İkinci çeyrek GSYH verisi dün açıklandı. Bir yıl öncesinin aynı çeyreği, ‘kapanma’ nedeniyle önemli bir daralma yaşanan bir çeyrekti. Dolayısıyla, 2021’in ikinci çeyrek rakamlarını bir yıl öncesinin aynı çeyreğine oranlayıp “yıllık şu kadar büyüdük” diye övünmenin bir anlamı yok. Özellikle böyle zamanlarda bir çeyrek öncesi ile karşılaştırma yapmak gerekir. Böyle bakınca durum şöyle:
GSYH bir dönem öncesine kıyasla %0.9 oranında yükseldi. Bunu yıllık olarak ifade edersem -dört çeyrek bu oranda büyüme olsaydı ne olurdu sorusunun yanıtını ararsam (bazı ülkeler, mesela ABD böyle izliyor)- ulaştığım büyüme rakamı %3.6 oluyor. Bizim 50 yıllık ortalama büyüme oranımızın altında bir değer. Ancak dönemsel verilerde bir miktar oynaklık olabilir; dolayısıyla büyüme yavaşlıyor diye keskin bir yorum yapmamak gerekiyor. Kaldı ki ikinci çeyrekte yaklaşık 17 günlük bir kapanma oldu. Yine de bir yıl öncesine kıyasla bakıldığında ortaya çıkan orandan çok farklı ve potansiyelin altında bir büyüme söz konusu. Benzer bir durum yatırım harcamaları için de geçerli. Bir çeyrek öncesine göre yatırım harcamaları % 0.7 arttı ikinci çeyrekte. Yıllık olarak ifade edince %2.8 artış anlamına geliyor. Oldukça ılımlı bir yatırım artışı olduğu ortada. Bu iki değişkeni özellikle seçtim. Zira bir dönem öncesine değil de geleneksel bakış açısıyla bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla değerlendirildiğinde, ‘coşmuşuz’ izlenimi veriyor bu değişkenlerdeki artış oranları. Oysa durum öyle değil.
Öte yandan iki de olumsuz nokta var. İlki imalat sanayi üretimine ilişkin. Bir dönem öncesine kıyasla %0.79 oranında düşmüş bu sektörde üretim. Bu çeyreklik değerin yıllık karşılığı ise %3.1 düşüş. Önemli bir daralma gösteriyor. Elbette yine aynı uyarı geçerli. Bir dönemlik gelişmelerden ‘büyük’ yorumlara ‘uçmamalı’. Bu hem ‘bu satırların yazarı’ için geçerli hem de buraya kadar belirtilenler çerçevesinde ‘ekonomimizin uçtuğu’ yorumları için.
Asıl olumsuz gelişme ücretlerin GSYH içindeki payında. GSYH’ye çeşitli açılardan bakılabilir. Bir tanesi yatırım, tüketim ve net ihracat ile ilgilenip harcama cephesinden bakmak. Bir diğeri sektörlerde yaratılan katma değerlere odaklanıp imalat sanayi, hizmetler vesaire gibi alt kalemleri incelemek. Üçüncüsü ise GSYH’nin hepimizin gelirlerinin (ücret, kâr gibi) toplamı olduğunu dikkate almak. Böyle ele alındığında çarpıcı bir gelişme belirginleşiyor: Ücretli kesimin GSYH’den (yani toplam gelirden) aldığı pay %32.9 olmuş. Oysa pandemi öncesine gidildiğinde –mesela 2019’un ikinci çeyreğinde bu pay %36.7 düzeyindeydi. İki yıl öncesini bir tarafa bırakıp bu yılın ilk çeyreğine bakıldığında ise bu pay %35.5 olarak karşımıza çıkıyor. İki yıl öncesine kıyasla ücretli kesimin toplam gelirden aldığı pay 3.8puan, bir çeyrek öncesine kıyasla ise 2.6 puan düşmüş. Farklı bir ifadeyle, ücretli kesimin aleyhine gelişiyor durum. İyi haber değil.