Vergi Usul Kanunu'nun 13'üncü maddesinde;
“1. Vergi ödevlerinden her hangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk,
-
Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler,
-
Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler,
-
Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması gibi haller”, mücbir sebep halleri olarak düzenlenmiştir.
Aynı kanunun 15'inci maddesinde ise, 13'üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde, bu sebep ortadan kalkıncaya karar sürelerin işlemeyeceği, tarh zaman aşımının işlemeyen süreler kadar uzayacağı, bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerektiği kurala bağlanmıştır.
Kanunun 13. maddesinde mücbir sebep halleri düzenlenirken, yukarıda metnini de aktardığımız madde sonunda “gibi haller” denilmek suretiyle maddede sayılan hallerin tahdidi olmadığı, benzer haller de dâhil edilerek kapsamın genişletilebileceği kabul edilmiştir.
Mücbir sebebin kapsamının yorum yoluyla genişletilmeye elverişli olduğu gerek doktrinde gerekse idari ve yargı anlayışlarında kabul edilmekle birlikte, uygulama alanı konusunda gerek idari gerek yargı anlayışlarında daha tutuk yorumlara rastlanılmaktadır. Yargı anlayışı uzun zamandır mücbir sebep müessesesinin mükellef haklarını kapsamadığı ve vergi ödevlerine ilişkin bir müessese olduğu yönündedir. Örneğin uzlaşmaya müracaat süresinin mücbir sebeplerin varlığından etkilenmeyeceği, mücbir sebebin bu süreyi uzatmayacağı kabul edilmektedir (Danıştay 3. Dairesinin E. 2014/4788 K. 2015/510 sayı ve 5.2.2015 tarihli Kararı). Mücbir sebep müessesesi, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun dava açma süreleri ile ilgili olarak da yargı nezdinde irdeleme konusu olmuş ve içtihatlar, Vergi Usul Kanunu’nda yazılı mücbir sebeplerin dava açma süresini etkilemeyeceği yönünde oluşmuştur.
Şimdi, halen Meclis Genel Kurulu’nun huzurunda olan Torba Kanun ile 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı Kanunu’nun ölmüş -mülga- 27. maddesi yeniden canlandırılmakta (yeni madde ihdas yerine canlandırmanın tedvin tekniğine aykırılığını defalarca yazdığımdan tekrar değinmiyorum) ve mücbir sebep benzeri bir hâl ihdas edilmektedir. İhdas edilmek istenen maddeye göre; “Bilgi işlem sistemlerinin herhangi bir sebeple hizmet verememesi nedeniyle elektronik ortamda beyanname, bildirim veya form verilmesi mecburiyeti getirilenler ile elektronik ortamda belge düzenlenme mecburiyeti getirilenlerin, söz konusu beyanname, bildirim, form veya belgeleri kanuni süresinin son gününde verememesi veya düzenleyememesi ya da yapılması gereken ödemeleri kanuni süresinde yapamaması durumu” bir nev’i mücbir sebep olarak kabul edilmekte ve başkanlığa “beyanname, bildirim veya form verme ya da belge düzenleme veya ödeme sürelerinin son gününü kanunî süresinden itibaren 15 günü geçmeyecek şekilde yeniden belirleme” yetkisi verilmesi öngörülmektedir.
Acaba Gelir İdaresi’nin böyle bir yetkiye ihtiyacı var mıdır? Bence yoktur ve bu yetki anlamsızdır. İlk olarak Vergi Usul Kanunu’nun mücbir sebebe ilişkin düzenlemeleri zaten böyle bir yetki kullanımına elverişlidir.
Burada “bilgi işlem sistemlerinin hizmet verememesinin” sadece vergi beyannameleri için söz konusu olmayabileceği, başkaca mevzuatların kapsamında kalan form, beyanname, bildirge için de söz konusu olabileceği, hatta bu yüzden düzenlemenin Vergi usul Kanunu’nda değil, Gelir İdaresi’nin Kuruluş Kanunu’nda yapılmasının düşünüldüğü söylenebilir. Ancak bu gerekçe de anlamlı olmayıp, böyle bir yetkiye yine de gerek yoktur.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun ek 7. maddesine göre Hazine ve Maliye Bakanlığı, GİB’e verilmek istenen yetkiye zaten sahiptir. Maddeye göre;
“(…) Hazine ve Maliye Bakanlığı bilişim sistemlerinin herhangi bir nedenle çalışmaması gibi mücbir sebep hallerinde; veri, bilgi ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrazına ilişkin yöntemler Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca belirlenir. Mücbir sebep hallerinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı bilişim sistemleri üzerinden yürütülen işlemlerde yaşanabilecek gecikme nedeniyle ilgililere, gecikme faizi, gecikme zammı ve ceza gibi yaptırımlar uygulanmaz.”
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın zaten var olan yetkisinin, tekrar GİB’e verilmesinin bence bir anlamı yoktur. Üstelik 5018 saylı Kanun’daki düzenleme, bilişim sistemlerinin çalışmamasını (veya hizmet verememesini) bir mücbir sebep hali olarak kabul etmekle, hukuk müesseselerine daha uygun bir düzenleme içermektedir. Üstelik kavram farklılığı da bence anlamsızdır. Yetki kullanımı için mevcut düzenleme “bilişim sistemlerinin çalışmamasını”, getirilmek istenen düzenleme “bilişim sistemlerinin hizmet verememesini” koşul olarak getirmektedir. Aynı hususu farklı kavramlarla ifade etmek, hukuk tekniği açısından da uygun değildir.
Böylece mücbir sebep hâllerine ilişkin yeni bir düzenleme daha gelmektedir. Mücbir sebep hallerini veya hukuki müesseseleri yahut yetki düzenlemelerini farklı kanunlara yazmak, farklı düzenlemeler yapmak, farklı kavramlarla ifade etmek, uygulamada karışıklık yaratmaktan ve mevzuatın yorumunda giderek çelişkilere yol açmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.
Bence gereksiz bir yetki maddesi olan düzenlemeyi Torba’dan çıkartmak daha yerinde olacaktır.