İyisiyle kötüsüyle 2019 yılını geride bırakıyoruz. 2019 yılı gerek ekonomik gerekse siyasi bakımdan ülkemiz açısından oldukça hareketli dönemlere sahne oldu. 2018 yılının ikinci yarısında yaşamış olduğumuz kur krizinden sonra 2019 yılı için, görece ekonominin daha stabil hale geldiği, enflasyonun ve faizlerin inişe geçtiği ve ekonomik açıdan toparlanma sürecine girilen bir yıl oldu denilebilir. Dış ticaret işlemleri ise 2019 Ocak-Ekim döneminde ithalatta yaklaşık 165 milyar dolar olarak kendini gösterirken, ihracat ise aynı dönemde 165 milyar dolar civarında seyretti. Özellikle ithalattaki keskin daralma etkisini ihracatın ithalatı karşılama oranını arttırması biçiminde gösterdi.
Dış ticaret istatistiklerinde durum yukarıdaki şekilde iken gümrük camiasının ajandasında yer alan en önemli hususlardan biri, menşe beyanları sebebiyle mükellefler hakkında düzenlenen idari para cezaları. Özellikle son dönemde gümrük idareleri menşe bazlı gümrük beyanı incelemelerini oldukça yaygınlaştırdı ve pek çok ithalatçı firmaya menşe beyanındaki hata ve ihlaller nedeniyle gümrük cezaları yağmaya başladı.
İlk tespit Güney Kore menşeli ithalatlar hakkında
İthalat işlemlerine ilişkin firmalar tarafından yapılan menşe beyanlarındaki ihlaller temali cezaların ilki bu sene başında Güney Kore ülkesinden yapılan ithalat işlemlerine ilişkin oldu. Bilindiği üzere Güney Kore’nin ülkemiz ile imzalamış olduğu ve hali hazırda yürürlükte olan bir serbest ticaret anlaşması bulunuyor ve anlaşma kapsamı Güney Kore ve Türkiye menşeli ürünler her iki ülkeye gümrük vergisi ödenmeksizin ithal edilebiliyor.
Elbette bunun bir şartı bulunuyor ve o şart da, ithalat beyannamesi ekinde serbest ticaret anlaşması ve onun uygulanmasına ilişkin yönetmelik kapsamında öngörülen doğru menşe ispat belgelerinin gümrük idaresine sunulmasını gerekli kılıyor. Gümrük mevzuatı gereği ancak bu durumda tercihli tarife yani gümrük vergisi ödemeksizin ithalat süreci tamamlanabiliyor.
2019 yılının başından itibaren gümrük idaresi Güney Kore’den yapılan ithalatları mercek altına aldı ve pek ithalat beyannamesi ekinde serbest ticaret anlaşması kapsamında sunulması gereken menşe ispat belgeleri yerine sadece menşe şahadetnamesinin sunulduğunu tespit etti. Gümrük mevzuatımıza göre ise menşe şahadetnameleri yalnızca eşyanın tercihli olmayan menşeinin tespitinde kullanılabiliyor. Daha açık bir deyimle bu belgenin gümrük vergisinden muafiyet sağlaması mevzuat gereği mümkün değil. Bu kapsamda Güney Kore’den yapılan ithalat işlemleri hakkında gümrük idareleri ithalat aşamasında usulüne uygun menşe belgesi sunulmamasına rağmen gümrük vergisi muafiyeti uygulandığını tespit edince firmalar hakkında ceza kararları düzenledi.
Firmalar ise haklı bir şekilde bu kapsamda ithal edilen eşyanın gerçekten Güney Kore menşeli olduğunu, ithalat sürecinde yapılan hatanın sadece yanlış belge sunulmasından ibaret olduğu ve bu tarzdaki eşyanın anlaşma kapsamından yararlanması gerektiği yönünde itiraz ve taleplerini Bakanlık nezdinde dile getirdiler. Hatırı sayılır bir süre Gümrük Müfettişliği yapmış biri olarak bu konu hakkında usul yönünden gümrük idaresinin, esas yönünden ise mükelleflerin yani ithalatçı firmaların haklı olduğunu söyleyebilirim.
En nihayetinde Ticaret Bakanlığı yapılan itirazları ve talepleri dikkate aldı ve konuyla ilgili bir iç genelge yayımlamak suretiyle Güney Kore ülkesinden yapılan ve hatalı menşe beyanı sebebiyle cezai işleme konu olan ithalat işlemleri ile ilgili olarak firmalara usulüne uygun menşe beyanı sunma hakkı tanıdı. Yine bu çerçevede sunulan beyanların Güney Kore ülkesi nezdinde sonradan kontrole tabi tutulacağını doğruluğunun teyit edilmesi düzenlenen ek gümrük vergisi ve cezaların iptal edileceğini aynı Genelge’de belirtti. Bu suretle Güney Kore bakımından konu bu şekilde çözüme kavuşturulmuş oldu.
