GLP’den fon kullananlar BDDK’ya bildiriliyor mu?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Eskiden GLP'den fon kullanan bankalar Merkez Bankası'nca anında BDDK'ya bildirilir ve bu bankalar, kullanım birkaç güne uzarsa didik didik edilirdi. Şimdi bankaları GLP'ye Merkez Bankası zorladığına göre kimin ne söylemeye hakkı var ki...

Yabancıların menkul kıymet satışı artık hız kesecek. Çünkü satılacak kağıt kalmıyor. Yabancı yatırımcının elindeki hisse senedi stoku son 11.5 yılın, DİBS stoku ise 16 yılın en düşük düzeyine indi.

Geç likidite penceresinden (GLP) fon kullanma durumunda kalmak, bir banka için hiç de iyi bir durum değildir. Buradan fon kullanan banka, “hesabını kitabını iyi yapamamış, akşam olduğunda açık vermiş ve hesabını denkleştirememiş” bir banka olarak nitelenir.

Hadi bu bir gün olur, banka dışı etkenler de söz konusudur belki, ama bu durum birkaç gün üst üste tekrarlanırsa tüm gözler bu bankaya çevrilir.

Zaten Merkez Bankası da kullandığı miktar ne olursa olsun geç likidite penceresine başvuran bankayı anında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) bildirir.

Bankanın hesapları didiklenir, kullanım süreklilik kazanıyor gibi olursa banka yetkilileri Ankara’ya çağrılır ve bir anlamda hesap sorulur. Bankanın mali durumunda bir zafiyet mi var, anlaşılmaya çalışılır.

Şimdi önceki önceki paragrafları di’li geçmiş zaman kipiyle okuyun!

Bir dönem GLP’den para kullanan bankaya iyi gözle bakılmaz ve Merkez Bankası bu bankayı BDDK’ya bildirirdi. Süreklilik gösteren kullanım söz konusu olursa banka yetkilileri bir anlamda sorguya çekilirdi.

Çünkü girişte de dedik ya, GLP’den para kullanmak bir banka için atılabilecek son adımdı ve bu durum bir çaresizlik göstergesiydi.

Ama şimdi öyle mi!

Merkez Bankası “Anayolu kapattım, tali yoldan gideceksin” diyor. Tali yolun bitimindeki Merkez Bankası görevlisi, gelen aracın sürücüsüne “Niye bu yolu kullanıyorsun kardeşim” diye çıkışabilir mi?

Apartman kapısını kilitleyen yönetici, yangın merdiveninden girip çıkmak zorunda kalan komşularına “Hırsız mısınız ki yangın merdivenini kullanıyorsunuz, niye normal bir şekilde kapıdan girip çıkmıyorsunuz” diyebilir mi?

Uyarı sinyali yok edildi

Geç likidite penceresinden fon kullanılması bir uyarı sinyalini anında devreye sokuyordu. Şimdi o sinyal yok edildi. Hem de bilerek ve isteyerek...

Niye böyle bir yola başvurulduğu da belli.

Sırf politika faizi adını verdiğimiz faizi artırmamış görünmek uğruna o sinyal öldürüldü.

Eminiz “Bir bankanın mali durumunu görmek için yalnızca GLP’den fon kullanıp kullanılmadığına bakılmaz ki, başka bir dizi gösterge var” denilecektir. Doğru tabii ki, GLP tek ölçü olamaz. Ama bu sinyali yok etmenin bir yararı olmalıydı, değil mi...

“Bakın faizi artırmadık” övünmesi dışında var mı bir yarar?

Kaldı ki faiz de değil artmamak, tırmanmış gidiyor. Merkez Bankası bankaları ihaleler dışında yalnızca geç likidite penceresinden fonluyor ve ortalama faiz de 4 Kasım itibarıyla yüzde 13.99’a geldi. Zaten çıkılabilecek düzey de yüzde 14.75; şunun şurasında 0.76 puanlık bir marj kalmış durumda.

Tamam, peki; faizi diyelim artırmadık, iyi de bunun bir bedeli olmadı mı? Kur nerelerde?

Hala “Faiz artışı, ekonomiyi kur artışından çok daha derinden etkiliyor” diyorsak, söylenecek bir şey yok.

Bu teori çok uzun vadede doğru olabilir ama kısa vadede herhalde kurun yaratacağı tahribatın çok daha fazla olacağı ortada.

YABANCININ SATACAĞI MENKUL KIYMET NEREDEYSE KALMADI

Merkez Bankası’nın dün açıkladığı veriler yabancı yatırımcının döviz kurunun yüksek olmasına aldırmaksızın çıkmaya devam ettiğini gösteriyor.

Yabancı yatırımcılar geçen hafta 116.6 milyon dolarlık hisse senedi ve 69.3 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi sattı.

Yılın ilk on ayındaki satış da hisse senedinde 5 milyar 827 milyon doları, devlet iç borçlanma senedinde 7 milyar 612 milyon doları buldu.

Stok, dip seviyelerde

Neyse ki yabancı çıkışı giderek hız kesecek; çünkü satılacak menkul kıymet neredeyse kalmadı, özellikle DİBS’te.

Merkez Bankası verilerine göre yabancı yatırımcılar 30 Ekim itibarıyla 19 milyar 256 milyon dolarlık hisse senedine sahip. 30 Ekim’deki 19.3 milyar dolarlık bakiyenin ne kadar düşük olduğunu anlamak için daha önceki en düşük tutarı hatırlatalım. Yabancılar 20 Mart 2009’da, yani tam 11.5 yıl önce 17.9 milyar dolarlık hisse senedine sahipti. İşte 30 Ekim’de bu 11.5 yılın en düşük düzeyine inildi.

Yabancıların sahip olduğu devlet iç borçlanma senetlerinin tutarı ise 30 Ekim’de 5 milyar 158 milyon dolar düzeyine geriledi. Merkez Bankası yurtdışı yerleşiklerin hisse senedi ve DİBS portföylerine ilişkin verileri 7 Ocak 2005’ten bu yana açıklıyor. 30 Ekim’deki 5.2 milyar dolarlık DİBS stoku, şimdiye kadar inilmiş en düşük düzeye işaret ediyor. Yani yabancılar elindeki DİBS stoku yaklaşık 16 yılın en düşük düzeyinde bulunuyor.

Tüm yazılarını göster