1950’li yılların sonları... Osmanlı döneminde Adana’dan Bulgaristan’a göç etmiş bir ailenin fertleri Türkiye’de kalan aile üyeleriyle yeniden bir araya gelebilmek için yola koyuldu.
Söz konusu ailenin “vatan hasreti yolculuğu”, o günlerin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) blokuna, diğer bir deyimle “Demir Perde”ye takıldı. Aile Kırcaali’ye yerleşti.
1978’de Filiz doğduğunda, Türkiye’ye göç fırsatı da gündemlerine geldi. Eşyalarını birkaç valize sığdırıp, kucaklarında Filiz bebek, buz gibi bir vagona sığınıp Bursa’ya doğru yola çıktılar.
Bugün ABD’de Cornell Üniversitesi Ekonomi ve Toplum Çalışmaları Merkezi Direktörü, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Filiz Garip, 1978’deki tren yolculuğunun öyküsünü dinleyerek büyüdü.
ABD’de Türkiye’nin gururu olan Prof. Filiz Garip’i görüntülü platformda gerçekleşen “Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası” töreninde izledim.
Prof. Garip, “İktisadi, idari, sosyal, insani, bilimler ve hukuk” alanlarındaki “çığır açıcı” çalışmalarıyla 2019 yılı ödülünü alırken, öyküsünü de paylaştı:
-Bulgaristan doğumluyum. Ailem ben doğar doğmaz Türkiye’ye göç etmiş. Bir süre Ankara’da yaşadık. Sonra da Çerkezköy’e taşındık. İlkokulu Çerkezköy’de, liseyi İstanbul’da bitirdim. Boğaziçi Üniversitesi’nde mühendislik okudum.
Sonra ABD yıllarının başladığını belirtti:
-Princeton Üniversitesi’ne girdim. New York’ta bir şirkette çalışmaya başladım. Farklı ders olarak sosyoloji de aldım. Princeton’da sosyolojiye odaklanmaya karar verdim.
Doktora tezini Tayland’daki “köyden kente göç” üzerine hazırladığını kaydedip, ekledi:
-Yıllarca mühendis olmak için çalıştıktan sonra bir çırpıda hiç bilmediğim yola girmek belki de göçmen ruhumun sonucuydu.
Kararını şöyle analiz etti:
- Cesaretim, belki de herşeyini bırakıp gelmiş, sıfırdan başlamış ama yine de başarmış bir ailede büyümekten geliyor.
Doktora tezinin Harvard Üniversitesi’nde ders verme kapısını açtığını vurguladı:
- Harvard’da ABD’deki 40 milyon Meksika doğumlu göçmenler konusuna yöneldim.
Ekibiyle birlikte Meksika’ya gidip yüzlerce aileyle konuştuklarını anlattı:
- Göçmenleri genelde ekonomik koşullarını düzeltmek için bir yerden başka yere giden insanlar olarak görürdük. Araştırınca farklı nedenler olduğunu anladık.
Şu noktanın altını çizdi:
- Ana nedenlerini anlamadığımız sürece göçü durdurmak imkansız.
Göçmenliğin her bildiğini yeniden öğrenmek anlamına geldiğine vurgu yapıp sürdürdü:
- Göçmen olmak, kendini ispatlamak için sürekli çalışmak, her zaman değişikliğe hazır olmak demek.
Noktayı şu mesajla koydu:
- Göçmenlerde aslında inanılmaz bir yeniden başlama enerjisi var. Bu, hepimiz için bir itici güç olabilir. Yeter ki olanak sağlayalım.
1978’de henüz bebekken buz gibi vagonda yaşadığı göçü her dinledikçe Prof. Garip’in “yeniden başlama enerjisi” tetiklendi.
Bu “enerji” onu Cornell Üniversitesi Ekonomi ve Toplum Çalışmaları Merkezi Direktörlüğüne taşıdı.
Prof. Garip, aynı enerjiyle “Rahmi M. Koç Bilim Madalyası”na uzandı.
Göçmen ruhu ailemde hep canlı
1989 yılı Haziran ayı, Çerkezköy... Bulgaristan göçmeni bir Türk ailenin evinde gelecek konuklar için hazırlık telaşı var:
- Evdeki tüm battaniye ve çarşaflarla her boş alana yatak yapılacak. Bulgaristan'dan akrabalarımız geliyor.
