Küresel salgın başlayalı neredeyse bir buçuk yıl oldu ve salgının devam etmesiyle dış ticaret üzerindeki etkileri de sürüyor. Bir yandan tedarik zincirinde yaşanan sorunlar, bir yandan tedarik süreçlerinde artan maliyetler ithalat ve ihracatçıları olumsuz yönde etkiliyor. Otomotiv sektöründe yaşanan çip sorunu otomobil fabrikalarının üretimlerine ara vermesine neden olurken, konteyner temini ve taşıma maliyetlerinin artışı bizim gibi kur etkisinden dolayı aşırı talep gören ülkeler için ihracat fırsatlarının azalmasına neden oluyor. Bu süreç Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) rapor ve büyüme tahminlerine de yansıyor. 2020 yılı için dünya ticaretinde %5,3’lük bir düşüş gerçekleşti, 2022 yılı içinse dünya ticaretindeki düşüşün %4 seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Ancak bu tahminlerin de aşılamaya bağlı olarak değişeceği vurgulanıyor. Küresel salgının dış ticarete etkisinin hissedilmeye devam edileceği ve ticarette büyümenin pandemi öncesi trendin gerisinde kalacağı anlaşılıyor.
Bu süreç içerisinde yasal ticaretteki gelişmelerin daha fazla konuşulacağına şüphe yok. Ancak yasa dışı ticaretin bu süreçte nasıl seyrettiği çok konuşulmuyor. Ülkeler pandemiden kaynaklı ilave gümrük vergileri ve regülasyonlar uyguluyorlar. Buna bağlı ülkemizde de ciddi vergi artışları var. Peki, bu süreçte gümrük kaçakçılığında nasıl bir seyir görülüyor? İşte bu noktada bu hafta (17 Mayıs) Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Araştırmalar Merkezi (BETAM) Türkiye’de Alkollü İçecek, Sigara ve Tütün, Akaryakıt ile Cep Telefonlarının Yasa Dışı Ticareti üzerine bir analiz raporu yayınlandı. Raporun 2 yıl içinde 12 bölgede 4.924 kullanıcı ile yapılan anket analizi üzerine hazırlandığı görülüyor. Rapor kapsamında kullanıcılar, kolluk kuvvetleri, uzmanlar ve gazeteciler ile derinlemesine görüşmeler yapılmış. İlk etapta derinlemesine görüşme ve mülakatlar ile bir durum tespiti yapılıyor ve daha sonra sonuçlar iktisadi ve hukuki olarak değerlendirilip gümrük kaçakçılığının önlenmesine yönelik bir yol haritası da çıkarılıyor.
Yasa dışı (kaçak) mallar neden tercih ediliyor ve kimler tercih ediyor?
BETAM’ın internet sitesinden de ulaşabileceğiniz bu rapor, kaçak mal talebi ve arzı üzerine bir analiz ile başlıyor. Mikro iktisadın ilk konusu olan talep, kaçak malda neden oluşuyor sorusunun cevabı aranıyor. Çünkü hepimiz biliyoruz ki talep olmasa kaçak mal arzı da olmaz. Anket verilerine göre, 4 ürün grubunda yasadışı (kaçak-vergisi ödenmemiş) malların yasal (vergisi ödenmiş) mallara göre ana tercih nedeni, fiyatlar arasındaki yüksek farklılık. Fiyat farklılığı sigarada %46, alkollü içeceklerde %52, akaryakıtta %39, cep telefonunda %54 olarak tespit ediliyor. Burada özellikle sigara ve alkollü ürünlerin düşük gelir gruplarındaki payı yüksek ise bu ürünlere yönelik talebin arttığı ifade ediliyor.
Ankette bu kaçak ürünleri kullananların profil bilgisine de yer veriliyor. Yasadışı ürün kullanma eğilimin kadınlarda erkeklere, yüksek eğitimlilerde düşük eğitimlilere, yaşlılarda gençlere, alkollü içecek ve akaryakıt tüketiminin sigara-tütün tüketimine göre daha düşük olduğu paylaşılıyor. Bu bağlamda yasadışı mallara yönelik talep hanelerin ortalama gelir ve yoksulluk düzeyine, yasal ve yasadışı fiyat farkının derecesine, kaçak mala erişim kolaylığına göre bölgeden bölgeye farklılık gösteriyor. Anket sonucuna göre kaçak sigara-tütün, akaryakıt ve cep telefonu talebi Doğu ve Güneydoğu’da; kaçak alkollü içecek talebi ise Akdeniz, Ege, Trakya ve Doğu Karadeniz’de yoğunlaşıyor.
