“Gök kubbe altında söylenmemiş hiçbir şey yoktur”

Celal Beysel

TÜRKONFED eski Başkanı

Meşhur bir söylem vardır: “Gökkubbe altında söylenmemiş hiçbir şey yoktur”. Bu söylemi ispat edercesine bundan tan 25 yıl önce Türkiye’nin en önemli gönüllü STK’ları olan SİAD’lar ülke çapında geniş çaplı bir anket çalışması yapmış ardından düzenlenen 2. Zirve Toplantısı’nın raporunda bugüne ışık tutacak bazı konularda önemli mesajlar vermişti. Anketler ve zirve tartışmaları sonrası raporu derleyen heyette Prof. Nur Vergin, Prof. Seyfettin Gürsel, Prof. Ayşe Kadıoğlu, Prof. Metin Ger, Dr. Haluk Tükel (TÜSİAD eski Gn. Sek.), Arzu Turan (TÜRKONFED eski Gn. Sek.), Erdoğan Bilenser (Bursa eski BBB), Celal Beysel (TÜRKONFED eski Bşk.) gibi önemli isimler yer alıyordu. Bugün insan sormadan edemiyor. O günler SİAD’ların bu görüşleri kaale alınsaydı, bu gün neler daha değişik olurdu acaba? Rapordan bazı başlıkları yeniden hatırlamanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Demokratik olduğunu iddia eden ülkeler arasında yer alan ülkemizin bu konudaki en büyük zaaflarından biri, kurum ve kuruluşlarında şeffaflık ve denetlenebilirliğe karşı yıllar içerisinde oluşmuş olan dirençtir. SİAD üyeleri, ankete verdikleri yanıtlarla şeffaflık ve denetlenebilirliğin sağlanabilmesi için aşağıdaki görüşleri öne çıkartmışlardır:

- Siyasi partilerin gelir ve giderleri yerel ve ulusal boyutta siyasetten bağımsız denetçiler tarafından düzenli aralıklarla denetlenmelidir.

- Siyasi iktidarların yatırım adı altında seçim öncesi savurganlık yapmaları önlenmelidir.

- Parti içi seçimlerde demokrasiyi engelleyici unsurlar önlenmelidir.

- Devlet ihale yasası ve benzeri kamusal harcamalara ilişkin yasalar kalite, rekabet, eşitlik ve şeffaflığı sağlayacak biçimde düzeltilmelidir.

- Söz konusu değişiklikler, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirlerini denetlemelerine imkan tanıyacak, medyanın da yozlaşmasını engelleyici nitelikteki değişikliklerdir. Bu değişikliklerin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

- Hakimlerin tayin ve özlük işlerinde, atanmalarında siyasilerin etkisi azaltılırken meslek kuruluşu olan ve siyasetten bağımsız çalışabilme yeteneği olan baroların etkisi çoğaltılmalıdır.

- Siyasi partilerin özellikle seçim dönemlerindeki gelir ve giderlerinin denetlenmesi, siyasetten bağımsız kuruluşlarca yapılarak vergisi ödenmemiş kazançların ve/veya kara paranın gücünün seçimlerdeki etkisi azaltılmalıdır.

- Medya- sanayici- işadamı- bankacı- siyasetçi zincirinin halkaları (kırılmalıdır)

- Seçimlerde medya(nın) haksız rekabete yol açması önlenmelidir.

- Ekonomik Anayasa olarak da adlandırılan ve bazı ülkelerde uygulanan bütçe açıklarının kanunla sınırlandırılması uygulaması getirilmelidir.

- Milletvekili dokunulmazlığı ve memurin muhakemat kanunu gibi şeffaflığın önüne duvar ören kanunlar yeniden düzenlenmelidir.

- Bizim seçim sistemimizde demokrasi, partilere üye olmak, mahalledeki delege seçimlerine katılmaktan başlıyor. Mahallede iyi delege seçemeyen partinin demokratik yollar kullanılarak iyi milletvekili, bakan, başbakan, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclisi üyesi çıkartması mümkün değil.

- Demokrasilerde güven ortamı, birbirinden bağımsız çalışıp birbirlerini denetleyebilen yasama, yürütme ve yargı sistemi tarafından yaratılır… Sosyal sermaye ise bu güven ortamında yeşerir…

- Güven bunalımı içinde, sosyal sermayesi kıt toplumumuzsa “dürüst bir lider” veya “dürüst bir asker”, yani “bir kurtarıcı” bekleyip duruyor. En dürüst liderin, en dürüst askerin dahi nihayet bir “insan” olduğu unutuluyor…

Tüm yazılarını göster