Cornell Üniversitesi Ekonomi ve Toplum Çalışmaları Merkezi Direktörü Prof. Filiz Garip, 2019 yılı "Rahmi M. Koç Bilim Madalyası”nı aldığı törende Türkiye’ye değindi:
-Türkiye, 2010 yılına kadar net göç veriyordu. Şimdi göç alan bir ülkeyiz. Milyonlarca göçmene şu anda ev sahipliği yapıyoruz. Bu, Türkiye için bir ilk değil.
1989 yılında 11 yaşındayken yaşadığı geceyi anlatıp, ekledi:
- O yıl yaklaşık 300 bin Türk, Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etti. Türkiye, tereddüt etmeden onları kabul etti. O göç geride kaldı ama göçmen ruhu ailemde hâlâ çok canlı.
‘Fırsat kapısı’ndan girdi, ‘Sepsis'i hızlı teşhis cihazı yaptı
BURDUR’un Karamanlı ilçesinde 1978 yılında öğretmen anne-babanın 3’üncü çocuğu olarak dünyaya gelen Hatice, üniversite tercihlerini yaparken şöyle düşündü:
- Fizik okursam temelim sağlam olur.
Bu hedefle Bilkent Üniversitesine girdiği ilk yıl yurt dışı planlarına da odaklandı:
- Lisans üstü eğitimi için Stanford Üniversitesine (ABD) gitmeliyim.
Stanford Üniversitesindeki eğitimini tamamlarken şu kanıya vardı:
-Stanford, benim için kısıtlamaların değil, fırsatların açıldığı yer oldu.
Nitekim Ocak 2007’de, 28 yaşındayken asistan profesör olarak Boston
Üniversitesi elektrik bölümünde göreve başladı. Harvard Üniversitesi’nde iki farklı laboratuvarda gözlemler yaptı:
- Birincisi fizik bölümüydü, quantum optik üzerine. İkincisi Harvard Tıp Fakültesi'nde Mehmet Toner hocanın laboratuvarıydı. Kandaki kanser hücrelerini yakalayabilecek bir aygıt geliştiriyorlardı.
Bu alana yöneldi:
-Kendi laboratuvarımda fotonik ve nanoteknolojiyi sağlık alanına uygulamaya odaklanabilirim.
2012’de bazı üniversitelerden teklifler aldı. İsviçre’deki Ecole Polytechnique Federale de Lausanne’dan (EFPL) gelen teklifi seçti. Lozan’a taşındı.
Fen, mühendislik ve tıp bilimleri alanındaki çalışmalarıyla 2020 yılı "Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası"nı alan Prof. Hatice Altuğ, törende öyküsünü anlatıp, sürdürdü:
-EFPL'de 15-20 kişilik bir takım kurduk. Laboratuvarımızın amacı ışık, fotonik ve nanoteknolojiyi kullanarak gelecek nesil biyosensör ve biyomedikal aletler geliştirmek.
Aletlerin etkisi üzerinde durdu:
-Geliştirdiğimiz aletleri hastalıkların erken teşhisinden tutun da, kişiselleştirilmiş tıp gibi değişik alanlarda sağlık üzerindeki uygulamalarına bakıyoruz. Amacımız, insan hayatının kurtarılmasına katkıda bulunmak.
AB kapsamında yürüttüğü projeye işaret etti:
-Projenin ana konusu “sepsis” üzerine hızlı teşhis yapabilecek bir aygıt geliştirmekti. “Sepsis” çok ölümcül bir hastalık. Teşhisinde dakikaların önemi büyük.
Teknolojiyi geliştirip Barcelona’da bir hastanede yoğun bakım ünitesindeki doktorlara verdiklerini aktardı:
-Aygıt çok küçücük, taşınabilir ve fiyat olarak da ulaşılabilir. Sonucu çok hassas olduğu gibi hızlı geri dönüşü de var. Prof. Hatice Altuğ, "sepsis"in yanısıra kanser, Parkinson, Alzheimer ve demans gibi hastalıkların erken teşhisini sağlayacak aygıtlar için çalışmalarını sürdürüyor.
Yolun açık olsun Prof. Hatice Altuğ.