekiyor. Örneğin; teslim şekli F’li teslim şekillerinden biriyse, muhakkak eşyanın taşınmasına ilişkin navlun ve sigortası da vergi matrahına eklenmeli. Ancak yine ithal anında eşyanın fatura değerini esas alarak bir kıymete ulaşsanız da ithal fiyatı bazen şirketin genel tedarik ya da vergi yapısından etkilenebiliyor. Lisans ödemeleri, transfer fiyatlama yapısı ve tedarik planında yurt dışındaki faaliyetler gibi konular ciddi anlamda bu kıymeti etkileyebiliyor.
Gümrük vergisi açısından ikinci önemli konu ise Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu (GTİP). GTİP ile ithalat rejim kararı üzerinden eşyanın vergi oranları tespit ediliyor. Her yılın son günü gümrük camiasının heyecanla beklediği tarife cetveli Resmi Gazete’de yayınlanıyor ve bu cetvel üzerinden eşyanın sınıflandırılması yapılıyor. Bu sınıflandırmaya göre eşyanın gümrük tarife oranına ulaşmak mümkün oluyor. Bu nedenle sınıflandırmayı doğru yapmak önem taşıyor. Ama bu sınıflandırmayı yapmak ürüne göre bazen hiç de kolay olmuyor. Hatta bazı ürünler ancak tahlil ile sınıflandırılabiliyor; hatta aynı ürün için aynı laboratuvar zaman zaman farklı sonuçlar bile verebiliyor. Teknolojik ürünleri artık siz düşünün. Yorum farklılıkları da işin içine girince bazen konu çıkılmaz bir hal alabiliyor.
Son idari para cezaları ile birlikte artık kimse menşe konusunu konuşmak istemiyor. Ancak bu konunun vergileme için ne kadar önemli olduğu herhalde hiç bu kadar hissedilmemiştir. Son dönemdeki tarhiyatları dikkate aldığınızda bazen tercihli ticaretten yararlanmak için menşe ispatı, bazen de bir dampinge karşı vergiye veya ek mali yükümlülüğe (EMY) tabi olmamak için menşe ispatı yapmanız gerekiyor. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) menşeli ürünlerin ithalinde uygulanmakta olan EMY’de yaşanan son durum, ABD menşeli olduğunu ithal anında beyan ederseniz mevcut EMY tatbik ediliyor ancak ABD menşeli olmayan eşya için uygun menşe ispatı yapmamışsanız hem EMY hem de 3 katı idari para cezasına maruz kalıyorsunuz. Ayrıca menşe hesaplama konusunun karmaşıklığı, menşe kümülasyonları, konunun ticaret yapılan ülkelerde de son dönemde öne çıkması dikkate alındığında menşe hesabını yapmak da çok kolay olmuyor.
Gümrük vergileri hesaplamanın karmaşıklığı ile açık ve net düzenlemelerin bazen mevcut olmaması her zaman hataya açık bir durum ortaya çıkarıyor. Hataların düzeltilmesini ithal anında yapmak mümkün olduğu gibi ithalattan sonra da yapmak mümkün oluyor. Hiç şüphesiz ithal anında düzeltme yapmak daha sınırlı oluyor. Çünkü ithal anında yapılan düzeltmede, usulsüzlük cezası (2021 yılı için 173 TL) tatbik edilebiliyor. Ancak eşyanın gümrük idaresi tarafından muayene edileceği bildirilmiş ise ya da teslim edilmiş ise bu düzeltme imkânından yararlanmak mümkün olmuyor.
Düzeltmeye ilişkin en çok dikkat çeken konu ise ‘başka bir eşya’ ifadesi. Düzeltme talep edilen durum başka bir tarife alt pozisyona gider ise veya her türlü vergi ile ek mali yükümlülüğün ad valorem usulde oran veya spesifik usulde miktarına ve/veya ticaret politikası önlemine ilişkin faydalanılacak hak ve menfaatlerde farklılık gösterirse de düzeltme imkanından yararlanmak mümkün olmuyor.
