Zafer ÖZCİVAN
Ekonomist
Çocukluk yıllarında Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı Ürünlü ve çevre köylerinde uygulanan ekili alanlarını durumunu göz önüne getirelim. Bölge Toros dağlarının içinde olduğundan coğrafi yapı yamaç ve ekilebilen alanların yüzölçümü çok az ve köylülerimizin ancak kendilerine yetecek kadar bütün tarlalar ekilirdi. Genelde buğday, arpa, nohut gibi baklagillerden oluşan bu ekim ürünleri, hasat zamanı hayvanların yardımı ile dövenle dövülür ve sap ve buğday birbirinden ayrılırdı. Elde edilen kuru baklagiller ise taş ve düğmeli evlerin her odasında bir duvarı kaplayacak şekilde yapılan ve adına yüklük denilen alt tarafı buğday ambarı, üst tarafı da yatak yorgan konulan büyük dolaplara konulur ve her köyde olmayan su değirmenlerine götürülerek öğütülür ve kışlık için hazırlanırdı. Tabii ki oralarda elzem ihtiyaç olan ekmeği yufka olarak her aile kendisi yapardı.
Günümüzde ise köyden kente göçün yaşanmasıyla birlikte eski ekim görevleri rafa kalktı ve köyde ancak parmakla gösterilecek sayıda yaşlı nüfus kaldığı için ekim alanları da boş kaldı. Dolayısıyla yufka ekmeğin yerini komşu köyde bulunan fırın aracılığıyla fırın ekmeği almış oldu. Demem o ki tarım köyü denilebilecek köylerde bile artık kimse tarlasını ekmemeye başladı.
Yukarıda vermeye çalıştığım örnek sadece kendi köyümden ibarettir. Bir tarım ülkesi olan ülkemizi göz önüne alarak bir hesap yapsak kim bilir ne kadar ekilebilen ama boş kalan tarlaların yüzölçümünü bulabiliriz. Ve bu ekilmeyen alanların tekrar ekilmesi ülke ekonomisine kayda değer katkı sağlayacağı açıktır. Örneğin yine Akseki’nin birbirine yakın 2 köyü arasında bulunan ve yıllardan beri iki köy tarafından paylaşılamadığı için mahkemelik olan bir ovanın büyüklüğü 90 bin dönüm olduğu söylenmektedir ve dediğim gibi bu ova komşu iki köyün anlaşmazlığı yüzünden yıllardır boş kalmaktadır. Söz konusu ovanın tarım alanına dönüşmesi halinde üretime sağlayacağı getiri son derece önemlidir. Yeri gelmişken Sudan ve Güney Afrika’da tarla kiralayıp ekmeye çalışıyoruz. Gözümüzün önündeki boş tarlalar veya ekim alanları boş duruyor.
Ülkemizde çiftçilerin korunması, verilen desteklerin arttırılması gerektiği hepimiz tarafından bilinmektedir. Ekilebilen her alanın ekilmesi gerekliliği de yetkililer tarafından her platformda belirtildiği halde maalesef bazı çiftçilerimiz para kazanmadığı, hatta zarar ettiği gerekçesiyle ekim yapmaktan kaçınarak arazilerini boş bırakmak zorunda kalmışlardır. Yüksek enflasyon ve yükselen döviz kurları çiftçilerimizin girdi maliyetlerini yükselttiğinden olmalı ki zarar korkusu yaşamaktadırlar. Her ürüne olduğu gibi çiftçinin girdilerinde de astronomik artışlar yaşanmış, gübre, tohum, mazot, işçilik, ilaç fiyatları %150/200 oranında artmıştır.
Dolayısıyla kayıtlı çiftçi sayısı son 5 yılda %26, son 10 yılda ise %53 azalmıştır. Ekilebilen alanlar ise son 20 yılda %12 küçüldü. Rakamlarla ifade etmek gerekirse 2019 yılında 600887 olan çiftçi sayısı 2021 de 530592 ye kadar gerilemiştir. Tarım alanı ise 2001 de 27 bin hektar 2020 de ise 23 bin hektara düşmüştür.
Bir tarım ülkesi olan ülkemiz yukarıda çok çok az sorunlarını özetlemeye çalıştığım nedenlerden dolayı gıda ürünlerini ithal eder duruma gelmiştir. Hatta dışarıdan aldığımız buğday veya başka ürünlere ödediğimiz fiyatın çiftçiye ödenenden daha fazla olduğu da bir gerçektir
Bir tarım ülkesi olan ve yüzölçümü bizim Konya ilimiz kadar olan Hollanda tüm dünyaya tarım ürünleri ihraç etmektedir ve izledikleri tarım politikası sayesinde üretici problemleri yok denecek kadar azdır. Bizim en büyük eksiğimiz sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikamız maalesef yoktur. Hâlbuki çiftçiye verilen devlet destekleri artırılarak teşvik edilse ve boş alanlar tarım ekimi için faal duruma getirilse problemlerimizin çoğuna çözüm olabilir. Daha da ötesi ithalatın önünü açmak, kolaylaştırmak için bazı gıda ürünlerinde gümrük vergilerini kaldırıyoruz ve yerli üreticiyi böylece çaresiz bırakıyoruz.
Aşağıda 2021 yılında yaptığımız gıda ürünleri tablosunu görüyorsunuz;
Tablodan açıkça görüleceği üzere birçok gıda ürünü ülkemizde üretim imkânı varken neden ithal ediyoruz? Yorumu size bırakıyorum.