Dünya borsalarındaki yükseliş kısa bir aradan sonra kaldığı yerden devam ediyor. Beklentilerden güçlü 4. çeyrek karları ve koronavirüs yayılma hızındaki yavaşlama beklentisiyle ABD hisseleri (S&P 500) yeni zirveler yapıyor.
Çapraz varlık fiyatlamalarından halen çelişkili sinyaller geliyor. ABD hisselerini yenen Avrupa ve gelişmekte olan ülke hisse senetleri risk iştahının güçlendiğini gösteriyor. Buna karşın uzun dönemli tahvil faizlerindeki gerileme ve altın fiyatlarındaki yükseliş, tedirginliğin kısmen devam ettiğini gösteriyor.
Korona virüsü cephesinde yayılma hızı gerilemeye başladı ancak kayıp sayısında somut bir azalma görülmüyor. Toplam vaka sayısı 69.000 kişiye, iyileşen kişi sayısı 9.400’e, kayıp sayısı 1.670’e (%2,4) ulaştı.
2003 yılındaki SARS salgını sekiz ayda kontrol altına alınabilmişti. SARS salgınında toplam vaka sayısı 8096 kişi, kayıp sayısı 774 kişi ile koronavirüs salgınının sırasıyla sekizde biri ve ikide biri civarındaydı.
Uzmanlar, koronavirüsün yayılma hızındaki yavaşlamanın devam etmesiyle birlikte mart-nisan aylarından itibaren kayıp sayısının gerilemeye başlayacağı tahmin ediliyor. Yaz aylarında havaların ısınmasıyla birlikte tamamen kontrol altına alınması bekleniyor.
Bu yüzden riskli varlık fiyatlamalarında zaman zaman görülen sert dalgalanmalara rağmen kalıcı ve sert bir satış dalgası görülmedi. İki haftalık satış dalgası sonrası tepki alışları ile önce gelişmiş ülke borsaları ardından gelişmekte olan ülke varlıkları yükselmeye başladı.
Türkiye varlıkları, son iki haftalık yükselişte dünyanın gerisinde kaldı. Şubat ayında MSCI Dünya %4 civarında yükselirken MSCI Türkiye %1 değer kaybetti. Ekonomik büyümenin hızlanmasına ve şirket kârlarının güçlenmesine rağmen Türkiye varlıklarının gerilemesinde uygulanan genişleyici politikalara yönelik endişeler etkili oldu.
Genişleyici para ve maliye politikaları sayesinde Türkiye 2018 Ağustos kurunu önemli bir üretim kaybı olmadan geride bırakmayı başardı. Ancak son dönemde iç talebin canlanmaya başlamasıyla birlikte enflasyonda talep kaynaklı baskılar görülmesi ve yeniden dengelenmenin tersine dönmeye başlaması bekleniyor. Bu durum da para ve maliye politikasının normalleşmeye başlamasını gerektiriyor.
Mevcut faiz oranlarında, gelişmekte olan ülkelerle yapılan karşılaştırmalar da faiz indirim döngüsüne bir süreliğine ara verilmesi gerektiğini ve enflasyonun gerilemeye devam ettiğine piyasaların ikna edilmesi gerektiğini gösteriyor. Buna karşın döviz ve tahvil fiyatlamaları Merkez Bankası’nın faiz oranlarını küçük adımlarla (50 baz puan) indirmeye devam edeceğine işaret ediyor.
Uygun rüzgârı arkasına almadan yapılan genişleyici ekonomi politikaları daraltıcı piyasa fiyatlamalarına yol açabilir. Bu hafta yapılacak Para Politikası Kurulu uygulanacak ekonomik politikalara yönelik endişelerin test edilmesi açısından önemli ipuçları verecek.