Tamamlanmış gümrük işlemlerinde mevcut olan ve verginin noksan ödenmesine neden olan bir aykırılık gümrük idaresi tespit edilmeden önce yükümlü tarafından kendiliğinden gümrük idaresine bildirilebiliyor. Ancak aykırılıkların gümrük idaresince tespit edilmesinden önce beyan sahibi tarafından bildirilmesi durumunda, bu aykırılıkların gümrük idaresince tespit edilmesi halinde uygulanacak olan cezalara kıyasla, cezalar %10 nispetinde tatbik ediliyor. Bu durumda, eksiklikten kaynaklı ithalat vergisi gecikme faizi ile tahsil edilirken, idari para cezalarında %90 oranında bir indirime gidiliyor. Gümrük idaresi tarafından tespit edilen cezaların yüksekliği dikkate alındığında, kendiliğinden bildirim uygulamasının oldukça tercih edilebilir bir yöntem olduğu görülüyor.
Düzeltme işlemlerinde bir maliyete katlanmadan işlemi sonuçlandırma imkânı yok gibi duruyor. Belki bunun tek istisnası adından da belli olduğu gibi ‘istisnai kıymet uygulaması’ oluyor. Gümrük kıymeti, ithal anında tam olarak tespit edilemiyor veya ithal anından sonra kesin olarak tespit edilecek ise mevcut bilgi ve belgelere göre vergilendirme yapılabiliyor. Kıymet kesinleşince bir fark kıymet var ise gümrük idaresine bir bildirim yapılarak eksik vergiler herhangi bir idari para cezası veya gecikme faizi ödemeden tamamlanıyor.
Kendiliğinden bildirim yapılması durumunda, suistimallerin önlenmesi amacıyla idareler başvuran firma hakkında son 6 ay içerisinde gümrük idaresince aynı konuda bir tespit yapılıp yapılmadığını araştırıyor. Şayet aynı konuda bir tespit olmuşsa firmalar kendiliğinden bildiriminden kaynaklı indirimden yararlandırılmıyor. Buradaki amaç, aykırılık gümrük idaresince tespit edildiğinde başka bir gümrük idaresine aynı konuda kendiliğinden bildirim yapılarak indirimden yararlanmasını engellemek.
Uygulamada ana sorun ‘aynı konu’ ve ‘tespit etme’ kavramlarında yaşanıyor. Kanunda ve alt düzenlemelerde bu konuya ilişkin çok açık düzenleme olmadığı için uygulamada zaman zaman tartışma konusu oluyor. Örneğin; sonradan kontrole ilişkin denetimlerde tespit olarak hangi tarihi dikkate alacağız? Nihai görüşme tutanağı ve bu tutanağın imza tarihi mi dikkate alınacak? Kontrole başlama tutanağından sonra şirketler kendiliğinden bildirim müessesinden yararlanamayacak mı? Özellikle yükümlüye hâlihazırda bildirilmemiş olan ancak idarenin kendi iç kontrolleri neticesinde tespit ettiği hususlar ne şekilde olacak? Aynı aykırılığın, gümrük idaresinin tespitinden sonra da ortaya çıkması halinde, bu aykırılık kendiliğinden bildirime konu edilemeyecek mi?
Gümrük vergilerinde ya da diğer bir deyişle gümrük beyanlarında düzeltme konusuna geleneksel gümrükleme bakış açısıyla bakmamak gerekiyor. Artık dış ticaretimizin yaklaşık %45’i yeşil hattan ve tamamen güvene dayalı bir şekilde yürütülüyor. İhracat ve ithalatta çok önemli yere sahip olan 600’e yakın şirket beyana dayalı bu işlemleri yerine getirirken karmaşık olan gümrük vergileme tekniği nedeniyle her zaman hata yapabiliyor. Gümrük işlemlerin doğası gereği bu hatalar bir anlamda kaçınılmaz oluyor. Bu nedenle hataları düzeltmek için YYS şirketlerini içine alacak yeni bir yaklaşım geliştirmek gerekiyor.
Bu anlayış farklılığı ilk etapta kendiliğinden bildirim kurumunda olmalı ve hatasını kendiliğinden düzeltmek isteyen iyi niyetli mükellef için kamu alacağı gecikme faizi ile alınmalı. Son kanun değişikliği ile ceza oranının %15’den %10’a indirilmesi oldukça önemliydi. Fakat aynı vergi dairelerindeki uygulamada olduğu gibi sadece vergi aslı ve geç ödemeden kaynaklı gecikme faizinin tahsil edilmesi yönünde yasal bir düzenleme yapılmasında yarar bulunuyor.