Yaşadığımız salgın yılları, birçok şeyi yeniden yapılandırırken sanat dünyasının bundan etkilenmemesi imkânsızdı. Sanatçılar ve sanat kurumları da herkes gibi bu dönemde kendi alanlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldılar. Bulunan en iyi çözümlerin başında sanatın dijital araçlar vasıtasıyla sürdürülmesi geliyordu. Evlerinde oturmak zorunda kalanlar ise sanatın öneminin daha iyi anladılar. Sunulan dijital içerikler her geçen gün daha da arttı, izleyicilerin ilgisi de o kadar yoğunlaştı. Ülkemizde ve dünyada pek çok kurum arşivlerini dijital olarak izleyiciye açtı; birçok müzisyen sosyal medya kanallarında konserler verdi, tiyatro toplulukları oyunlarını dijital ortamda oynadı. Bir süre sonra özlem giderilip belli bir doygunluğa ulaşılınca yavaş yavaş seçimler öne çıkmaya, kalite arayışı hâkim olmaya başladı. Pandeminin etkisini azalttığı şu günlerde ise geride kalan salgın yıllarının birikimiyle yarının dünyasının nasıl şekilleneceği daha da çok konuşulmaya devam ediyor, sorulara yanıtlar aranıyor. Meselâ, acaba gerçek ve sanal dünya tek bir dünya haline mi gelecek mi diye merak ediliyor.
Biz de bu konuları konuşmak için İKSV, DasDas, Moda Sahnesi ve Bozcaada Caz Festivali’nin yöneticileri ile teknoloji yanında kültür ve sanat alanında da çalışmalar yapan Paribu’nun ev sahipliğinde buluştuk. Sanat alanındaki ihtiyaçlar ve buna yönelik atılabilecek adımlar sohbetimizin ana konusuydu.
Dijital platformların kullanımının günümüzde hepimiz için gereklilik olduğunu kabul etmemek mümkün değil. Tabii bu satırların yazarı belki de yılların getirdiği alışkanlıkla hâlâ fiziksel katılımın, seyirciyle yan yana, oyuncuyla, şarkıcıyla göz göze olmanın verdiği zevkin bambaşka olduğunu düşünüyor, ama dijital dünyanın potansiyellerini de inkâr edemiyor. Onun büyük imkânlarından mutlaka yararlanılması gerektiğini söylüyor. Düşünsenize örneğin sahne sanatlarında yalnızca bir tiyatro salonu dolusu izleyiciye değil, bütün bir dünyaya oynuyorsunuz. Bütün dünya bir tiyatro sahnesine dönüşüyor…
Sosyal sorumluluk projelerine PR malzemesi olarak bakmadıklarını; bu arada NFT ve Metaverse dünyasına birçok projeyi arka tarafta geliştirdiklerini söyleyen Paribu CEO’su Yasin Oral da “sanat, teknolojinin de yardımıyla çok farklı bir deneyim inşa etmek durumundayız. Paribu olarak teknoloji ve kültür sanat alanlarında sorumluluk alan bir platformuz. DNA’mızda her zaman teknoloji ve sanat var” diyor.
Uzun sohbetimizin tamamını burada anlatmam mümkün değil, ancak katılımcılar ve altını çizdiğim kimi konulardan kısaca söz etmek istiyorum.
Akşamın konuşmacı konuklarından birisi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner’di. Paribu - İKSV birlikteliği 2020 yılında İKSV Alt Kat desteği ile başlamıştı. Bu yıl 41.’si düzenlenen İstanbul Film Festivali’nde üçüncü kez tema sponsoru olarak destek sürüyordu. Geçtiğimiz yıl Filmekimi’ne de tema sponsoru olmuşlar, bu sene desteği ana sponsor olarak sürdürmeye karar vermişlerdi.
