GSYİH büyümesinden daha iyi bir ilerleme ölçütüne ihtiyacımız var!

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

İklim eylemi, Paris İklim Anlaşması hedefine ulaşmak için çok yavaş ve çok aşamalı olarak ilerliyor.

Geçtiğimiz Haziran ayı en sıcak Haziran olarak kayıtlara geçerken, bazı bilim insanları 2024’ün kayıtlara geçen en sıcak yıl olma ihtimalinin yüzde 95 olduğunu söylüyor.

Avrupa Birliği’nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi, Haziran 2023’ten bu yana her ayın kayıtların başlamasından bu yana gezegenin en sıcak ayları arasında yer aldığına yer verdi. İklim değişikliğiyle mücadelede çok yavaş kaldığımızın farkındayız. Hızlanmak için ise, zihniyet ve strateji değişikliğine ihtiyacımız olduğu kesin.

Gerçek olan şu ki, en büyük pozitif devrilme noktası, GSYİH büyümesinden daha iyi bir ilerleme ölçütü benimsemek olacak.

Küresel ısınmayı 2 derecenin altında sınırlandırmaya yönelik Paris Anlaşmasını yerine getirebilmemizin tek yolu, eylemi radikal bir şekilde hızlandıran pozitif devrilme noktalarını bulmak ve bunları harekete geçirmekten geçiyor. Şu anda ihtiyacımız olan karbonsuzlaşmayı beş kattan daha yavaş gerçekleştiriyoruz.

Dünya, temiz enerjiye fosil yakıtlara yaptığının iki katı yatırım yapıyor

Küresel Devrilme Noktaları raporunda yer alan araştırmalar bunu açıkça ortaya koyuyor. Bugünkü tavrımızı koruduğumuz sürece, 2.5 veya 3.5 derecelik bir ısınma riski ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Bu da milyarlarca insanı potansiyel olarak ölümcül ısı ve nem aşırılıklarına maruz bırakacak bir sıcaklık.

Dünya Ekonomik Forumu, tablo karanlık olsa da, hala umudumuz olduğunu söylüyor ve gerek toplumlarımızda, gerekse teknolojimizde pozitif devrilme noktalarının ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Elektrikli araçların, güneş ve rüzgar enerjisinin yaygınlaşması, kömür enerjisinin azalması geleceğe dair umut veren gelişmelerin başında geliyor.

Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) küresel olarak tüm enerji türlerine yapılan yatırım miktarını inceleyen Dünya Enerji Yatırımı Raporu’nun yıllık güncellemesi bu olumlu gelişmeleri net bir şekilde ortaya koyuyor.

Rapora göre, dünya şu anda temiz enerjiye fosil yakıtlara yaptığının neredeyse iki katı yatırım yapıyor. 2024 yılında bu oranın 10 katına ulaşması bekleniyor. Dünya çapında toplam enerji yatırımının 2024 yılında ilk kez 3 trilyon doları aşması bekleniyor. Yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, nükleer enerji, şebekeler, depolama, düşük emisyonlu yakıtlar, verimlilik iyileştirmeleri ve ısı pompaları dahil olmak üzere temiz teknolojilere 2 trilyon dolar harcanacak. Geri kalan 1 trilyon doların biraz üzerinde bir miktar kömür, gaz ve petrole gidecek.

Ama yatırımlarda büyük dengesizlikler var. Çin dışındaki Yükselen Piyasa ve Gelişmekte Olan Ekonomiler, küresel temiz enerji harcamalarının yalnızca yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor. Fotovoltaik güneş (PV) teknolojisine yapılan enerji sektörü yatırımının 2024 yılında 500 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Çin, 2024'te tahmini 675 milyar dolara ulaşarak temiz enerji yatırımlarının en büyük payını oluşturacak.

Olumlu değişimler piyasaları da dönüştürüyor

Bu olumlu değişimlerin etkisi piyasalarda da izleniyor. Elektrikli araç bataryaları gibi küreselleşmiş ürünler için, bir pazardaki fiyat ve kalite iyileştirmeleri her yerde paylaşılıyor. Dolayısıyla, gelecekte benzinli/dizel araç satışlarının yasaklanması gibi, bir pazarda inovasyonu teşvik eden eylemler herkese fayda sağlayacak.

Pozitif devrilme noktaları sektörler arasında da birbirini güçlendirmeye başlıyor. Giderek ucuzlayan bataryalar, enerji arz ve talebini dengelemeye yardımcı olarak yenilenebilir enerjiye geçiş noktasını güçlendiriyor. Ve her zamankinden daha ucuz hale gelen yenilenebilir enerji, elektrikli araçların toplam sahip olma maliyetini düşürdüğü için, mobilitenin elektrifikasyonuna yardımcı oluyor. Bu durum, “süper kaldıraç noktaları” yaratarak, kararlı eylemlerin enerji sistemi genelinde pozitif devrilmeyi tetikleyerek sera gazı emisyonlarının dörtte üçünün ortadan kaldırılmasını hızlandırabilir.

Toprakların özgürleştirilmesi ve beslenme biçimlerinin değiştirilmesi

Emisyonların diğer dörtte biri, tarımdan ve arazilerimizi kullanma şeklimizden kaynaklanıyor. Özellikle sığır etine yönelik beslenme talebi, bu süreçte önemli bir rol üstleniyor. Hayvancılık sektörü, tarım arazilerinin yüzde 80’ini kullanıyor. Bu da güçlü metan emisyonlarına, ormansızlaşmaya ve buna bağlı CO2 emisyonlarının artmasına neden oluyor. Ormansızlaşmanın sona erdirilmesi, doğanın yenilenmesi, atmosferdeki fazla karbonun uzaklaştırılması, daha sürdürülebilir tarım sistemlerinin benimsenmesi için toprakların özgürleştirilmesi ve beslenme biçimlerinin değiştirilmesi, önümüzdeki dönemin temel ihtiyaçları arasında yer alıyor.

Dar bir büyüme tanımı olumlu devrilme noktalarına engel

Dünya Ekonomik Forumu’nun dikkat çektiği gibi, toplumsal başarının ölçütü olarak dar bir büyüme tanımını kullanmaya devam edersek, olumlu devrilme noktalarının önüne temel bir engel koymaya devam edeceğiz.

Çünkü; sadece şirket düzeyinde kısa vadeli karı maksimize etmeye ve ulusal ve uluslararası düzeyde gayrisafi yurtiçi hasılanın büyümesini sürdürmeye çalışmak, yaşam destek sistemimizi tahrip ediyor. Gayri safi milli mutluluk endeksi ya da gerçek maliyet muhasebesi gibi pek çok alternatif değerleme ölçütü mevcut. Bu ölçüm yöntemleri, insan ve ekoloji refahını ölçmeyi ve zarar verici eşitsizlik ve adaletsizlikleri azaltmayı hedefliyor. Yeni bir ilerleme ölçütünün benimsenmesinin, kültürel normlarda derin ve olumlu bir dönüm noktası olacağını kabul etmemiz gerekiyor. Yarının kazananları da, bu adımları atmaya cesaret edebilenler olacak…

Tüm yazılarını göster