Global fonlamanın seyri

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Geçtiğimiz hafta bu köşede paylaştığım yazıda pandemi sonrası makro cephedeki kimi ezberlerin bozulabileceğinden bahsetmeye çalışmıştım. Her ne kadar öncelik açısından bugünün konusu gibi görünmese de üzerine kafa yormaya çok değil en geç 1 sene içerisinde başlayacağımızı hatırlatarak konuyu genişletmek istiyorum.

Yine aynı yazının son kısmında giriş yaptığım yerden hikayeyi devralmak niyetindeyim. Global para politikasını belirlemede önderlik eden ECB ve Fed gibi iki önemli ismin yanlarına aldıkları diğer büyük bankalarla birlikte swap operasyonlarındaki frekansları günlük bazdan çektikleri konusuna değinmiştim. Esasen bu gelişme piyasaların kendi dinamikleri içerisinde sağlıklı şekilde çalışmaya başladıklarını resmi makamların da gördüklerine dair işaretler barındırıyordu. Aynı eksende konu ilerlemeye devam etti.

Geride kalan 2 haftalık dönemde mart ayında Fed tarafından açılan likidite sağlayıcı operasyonların en önemli ayağı olan en az 80 gün vadeli swap ihalelerinin dönüşlerini takip ettik. ECB ve BOJ bu kanalı en fazla kullanan ve kullanması beklenen bankalar olduğundan gelecek taleplerin düzeyi merak ediliyordu. İlk haftaki dönüşlerde yarıdan fazla kısım yeniden yerine konulmazken aynı eğilimin ikinci hafta içerisinde de belirdiğini gördük.

Hal böyle olunca da Fed’in bilançosu içerisinde yer alan swap kaleminin toplam rakamı da küçülme gösterdi ve 445 milyar dolar düzeyinden 228 milyar dolara geriledi. Gün sonunda temmuz- eylül vadeli ve vadesi 77-85 gün arasında değişen operasyonlara baktığımızda 202 milyar dolar seviyesi karşımıza çıkıyor. Yani, toplam devam eden swap rakamının büyük çoğunluğu uzun vadeli ve işlerin yolunda gitmesi durumunda roll edilmesi düşük ihtimal olan işlemlerden oluşuyor.

Peki, tüm bu konuştuklarımız ne anlama geliyor? Merkez bankaları cephesinde görülenin piyasa nezdinde de teyidini ifade ediyor. Mart ayında takip edilen karmaşada fonlama kanalları kapandığı ve maliyetler ciddi yükseldiğinden likidite arayışı had safhaya gelmişti. Görülen o ki yangını söndürme konusunda para politikası belirleyicilerinin attıkları adımlar etkili olmuş ve normalleşmenin önünü açmış. Dinamiklerin kendi dengesine kavuşma eğilimi göstermesi sonrasında artık borçlanmak için merkez bankaları operasyonlarına duyulan ihtiyaç yerine piyasa koşulları tercih ediliyor. Önemli midir? Kesinlikle.

Muhtemelen hikaye burada son bulmayacak. Toplam yaşayan swapların ortalama maliyeti yüzde 0.32 düzeyinde oluşmakta. Fed’in belirlediği ucuz maliyetlenme koşulları piyasa nezdinde borçlanmaya dönüş ile birlikte Temmuz ve/veya sonrasında artırılabilir. Eğer ki koşullarda düzelme olduğundan bahsediyorsak bu tarz adımın atılması da ilk etapta kulağa şaşırtıcı gelmiyor. Ve-fakat mevcut gidişat gelecek dönem açısından risklerin belirsizlik ekseninde devam ettiğini gösterdiğinden ve Fed’in bu yönde maliyet artırıcı bir revizyonu risk algılamasına negatif katkıda bulunarak istenmediği şekilde finansal koşulları sıkılaştırma potansiyeli yaratacağından ya sınırlı düzeyde tutulacaktır ya da şimdilik ötelenecektir. Bekleyip göreceğiz.

Pandeminin yarattığı akıl tutulmasından mantıklı açıklaması temel anlamda fiyatlardaki yüksek düzeyler ölçeğinde pek mümkün olmayan ancak bardağın dolu kısmının satın alındığı bir ortama evrilmekteyiz. İkinci dalga başlığına yönelik tartışmalar sürerken bir yandan da ekonomilerde yeniden açılışı ve olabildiğince normalleşmeyi gündeme almaya çalışıyoruz. Şimdiye dek açıklanan makro veriler ve sık frekanslı göstergeler Mayıs ve Haziran aylarının dibin görüldüğü düşünülen Nisan’a kıyasla daha olumlu seyrettiğine işaret ediyor. Hikayenin bu kısmı da kendi içerisinde ayrı bir risk barındırıyor: Tam da normalleşmeye çalışırken buradan dönüş tüketici davranışlarında daha keskin ve kalıcı bir değişime neden olur mu? Tek solukta “hayır” demek kolay değil.

Tüm yazılarını göster