İKSV 2020 yılında “Pandemi Sırasında Kültür-Sanatın Birleştirici Gücü ve Alanın İhtiyaçları” başlıklı bir rapor hazırlamıştı. Bu raporda “Dünyada yaratıcı sektörlere yönelik ne tür destekler açıklandı?”, “Türkiye’de kültürel alanda kamu desteğine ilişkin mevcut durum nedir?”, “Bugün Türkiye’de kültürel alanda hangi tedbirlere ihtiyaç duyuluyor?” gibi sorulara yanıt aranıyordu.
Görgün Taner de dijital sanatın içine doğmuş çocukları, gençleri dikkatle izliyor, İKSV olarak dijital ortamın potansiyellerini keşfetmeyi sürdürüyorlardı. Taner, djitalleşmenin kaçınılmaz olduğunu, dünyanın bu yöne gittiğini söylüyordu, ama o da her şeyin ekrandan, online, çevrimiçi yürüyebileceğini düşünmüyor, fiziksel katılımın verdiği zevkin bambaşka olduğuna inanıyordu.
Akşamın bir diğer konuşmacı konuğu DasDas’ın kurucularından Mert Fırat’tı… DasDas ve Paribu birlikteliği geçtiğimiz yıl açılan Parallel Universe sergisi ile başlamıştı. Ouchhh, Zenger ve DasDas iş birliğiyle, Paribu ana sponsorluğunda hayata sergi; “Yapay Zekâ Van Gogh Veri Boyama Deneyimi”, “Şiirsel Yapay Zekâ”, “Göbeklitepe Mimari Veri” ve “Osman Hamdi Bey Eserleri”nden oluşuyordu. Söz konusu birliktelik, bu yıl içinde sanat ve teknolojiyi bir araya getirerek Türkiye’nin ilk dijital sanat müzesi olan“X Media Art Museum”un hayata geçirilmesiyle yeni bir boyut kazanmıştı.
Mert Fırat, yapay zekânın ve sanatın gücüyle, çok farklı disiplinlerin bir arada durabileceğine inanıyor, yeni medya sanatçısı kavramı ve yeni projeler üzerine çalışmalarını sürdürüyordu.
Bozcaada Caz Festivali kurucu ortağı Gizem Gezenoğlu da gecenin konuklarından biriydi. Festivalin Paribu ana sponsorluğunda gerçekleşecek 6. edisyonu, 26-28 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecekti. Festival ve Paribu birlikteliği ise geçtiğimiz yılki festivalde Paribu’nun sponsorlardan biri olmasıyla başlamış; Paribu, “Akustikhane Yeni Yerli” projesi ile yer almıştı. Paribu, bu sene 6.’sı düzenlenecek olan Bozcaada Caz Festivali’nin ana sponsorluğunu üstleniyordu.
Gizem Gezenoğlu, dijitalleşme sürecini özellikle geniş kitlelere ulaşmak için önemsiyor, ancak “festival demek esasen bir araya gelmek demek” diyor.
Moda Sahnesi, korona virüsü önlemleri kapsamında tiyatroların kapanmasının ardından dijitalleşmeyi gündemine getirerek Sahneden Naklen projesini hayata geçirerek öncü çalışmalardan birine imza atmıştı. Moda Sahnesi’nin kurucularından Onur Ünsal da gecenin konuşmacılarındandı. Paribu ile birliktelikleri, geçtiğimiz ay Paribu’nun Moda Sahnesi’nin ana sponsoru olmasıyla resmiyete kavuşmuştu. Paribu, eski adıyla Kafkas Sineması dönemlerinden beri ilk kez sponsorluk alan bu önemli yapının bir parçası olmuştu.
Onur Ünsal da dijitale uzak değil, sadece dijitale üretilen işleri de kendine yakın buluyor ve yeni dijital dünya, Metaverse üzerine düşünmeye devam ediyor.
Sohbetimiz, sanal dünya üzerine ütopyalarla devam etti. Anlaşılıyor ki bu konuyu, özellikle 80’lerden sonra doğanlar uzun bir süre daha konuşmaya, tartışmaya devam edecek. Ta ki ütopyalar gerçek olana kadar…