Godot’yu beklerken stagflasyon geldi

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Godot’yu Beklerken, İrlandalı Samuel Beckett’in 1949’da yazdığı ünlü tiyatro oyunu.   Oyunun teması varoluşu sorgulayan Vladimir ve Estragon’un yaşadıkları eylemsiz, donuk yaşam karşısında düştükleri hiçlikten sıyrılmak için ne olduğu, kim olduğu bilinmeyen Godot’yu beklemeye başlamaları ve sonunda düştükleri belirsizlik nedeniyle ölümün kıyısına gelmeleriyle biter.

Dünya ekonomisi de daha 2008 Krizi’nin yarattığı yıkımdan kurtulmadan gelen salgınla birlikte yeni bir krize girdi. Yani tam kurtuldum derken, kendini yeni bir bunalımın içinde buldu.  Kurtarıcı beklerken, bu defa Rusya’nın diktatörünün çektiği özgüven tuzağının tetiklediği Ukrayna Savaşı başladı.

Var olan tedarik sorununun üzerine gelen savaşın enerji ve gıda sektörü üzerinde yarattığı arz sorunu (şokunun) enflasyonun hızla artmasına neden oldu. ABD’de enflasyon oranı %8,5’a, Euro Bölgesi’nde %7,5’a yükseldi.  Üstelik bu yükseliş, büyüme oranlarının düşeceği beklenen bir ortamda gerçekleşti. Verilerin bu yönde baskın hale gelmesi, önceleri adeta utanarak, daha sonra açıkça söylenen krizin adını da koydu. Stagflasyon. Yani durgunluk içinde enflasyon.

Dünya ekonomisinin bu noktaya gelmesini N. Roubini (Project Syndicate, 25 Nisan) 11 nedene dayandırmakta. Aslında bu kadar uzatmaya da gerek yok. Daha toparlayıcı birkaç maddede kapitalist dünyanın tekrar stagflasyon kabusunu gördüğünü anlatabiliriz: 

  • 2008’de başlayan salgınla daha da netleşen, ABD ve Çin kaynaklı başlayan ancak diğer ülkelerin de kendi çapında katkı verdiği ticaret savaşının yarattığı arz tıkanıkları.
  • Rusya-Ukrayna (Rusya-ABD ve AB) ile Çin-ABD çekişmesi (savaşı) küresel arz sorununu derinleştirmekle birlikte politik riskleri de arttırmakta.
  • İklim değişikliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına erişimde geç kalınmasının yarattığı maliyet artışları.
  • Gelir ve servet eşitsizliklerinin efektif talep üzerinde yarattığı olumsuz baskı ve bunun neden olduğu (olacağı) çatışmalar.    
  • Tüm bu risklerden daha da önemlisi, ne 2008 Krizi’nde ne de salgın döneminde ülkelerin, krizi yönetecek güçlü, saygın bir kılavuzlarının olmaması ve sorunları aşmak yerine büyütmesi. Kılavuz kimdir diye sorarsanız Dante’nin İlahi Komedya’sındaki “kayıkçıyı” düşünmenizi öneririm.

Okuma Önerisi, David Runciman, Özgüven Tuzağı.

Tüm yazılarını göster