İnovasyon atölyelerimizde en çok sorulan soru Türkiye’den çıkan yıkıcı inovasyonlara dair oluyor. Bu konuya geçmiş yazılarda değindim. Sıkça tekrar eden bir başka soru: Getir inovasyon mudur? Sorunun ilginç bir şekilde tekrarlanması, firmanın yurt dışı operasyonlarının beklenen başarıyı yakalayamaması ve son zamanlardaki tartışmalar üzerine konuyu kapsamlı şekilde masaya yatırmak istedim. İnovasyon Delisi’nin “gelir yaratan yenilik” şeklindeki inovasyon tanımını baz alacaksak olursak Getir vakasında bir gelir olduğu ortada. Peki, bir yenilik var mı? Bu nokta şu soru akla gelebilir: kimin için yenilik? Elbette müşteri için. Gelire üretici perspektifinden, yeniliğe tüketici perspektifinden yaklaşıyoruz. Daha önce her yeniliğin inovasyon olmadığını birkaç kez vurguladım. Ayrıca ürün/hizmet dışında iş modeli, süreç, pazarlama ya da yönetim şekline dair yenilikler gelir yaratıyorsa, pekâlâ inovasyondur. Şimdi söz konusu vakayı bu kriterler üzerinden analiz edelim:
- Ürün yeni mi?
Hayır. Getir’in ürettiği yeni bir ürün yok. Ürün çeşitliliğinde dramatik olarak rakiplerinden ilerde değil, hatta en büyük rakibinden geride olduğu yönünde veriler var.
- Hizmet yeni mi?
Müşteri için kapıya teslimat yeni değil. Getir’den önce pek çok firma benzer işi yapıyordu.
Getir’i rakiplerinden ayıran bir pazarlama modeli var mı?
Aynı işi yapan pek çok firma benzer promosyonları, kampanyaları ve tutundurma çalışmalarını yapıyor. Bilakis, rakiplerin bazı kampanyaları çok daha çekici gelebilir tüketiciye.
- Kendisini ayrıştıran inovatif süreçlere sahip mi? Örneğin çok daha hızlı teslimat yapabiliyor mu?
Eğer Getir rakiplerine göre radikal bir şekilde daha hızlı teslimat yapıyorsa, süreç inovasyonu var diyebiliriz. İlk başlarda bu konuda performansı iyiydi, fakat şimdi rakipleri ile arasında büyük bir fark görülmüyor. Hatta banabi’nin ortalama sürede daha iyi olduğu yönünde analizler var. Migros Hemen 30 dakika güvencesi veriyor. Dolayısıyla herhangi bir süreç inovasyonundan dolayı müşterinin tercih nedeni var demek zor. Nazım Salur, “Getir’in birincil sattığı şey ürün değil zamandır” mottosu artık ne kadar geçerli emin değilim.
- Getir yeni bir iş modeline sahip mi?
Esasında kuryelerin bordroya alınmaması, her kuryenin kendi motoru ve şahıs şirketi olması Getir için maliyetleri düşüren ve sektörde yeni olan bir iş modeliydi. Bir nevi teslimatın Uber’i. Fakat bu yeni model müşteri için hiçbir şey ifade etmiyor. Tüketici için bir tercih nedeni olmadığı için iş modeli inovasyonu diyemeyiz. Ben son kullanıcı olarak kuryenin kimin adına çalıştığı ile ilgilenmiyorum. Bununla birlikte eğer Getir buradaki tasarrufunu kendi hizmet maliyetini azaltmaya yansıtırsa tercih nedeni olmaya başlar ki o zaman yıkıcı inovasyonu konuşmaya başlarız.
Hatırlayalım, yıkıcı inovasyon; rakiplerden çok daha uygun fiyata daha düşük performanslı ürün ve hizmetler ile pazara girmektir. Türkiye’deki en iyi örneklerinden birisi BİM ve enpara bana göre. Markette 8, rakipte 10 lira olan çikleti, siz alt gruplar için 5 liraya satabiliyorsanız ve çiklet çeşidiniz ya da kaliteniz yüksek olmamasına rağmen marketin ve rakibin müşterisini tırtıklamaya başladıysanız, yıkım da başlamış demektir. Sanıldığının aksine yıkım diyebilmemiz için rakiplerin ortadan kalkması gerekmiyor. Elbette zamanla çiklet kaliteniz ve fiyatınız artabilir ve üst segmentelere ilerleyebilirsiniz.
Özetle, Getir’in ürün çeşitliliğinde, teslimat süresinde veya kullanılan teknolojide ciddi bir yenilik göremiyoruz. Dolayısıyla ortada büyük bir inovasyon var demek zor. Bu durum Getir’in startup olarak hayatına başladığı gerçeğini ve ilerleyen süreçlerde başarılı/kârlı bir girişim olabileceği ihtimalini ortadan kaldırmıyor. Getir, dünyada benzeri olmayan radikal bir inovasyonu yapmadan hızlı büyüyen ender girişimlere güzel bir örnek. İnovasyon uzun bir yolculuk. Baş döndürücü inovasyonlarla pazara giren, hızlı büyüyen ama devamını getiremeyerek batan pek çok girişim olduğu gibi zamanla inovasyonların vitesini yükselten ve asıl başarısını pazara girdikten yıllar sonra yakalayan girişimler de oldukça fazla. Bana göre Getir, rakiplerin çok altında bir teslimat süresine ulaşırsa, ülkemizden çıkan harika bir süreç inovasyonuna imza atar ve ciddi bir tercih nedeni haline gelir. Diğer bir rekabet avantajı, pazar ortalamasının çok altında bir fiyat sunmak olabilir ki zarar yazan bir bilançoda uygulanabilecek bir strateji gibi durmuyor. Her iki seçenek de çok iyi bir operasyon yönetimi gerektiriyor. Büyük bir operasyon her zaman maliyet ve problem demektir. Ürün çeşitliliğinin ise hem ekonomik koşullar hem de Migros gibi rekabet etmesi zor rakiplerden dolayı etkili bir rekabet stratejisi olabileceğini düşünmüyorum. Eninde sonunda “strateji” oyunu değiştirir. İnovasyonu stratejik kurgulamamız şart. Yaşanılanlardan dersler çıkartarak ülkemizde başarılı inovasyonların çıkması hepimizi sevindirir.