Sağlık çalışanlarının koronavirüse karşı ne kadar büyük fedakârlıklarla çalıştıklarını ve ne kadar büyük risklerle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bu nedenle birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de her akşam alkışlarımızla onlara teşekkürlerimizi gönderiyoruz.
Bu alkışı sonuna kadar hak eden bir kesim daha var. Eve hapsolduğumuz bu günlerde bile rafl arda, pazarlarda, manavlarda gıdalarımızı hiç eksiltmeden üreten çiftçilerimiz. Onlar da bütün zorluklara, risklere rağmen üretimi aksatmadan sürdürmeye çalışıyor.
Ancak bu günlerde çok zor günler yaşıyor çiftçilerimiz. Daha çok şehirde yaşayanlar gözetilerek alınan önlemler, açıklanan ekonomik önlem paketinde tarım ve tarımcılar yok sayılıyor.
Şehirde yaşayanlar evden çıktıklarında virüsün ölümcül riski ile karşı karşıya kalıyoruz. Köyde yaşayanlar ise tarlaya çıkamazsa kıtlık riski ile karşı karşıya kalabiliriz.
Sebzelerde ekim zamanı
Bu dönem sebze başta olmak üzere birçok ürün için ekim zamanı. Market raflarında, pazarda, manavda aldığımız ürünlerde kıtlık olmaması için çiftçinin tarlasına gitmesi gerekiyor. Yani tarımsal üretim olmazsa bu kez gıda kıtlığı başlar.
Bazıları zannediyor ki, markete her gittiğinde raflar dolu olacak. Bu ürünler markette, AVM’lerde yetişmiyor. Bunları üreten çiftçiler var. Çiftçiler tarlaya girmezse yakın zamanda raflara koyacak ürün olmaz.
Bu nedenle gerekli önlemlerin alınarak çiftçinin üretim yapması sağlanmalı. Bu üretimi sağlayan çiftçilerimizi sağlıkçıları alkışladığımız gibi ayakta alkışlamalıyız. Onlar üretmezse virüsten olmasa da açlıktan ölürüz.
İki gündür ülkenin her yerinden çiftçiler arıyor. Hepsi endişeli. Hepsi korku içinde. Tarlaya gitmek zorunda olduklarını ama gidemediklerini söyleyen de var. Çocukları evde bırakıp tarlaya gittiğini söyleyen de var.
Üretim maliyeti katlanarak artıyor
Pazar sabahı ilk olarak Mersin’den Mehmet Ateş aradı. Uzun yıllar Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanlığı yapan Mehmet Ateş, milyonlarca fidenin toprakla buluşması gerektiğini belirterek, Mersin’deki üretenlerin bu fideleri üretim bölgelerine ulaştırmada büyük zorluklar yaşadığını söyledi. Sorun sadece fideleri üretim bölgesine göndermek de değil.
Doku kültürü ile fide üretenlerin en çok kullandıkları malzemeler, eldiven, maske ve dezenfektan ürünleri. Laboratuar gibi fide üretim merkezlerine her girişte ve 3 saatte bir bu malzemeler değiştirilerek kullanılıyor. Koronavirüsü nedeniyle bu malzemelerin hepsinin fiyatı bir kaç kat arttı. Fiyat artışı maliyetleri inanılmaz artırdı. Daha önce 5-10 lira olan maske, eldiven bugün 50 lira civarında. Üretilen fidelerin toprakla buluşturulması, dikilmesi gerekiyor.
Ekim yapacak çiftçiler işçiler nasıl korunacak?
Öğleden sonra, hem çiftçilik yapan hem de birçok ürünü ihraç eden Kemal Berişler aradı. Anlattıkları tarımda, kırsalda yaşananların ve alınması gereken önlemlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kemal Berişler’in anlattıkları özetle şöyle.
“Kırsalda, tarımda tam ekim, dikim zamanı. Firmalardan büyük zorluklarla getirdiğimiz fideleri dikecek eleman bulamıyoruz. Çiftçinin 3 ayı daha olmayacak, 3 ay sonra ekip dikmek mümkün olmayacak. Bu fideleri dikemezsek iki üç ay sonra raflarda ürün olmayacak.
Biz hem kendimizin hem işçilerimizin sağlığını düşünerek ve toplumun gıda ihtiyacını karşılamak için tarımsal üretimi sürdürmek zorundayız. Şu anda tarımla ilgili neler yapılacağı, nasıl yapılacağı kimsenin umurunda değil. Tarımcılar şu anda yok sayılıyor. “Ben sadece alır tüketirim” mantığı var. Üretmezsek neyi alacaksınız?
