Geçen hafta Birleşmiş Milletler (BM) genel kurulu toplandı. Türkiye’den de başta Cumhurbaşkanı olmak üzere geniş bir katılım oldu. İktidar partisinin belediye başkanları bile New York’ta boy gösterdiler. Cumhurbaşkanı BM açılışında konuştu. Bunun yanında ikili görüşmeler yaptı. Cumhurbaşkanı’nın görüştüğü ülkeler arasında sadece üçü AB üyesi idi. Cumhurbaşkanı Almanya, İtalya ve Yunanistan başbakanları ile görüştü. AB bizim için önemli çünkü 2024 yılının Ocak-Ağustos döneminde ihracatımızın yüzde 41’ini, ithalatımızın yüzde 32’sini AB ülkeleri ile yapıyoruz.
İktidarın 22 yıldır üzerinde çalıştığı İslam ülkeleri odaklı ekonomi politikaları bir türlü istenilen sonucu vermedi. Örneğin 2014 yılında ihracatın yüzde 32’si İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkelere yapılırken 2023 yılında oran yüzde 25,8’e geriledi, 2024 yılının ilk sekiz ayında da yüzde 26,4’de kaldı. Buna karşın AB’nin toplam ihracatımız içindeki payı 2014 yılında yüzde 37,3 iken oran 2023 yılında yüzde 40,8’e, 2024’ün ilk sekiz ayında yüzde 41,7’ye yükseldi. Üstelik kâğıt üzerinde de olsa halen AB ile tam üyelik görüşmelerini sürdürürken sürekli AB üyesi ülkelerle kavga etmemize rağmen. Bu somut veri Türkiye tarafından adeta görmezlikten gelinmekte. Bunun bir sonucu olarak da AB de iktisadi olarak olmasa da siyasi olarak Türkiye’yi mümkün olduğunca görmezlikten gelmekte, adeta dışlamakta. New York’ta olanda bunun yansıması.
İthalat yoksa büyüme de yok
Ağustos ayı dış ticaret verileri sadece yukarıda söz ettiğimiz tabloyu bir kere daha gözümüzün önüne sermedi. Aynı zamanda Türkiye’nin hızla durgunluğa hatta stagflasyona doğru yelken açtığını göstermekte. Türkiye’nin ithalatının önemli bir kısmı ara malı ithalatından oluşmakta. Yani bir malın üretimde kullanılıp yok olan mallardan. Örneğin Türkiye iplik üretmek için Özbekistan’dan, Mısır’dan, Yunanistan’dan pamuk ithal etmekte, sonrada bu pamuğu önce ipliğe sonrada tekstil üretimine dönüştürmekte. Dolaysıyla Türkiye’nin ara malı ithalatı azalıyorsa gecikmeli olarak üretim yani GSYH’da azalmakta. Ara malı ithalatı 2023 yılından itibaren düşmekte. 2022 yılında Türkiye 292 milyar dolarlık ara malı ithal ederken 2023 yılında bu rakam 261 milyar dolara geriledi. Bu yılın ilk sekiz ayında da ara malı ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,6 düşerek 157 milyar dolara geriledi, bu rakam geçen yıl aynı dönemde 182 milyar dolar idi. Özetle eğer TUİK verilerle oynamaz ise 2024’ün üçüncü çeyreğinde GSYH çok küçük oranlı artacak hatta küçülecek.
Bu köşeyi takip eden değerli okurlar hatırlarsanız 5 Haziran 2024’de “gizli ülke” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O yazıda bazı yıllarda toplam ithalatın yüzde 9,7’sinin adı belli olmayan ülke/ülkelerden yapıldığını yazmıştım. 2024 yılının ilk sekiz ayında da gizli ülke/ülkelerden yapılan toplam ithalat 11 milyar 426 milyon doları buldu ve toplam ithalat içindeki payı da yüzde 5 dolayında oldu.
Gizlilik meselesi sadece ülke ile sınırlı değil. TUİK mal gruplarına göre ithalatta da karşımıza “gizli veri” diye bir kalemle karşımıza çıkmakta. TUİK’in açıkladığı verilere göre ithalatta bazı yıllar yatırım mallarından daha çok gizli veri adı altında bir mal ithal ediyoruz. Bu ithalatın bazı yıllarda toplam ithalat içindeki payı yüzde 17,8’e kadar (2022 yılı 64 milyar 828 milyon dolar) ulaşmakta. Bu gizli mal grubu ithalatının 2023 yılında toplam ithalat içindeki payı yüzde 10,70 (39 milyar dolar), 2024’ün ilk sekiz ayı sonunda da payı yüzde 10,20 (23 milyar 191 milyon dolar). Vermiş olduğum tabloya dikkat ederseniz bu yapılan ithalat binek otomobile ithalatının bile çok üstünde.
Şimdi iki soru soralım? İlk sorumuz Türkiye hangi ülkelerden mal ithal ediyor ki adını açıklamıyor? İkinci sorumuz Türkiye hangi önemli mal grubunu ithal ediyor ki adı “gizli veri” olarak konuluyor. Ben bu soruların net yanıtını bilmiyorum Sadece tahminlerim var.
Sanırım siz de bu soruların yanıtını öğrenmek istersiniz.
Okuma Önerisi: Paul Collier, Kapitalizmin Geleceği