Ticari amaçlı sahte alkollü ürün ve sigarada ciddi artış var
Gümrük kaçağı ürünlerin piyasada yer alması hususunun ya yurt dışından kaçak getirerek ya da yurt içinde sahte üreterek satışa konu etmek suretiyle ele alındığı görülüyor. Anket sonuçlarında bu yöntemlere ilişkin de çarpıcı tespitlerin olduğu görülüyor. Birçok konuya kapsamlı yer veriliyor ama yöntem olarak geleneksel yöntemlerin akaryakıt ve sigarada halen devam etmesi şaşırtıcı. Katır sırtında kaçakçılık yapılma yöntemi Doğu ve Güneydoğu’da o kadar eski bir yöntem ki hatta birçok sinema filmine, şiire ve türküye konu olmuşluğu da var.
Yine şaşırtıcı bir sonucun cep telefonu ve alkollü ürünlerde geliştirilen yeni kaçaklık yöntemlerinin olduğunu söyleyebiliriz. Anket sonuçlarına göre, bireysel amaçlı alkol üretme hakkının ciddi anlamda ticari amaca yöneldiği tespit ediliyor. Hatta bu yöntemin internet üzerinden aleni ve ciddi organizasyonlar ile yapılıyor olması oldukça önemli bir gözlem. Maalesef sahte alkollü içki nedeni ile ölümlerin gerçekleşmesi bu konunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bize gösteriyor.
Gümrük kaçakçılığı her ülke gibi bizim ülkemiz açısından da oldukça önemli bir konu. Asya ve Avrupa arasında bir köprü vazifesi gören coğrafi konumumuz bir lojistik merkezi olma adına bize ne kadar ciddi bir fırsat yaratıyor ise de gümrük kaçakçılığı açısından riskler barındırıyor. Diğer bir ifadeyle iki kıta arasında transit ülke olmamız ve doğudaki birçok kaçak ürünün (sigara, uyuşturucu gibi) batıya gittikçe değerinin ciddi anlamda artırıyor olması, gümrük kaçakçılığının ülkemizden transit olarak yapılmasını cazip hale getiriyor. Özellikle riskli ürün grubu olarak adlandırılan ve BETAM raporuna konu bu 4 ürün grubu için de Gümrük Muhafaza ve diğer kolluk birimlerinin bu duruma rağmen ciddi anlamda yakalama başarısı gösterdiği resmi verilerden görülüyor. Bu açıdan başarılı bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu başarının ana nedeni ise teknolojiden yararlanılması (X-Ray, dedektör gibi) ve kurumlar arasındaki iş birliği. Ancak anket sonuçlarına göre kaçakçılık konusunda daha da başarılı olabilmek için uluslararası iş birliklerinin artırılması gerekiyor.
Yüksek ithalat vergileri/vergiler yurt içinde yasal ürünlerin fiyatlarını ciddi olarak artırıyor. Yasal ürün ile yasa dışı ürün arasındaki fiyat farkı vergiden dolayı ciddi anlamda arttıkça kaçak ürünün arzına yönelik motivasyon da bir o kadar yükseliyor. Bu durum iyi niyetli ve vergi ödeyerek ithalatı gerçekleştiren mükelleflerin pazarda rekabet edemediği bir rakip ile karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Sonuçta hem denetimsiz ve kontrolsüz ürünler tüketiciye ulaşarak sağlık açısından tehdit oluşturuyor, hem vergili ithalat yapan şirketlerin pazarda varlıklarını sürdürmelerine engel oluyor hem de vergi ödenmediği için bir hazine kaybına neden oluyor. Son tahlilde yüksek vergi içeren ve kaçak yakalama oranı yüksek ürünlerde vergilerin tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
Ancak anket verileriyle kaçak ürün konusunda kullanıcıların veya kaçak ürün arz edenlerin kaçakçılıkla ilgili yasal mevzuatı bilmediği de ortaya çıkıyor. Gerek kullanıcıların gerek piyasaya arz edenlerin kaçakçılık suçlarına yönelik ağır hapis cezası olduğu yönünde tam ve doğru bilgiye sahip olmadıkları verdikleri yanıtlardan anlaşılıyor. Kaçak ürünü bilerek satın almak bir suç olarak değil, ekonomik olarak bir hak gibi görülüyor. Bu konuda bir bilinç eksikliği söz konusu. Bunun için de kaçakçılık suçlarının yoğun olduğu bölgelerde kaçak ürünün hem yasal hem ekonomik sonuçlarının anlatılması ve toplumsal bilincin artırılması gerekiyor. Kaçak ürün kullanımına yönelik talep, oluşturulacak bilinç ile azaltılabilir ise arzı da azalacaktır.