Biz çalışanlarımızın da sağlığını düşünerek tarım işçilerimizi dolmuş yerine otobüslere 10’ar kişi ile taşıyalım. Onlar arasında sosyal mesafeyi koruyalım. Buna yönelik önlemler, çalışmalar yapılması gerekiyor. Ama kimsenin umurunda değil.
Yarın hasat için binlerce kişi Güneydoğu’dan, Konya’dan, Eskişehir, Kütahya’dan Ege’ye gelecek. Mevsimlik işçiler nasıl gelecekler? Gelmezlerse hasat olmayacak. Gelenler bir yaşında bebesi ile,80 yaşında dedesi ile gelecek. Onlar 10-15 kişi aynı çadırda nasıl kalacaklar? Bunun önleminin şimdiden alınması gerekir. Çünkü sözleşmeler yapılıyor. Yarın çok geç olacak. Bu insanların tamamı en düşük hijyen koşullarda yaşıyor. Buna çözüm bulmalıyız. Hasat edilen ürünlerin hepsi onların elinden geçiyor.
Sanayici şaşkın durumda, ne yapacağını bilmiyor. Hollanda bizden ürün istedi. Zar zor TIR’ı ayarladık. Mal yükleyeceğiz bir baktık şoför TIR’ı bırakıp kaçmış. Ailesi niye işe gidiyorsun diyor? Gönderemedik. Şimdi deniz yoluyla göndereceğiz. TIR şoförleri gittikleri yerde 14 gün karantinada kalıyor. Ülkeye dönünce 14 gün daha kalıyor, yani 28 gün karantinada. Ulaşımda da ciddi sorunlar var.
Mazot, gübre gibi hijyen desteği de olmalı
Yapılması gereken, Cumhurbaşkanı çıkıp “çiftçinin bir gram malı yerde kalmayacak, bunun için gerekli önlemler alınacak” demesi ve söylenenin de yapılması gerekir. Mevsimlik işçiler için hijyen ortam sağlanmalı ve çalışmalar yapılmalı. Mazot, gübre,tohum desteği gibi hijyen desteği sağlanmalı.
Şu günler domates, biber, patlıcan, soğan, patates ve diğer sebzelerin ekim zamanı. Türkiye dik durur ve ekimi yapabilirse, hem içerde hiç bir üründe sorun olmaz hem de ihracat yapabilir. Çünkü diğer ülkelerdeki durum çok daha vahim. Şu anda bunu yapmaları olanaksız. İtalya, İspanya, Hollanda, Mısır, Fas ve diğer üretici ülkeleri yakından izliyoruz. Çok büyük sorunları var. Güney İtalya domateste en büyük rakibimiz. Fas’tan başka ülkelerden işçi getirerek ekim yapabilir mi? Mümkün değil. Bu nedenle Türkiye iyi bir organizasyonla hem insanlarımızın sağlığı için önlemler alarak hem de tarımsal üretimi sürdürerek 2020’yi,2021 yılını şimdiden kurtarabilir.”
Hasat nasıl yapılacak ürünü kim alacak?
Hasat sezonu yaklaşan kirazdaki durumu ise İzmir Kemalpaşa Bağyurdu Kiraz Üreticileri Kooperatifi Başkanı Ahmet Şeref Ergün ile konuştuk: “Üreticiler çok tedirgin. Ürünü bugüne kadar getirdik. Çok masraf yaptık. Dalında bırakamayız. Hasada 15-20 gün kaldı. İşçileri nasıl getireceğiz. Kirazı toplamak için yüzlerce işçi çocuklarıyla birlikte binlerce kişi gelecek. Onların sağlığını nasıl koruyacağız? Ürünü hasat ettikten sonra alıcı bulabilecek miyiz? İhracat nasıl olacak?”
Özetle, tarımı, kırsalı yok saymak, yakın gelecekte gıda krizine neden olabilir. Kırsalda yaşayanların sağlığını koruyacak, tarımsal üretimi devam ettirecek bir organizasyonun zaman yitirilmeden oluşturulması gerekiyor. Tarlada “sosyal mesafeyi” korumak kolay. Önemli olan çiftçinin, mevsimlik işçilerin, kırsalda yaşayan ve çalışanların sağlık koşullarının koronavirüs önlemleri kapsamında yeniden düzenlenmesi. Virüsle mücadele kadar, gıda üretimi de çok çok önemli. Virüsten korunurken açlıktan, kıtlıktan heba olmayalım.