Derdi veren Allah dermanı da veriyor. Bunun en güzel örneklerinden biri COVID-19 zamanında internetten çalışan süpermarketler oldu. Markete gitme derdi de riski de ortadan kalktı. Avrupa ülkelerinde bu altyapı yeterince iyi çalışmadığı halde, Türkiye’de piyasa dinamizmi sayesinde bir senedir çok iyi bir sınav verdik. İngiltere’de “internetten siparişi sadece risk grupları versin yetişemiyoruz” diye çağrı yapılırken, özellikle fiziki varlığı olmayıp kendi deposundan sipariş getiren daha birkaç yıllık şirketler hizmeti sürdürdü, hatta genişletti.
İnternetten süpermarket alışverişinin tüketiciye getirdiği rahatlık ve güvenlik aşikâr. Bunun ötesinde toplumsal faydaları da var: Birincisi, herkes arabayla süpermarkete gideceğine, birkaç sipariş topluca motosikletle evlere dağıtılıyor. Karbon emisyonları azalıyor. İkincisi, süpermarkete her bir gidiş sabit bir zaman maliyeti (ve bugünlerde COVID-19 riski) getirdiği için satın alacağınız sepeti planlamak güçleşiyor. Alışverişlerin çoğu ihtiyati hale geliyor. Markette gezerken aman alayım da evde bulunsun dediğiniz ürünlerin çoğu sonra çöpe gidiyor. İsraf artıyor. İnternetten süpermarket alışverişi anlık planlamayı da kolaylaştırarak israfı önlüyor. Üçüncüsü, artan gıda fiyatlarına karşı hane halkını korumak için alışverişin etkin planlanabilmesi iyi bir araç. Türkiye Raporu’nun Şubat 2021 anketinde, vatandaşların %85’i COVID- 19 ile gıda fiyatlarının arttığını ve bu nedenle ayın sonunu getirmekte zorlandığını söylemiş. Dördüncüsü, hizmet sektöründe işsizliğin zirveye çıktığı günlerde kurye sektörü büyük istihdam kaynağı. Şu anda büyükşehirlerin bazı yerlerinde ehliyet ve tecrübe sahibi kurye bulmak imkânsız hale gelmiş durumda. İnternetten süpermarket alışverişinin ekonomiye etkisini görmek isteyenler motosiklet almak için kaç ay sıra beklendiğini de etraflarına sorabilirler.
Türkiye’de en çok kullanılan kavramlardan biri “haksız rekabet”. Bu hafta temel ihtiyaç maddesi olarak görülmeyen tarak, pil, çakmak gibi ürünlerin satışının yasaklanmasına dair İçişleri Bakanlığı genelgesinin altında da aynı tartışma yatıyor. Küçük esnaf “benim dükkanım kapatıldı ama aynı ürünü zincir marketler satabiliyor, haksız rekabet” diyor. Yine aynı argümanların sonucu olarak bazı illerde marketlerin kapalı olduğu saatlerde internetten çalışan süpermarketler de kapalı kaldı. Küçük esnaf haklı. Peki tüketici haksız mı?
Kamudaki karar alıcıların en büyük dertlerinden biri “adalet” ve “verimlilik” kavramları arasında seçim yapmak. Bir yanda tüm geçimine dair konularda sesi yüksek çıkan örgütlü gruplar, bir yandaysa hayatındaki bin konudan biriyle ilgili verilen idari kararlara uyum gösteren tüketiciler var. Demokratik bir sistemde kısa vadede küçük ve örgütlü grupların kollanması doğal. Ancak yukarıda anlattığım dönüşümün ve tartışmaların COVID-19 dönemiyle sınırlı olmadığını, ekonomideki yapısal dönüşümden kaynaklanan bu tartışmaların uzayacağını unutmayalım. Yapılacak tercihler orta vadede ekonominin ne kadar verimli ve tüketici dostu olduğunu da belirleyecek.
Bu vesileyle herkese çevrenin korunduğu, israfın azaldığı, geçim sıkıntısı çekilmeyen ve istihdam bolluğu yaşanan nice Ramazanlar ve iyi bayramlar dilerim.