İkinci durum bazı eşyanın ABD menşeli olduğu gerekçesiyle ek mali yükümlülük uygulanması hakkında
Daha önce Güney Kore menşeli ithalatlar hakkında düzenlenen cezalar gündemden düşmemiş durumdayken, gümrük idaresi menşe konusundaki incelemelerine hız kesmeden devam etti ve ithalat sürecinde ABD menşeli olmadığı noktasında herhangi bir belge sunulmayan bazı ithalat işlemleri için bu ürünleri ABD menşeliymiş gibi kabul edip ek mali yükümlülük ve idari para cezaları düzenlemeye başladı.
Bildiğimiz üzere Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle birlikte başlayan ticaret savaşları pek çok ülkede devam etmekte. Ülkeler yerli sanayilerini korumak adına gerek gümrük tarifesi anlamında gerek ise tarife dışı önlemler bağlamında gümrük duvarlarını yükseltmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl ülkemizin Amerika Birleşik Devletleri ile yaşamış olduğu siyasi gerginlikler ekonomi alana da sirayet etmişti. ABD’nin Türkiye menşeli demir ve çelik ürünlerine koyduğu ek gümrük vergilerine, ülke olarak biz de ABD menşeli bazı eşyaya oldukça yüksek oranlarda ek mali yükümlülük koymak suretiyle karşılık vermiştik.
Bu defa gümrük idaresince ithalat sürecinde ABD menşeli olmadığı beyan edilen ve ancak ABD menşeli olması durumunda yüksek oranlarda ek mali yükümlülüğe tabi olacak ithalatlar mercek altına alındı. Yapılan incelemelerde bu kapsamda gümrük idarelerince düzenlenen cezaların gerekçesini, ithalatçılar tarafından ithalat sürecinde ABD menşeli olmadığı beyan edilen ürünler hakkında bunların ABD menşeli olmadığını ispat eder bir menşe belgesinin ithalat sürecinde gümrük idaresine ibraz edilmemiş olması oluşturuyor. En azından son dönemde incelediğim pek çok gümrük ceza kararındaki temel gerekçe bu şekilde belirtiliyor.
Vergi yargılaması hukukunun en temel ilkelerinden birini bu noktada hatırlamanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Vergi yargılamasında Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (b) fıkrası uyarınca; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir. Tabii ki aynı Kanunun 2’nci maddesine göre gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler Vergi Usul Kanunu hükümlerine tabi değiller. Ancak yine de ortada gümrük idaresinin ek mali yükümlülük şeklinde bir ithalat vergisi salması ve buna bağlı olarak idari para cezalarını düzenliyor olması durumunun mevcut olduğunu dikkate aldığımızda, gümrük idaresinin bu yöndeki işleminin fiili veya kaydi bir tespite dayanması gerektiği kanaatindeyim.
Oysa ki ABD menşeli olduğu gerekçelendirilmek suretiyle son dönemlerde gümrük idareleri tarafından ek mali yükümlülük ve buna bağlı olarak tahakkuk ettirilen ceza kararları kapsamındaki işlemleri incelediğimde; gümrük idaresinin bu eşya/ithalatlar hakkında ABD menşeli olduğuna dair herhangi bir tespiti olmaksızın bu kararların düzenlediğini değerlendiriyorum. Yukarıdaki bölümde de ifade ettiğim üzere bu kapsamdaki ceza kararlarının gerekçesinin en anlaşılır şekilde ifadesi şu: “İthalat sürecinde neden bu eşyanın ABD menşeli olmadığına dair bir belge sunmadın?” Şahsi kanaatim, bu kapsamdaki ithalat işlemleri ile ilgili olarak öncelikle gümrük idaresinin ek mali yükümlülük ve buna bağlı para cezası düzenleyebilmesi için bu eşyanın gerçekten ABD menşeli olduğuna dair bir tespitinin olması gerektiği yönünde. Dolayısıyla belirtilen şekilde bir tespit olmadığı sürece bu kapsamda düzenlenen ek mali yükümlülük tahakkukları ve ceza kararlarının gümrük idarelerinde hatırı sayılır ölçüde uyuşmazlık dosyası yaratacağını öngörmek mümkün.
Sonuç itibariyle 2019 yılının son günlerini yaşadığımız şu dönemde, gümrük dünyasını en çok meşgul eden konular arasında menşe ve bu konuya ilişkin gümrük idarelerince düzenenlenen gümrük cezaları geliyor. Menşe bazlı gümrük incelemelerinin ticaret savaşlarının hız kesmeden devam ettiği bir ortamda önümüzdeki dönemin de gümrük camiası bakımından ana gündem maddelerinden biri olacağını tahmin etmek hiç te zor değil. Bu sebeple ithalatçı firmalar açısından ithalat işlemlerinde eşyanın gerek tercihli menşei gerek ise tercihli olmayan menşeinin doğru belge ile ispat edilmesi son derece önemli hale geliyor.
Hepinize şimdiden mutlu yıllar diliyorum.