Gidişat çok tatsız, çok!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Gazze’de yaşananların Türkiye’ye temelde iki etkisi var. Birinci etki ekonomik sorunlar yaratması yönüyle olacak. Kısmen de oluyor zaten. 

Çatışmaların başlamasından sonra motorine yüklü bir zam geldi, benzin zammının da eli kulağında gibi. 

Akaryakıt zamlarına yol açan iki temel etken söz konusu. Çatışmalar yüzünden uluslararası piyasalarda ürün fiyatları artıyor ve bu artış haliyle bize de yansıyor. Diğer etken ise ürün fiyatları artmasa bile Türk parasındaki değer kaybı hızlandığı için ithal maliyetlerdeki artış yurt içi fiyatlarını yukarı çekiyor. 

Akaryakıt fiyatlarındaki bu artış doğrudan ve dolaylı olarak tüm fiyatlara yansıyacak, kimileri de bunu bahane edip daha fazla zam yapıyor. 

Çatışmalar tabii ki yalnızca enflasyonu etkilemiyor. Sorunun uzaması halinde öncelikle bölgeye yapılan olmak üzere ihracatta sıkıntılar baş gösterecek. Bu durum belli ölçüde üretime yansıyacak. 

Daha büyük sorun aslında çatışmaların bölgede yoğunlaşmanın ötesine geçip başka bölgelere de sıçraması. Özellikle de İran’a... 

Kaşıyanlar var! 

Ekonomik sorunlar ve ortaya çıkan etki sular durulduğunda normale döner. Bizim asıl sorunumuz başka... 

Bu ülkenin vatandaşı, İsrail’i protesto edeceğim diye, ayarı tutturamayıp kendi askerine, kendi polisine çok isteyerek ve bilinçli olmasa bile saldırır, ona zarar verir hale geldi. 

Bunu yapan güruha sormak gerekir; “Mehmetçik Gazze’ye” derken “Mehmetçik”, sizi frenlemeye çalışırken düşman askeri mi? 

Gazze konusunun içeride yarattığı ve birileri tarafından ha bire körüklenen bu olumsuz etki giderek başka başka sorunlar yaşamamıza yol açacağa benziyor. Birileri Gazze’de olan bitene adeta mal bulmuş mağribi gibi sarıldı. 

Kalabalık toplanmış İsrail'i protesto ediyor, birileri de bunu fırsat bilip kalabalığa "hilafet” çağrısı yaptırıyor. 

Ne ilgisi var? 

İsrail'le hilafetin, Filistin'le hilafetin ne ilgisi var? 

Daha önemlisi 100’üncü yılını kutlamamıza on gün kalan Türkiye Cumhuriyeti ile hilafetin ne ilgisi var? 

O tezahüratı yapanların kaçı hilafetin ne olduğunu biliyor acaba? 

Zaten esas sorun da bu ya! Birileri oralarda toplumu yönlendiriyor. Hem de çok fena yönlendiriyor. 

Dün de yazdım; öyle bir hale geldik ki şu son yaşananlar konusunda taraf olmamak neredeyse suç sayılacak. Tabii ki ne tarafta olacağın da belli, onu da onlar tayin ediyor. 

Ben insanlığın tarafındanım, zulme uğrayanın yanında ve haksızlık yapanın karşısındayım” demen de yetmiyor! 

Hem zaten ortalık oturduğu yerden esip gürleyenlerle dolu. 

Kof kabadayılık öyle kolay ki. Hele hele başkasının canıyla kabadayılık yapmak. Mehmetçik Gazze’ye gidecekmiş, gitmeliymiş! Olur, emriniz olur! Ne kadar kolay değil mi, başkasının canıyla birilerine meydan okumak! 

Bazı pişkinler de, “Madem çağrı yapıyorsun, buyur önce sen git” diyenlere, “Ben gidersem ülkeyi kim savunacak gibi” bir yanıt verebiliyor. Sanırsın adam adeta tek başına ülkeyi koruyor! 

İçeride tehlike büyüyor. Birileri sürekli kaşıyor yarayı. Dedim ya mal bulmuş gibi üstüne atladılar bu yaşananların. Kitleleri sokağa dökmek için bundan güzel fırsat mı olur? 

Ekonomi mi, kimin umurunda 

Ekonomik sorunların unutulması ya da unutulmuş gibi yapılması iktidarın elbette işine geliyor. Ama iktidarın bunu çok da önemsediğini sanmıyorum, çünkü ekonomik sorunlar unutulmasa ne olacak ki. 

Muhalefet iktidara kök mü söktürüyor yani! 

Örneğin ana muhalefet delege derdinde... 

Bir başka parti “Biz niye altılı masaya girdik” diye hala onun tartışmasını yapmakla meşgul. 

Muhalefet partisi görünümlü bazı partiler kendilerini Gazze’ye kaptırmış, içeride olan biten umurlarında değil. 

Partilere vatandaş da eklenmiş; sanırsınız ki ekonomi güllük gülistanlık. 

Ama döviz gerek 

Ekonominin ne kadar sıkıntıda olduğunu gören, bunun farkında olan ne tuhaftır ki yalnızca iktidar, daha doğrusu ekonomi yönetimi. 

İstikrarsızlığın tüm dünyayı etkiler hale gelmesinden kaygı duyulan bir dönemde, bu istikrarsızlığın yanı başında olan Türkiye'ye yatırım gelmesini beklemeye devam eden, bunu uman acaba kalmış mıdır; bilmiyoruz ama bunu beklemek durumundayız. 

Yabancı gelsin, döviz getirsin de biraz nefes alalım, diye istiyoruz da olmuyor; yabancı gelmiyor. Hele hele şu koşullarda niye gelsin ki... 

Şimdi haftaya bugün Merkez Bankası'nın faiz kararı açıklanacak. Halen yüzde 30 olan politika faizi artırılacak mı ya da ne kadar artırılacak? 

Yaklaşık bir aydır yüzde 30 faiz uyguluyoruz ve ne gelen var, ne giden! Demek ki bu oran yeterli bulunmuyor. Dolayısıyla yabancının gelmesini istiyorsak, ki kuşkusuz istiyoruz, haftaya faizi artırmamız gerekiyor. 

Peki ne kadar? 30’a gelmeyen, burun kıvıran, bir de savaş ortamına girilmişken hangi faize gelir? 32.5 yeter mi, sanmam; ya 35, belki; öyleyse daha fazlası olabilir mi? Şaşırmam! 

Eğer 30 değiştirilmez ya da 35’in altında bir oran belirlenirse demek ki böyle idare etmeye karar verdik, edebildiğimiz kadar...

12’nci kalkınma planına niye değinmedim...

12’nci kalkınma planı hakkındaki görüşlerimi merak eden ve bu konuya niye değinmediğimi soranlar oldu. 

Yanıtım, kısa bir hatırlatmadan ibaret. 

11’inci kalkınma planında 2023 yılı enflasyon hedefi yüzde 5’ti. 


12’nci kalkınma planında da 2028 yılı enfl asyon hedefi yüzde 4.7!

Tüm yazılarını göster