Ülkemizde farklı iktisadi faaliyetlere sağlanan birçok devlet desteği var. Bu desteklerden bazıları, her demokratik rejimde olduğu gibi çeşitli lobilerin talepleri sonucu çıkarıldığı için pek de verimli değil. Bazıları ise tamamen iyi niyetle, ama yeterli iktisadi analiz yerine şehir efsanelerine dayanarak çıkarılıyor ve sonra da unutuluyor. Bunlardan biri de “genç girişimci desteği”. Gelin bu hafta bu konuyu beraber inceleyelim!
Eğer 29 yaşından gençseniz ve bir şahıs şirketi kurarak iş yaparsanız “genç girişimci desteği” sayesinde yılda 230 bin TL’ye kadarki geliriniz üzerinden gelir vergisi muafiyetiniz var. Ayrıca sosyal güvenlik primi de ödemiyorsunuz. Ama bu destek, şahıs şirketine verildiğine göre zaten hızlı büyüyüp ölçeklenecek ve istihdam sağlayacak girişimleri hedeflemiyor. Sadece girişimcinin ancak kendisini geçindirecek kadar kazanabileceği türden işleri desteklemeyi hedefliyor. Hızlı büyüyen işletmelerle geçimlik işleri desteklemenin iktisadi mantığı ise birbirinden farklı. Hızlı büyüyen işler, organizasyonel sermaye oluşturarak bir pozitif dışsallığa yol açıyor. Geçimlik işlerin ise etki alanı nispeten daha dar. Bu nedenle hızlı büyüyen işleri bir kalkınma yaklaşımı ile desteklerken geçimlik işleri ise sosyal amaçlarla desteklemek gerekiyor. Zaten bu kadar esnaf desteği de o yüzden var. Peki, gençlerin geçimlik işler yapmasını neden özel olarak destekliyoruz? Onun yerine mesela bir yerde çırak-usta zincirinde yetişse daha iyi olmaz mı? Zaten işverenler de haklı olarak “eleman bulamıyoruz”, diyor.
Görünen o ki, genç girişimci desteği çıkarken bir kafa karışıklığı yaşanmış. Belki gençlerin daha çok girişimci olmasının ekonomi için özel bir pozitif dışsallık oluşturacağı düşünülmüş. Belki de hedef olarak yanlışlıkla şahıs şirketleri seçilmiş. Peki, neden böyle olmuş? Çünkü gençler, yeniliklere daha açık ve “icat çıkarmaya” daha müsaittir. Bu konuda herkesin aklına ilk gelen örnekler ise Bill Gates veya Mark Zuckerberg. Ama üniversiteyi bırakıp iş kuran her bir Bill veya Zuck için bin tane de başarısız genç girişimci var. Onların hikayeleri hiçbir yerde yazmıyor. Ama yaşlılar da daha tecrübeli ve geniş ilişki ağlarına sahip. Öyleyse, sizce gençler mi yaşlılar mı daha iyi girişimci olur?
Dünyanın en prestiji iktisat dergilerinden American Economic Review’da 2020’de yayımlanan bir makalede girişimlerin performansları karşılaştırılmış. Çıkan sonuç oldukça dikkat çekici: Diğer tüm faktörler kontrol edildikten sonra, girişimcilerin en başarılı olduğu yaş 45. Evet, yanlış duymadınız; 25 değil, 45 yaş. Hatta 50’li yaşlardaki bir girişimcinin başarı ihtimali 30’lu yaşlardaki girişimciden neredeyse iki kat daha fazla. Bahsi geçen araştırmada ABD’de hızlı büyüyen tüm şirketlere dair girişimci bilgi sistemi verilerinin kullanıldığını da belirtelim.
Benzer bir çalışma da geçtiğimiz yıl Eylül ayında Endeavor tarafından yayımlandı. Endeavor, 40 ülkede işlerini hızlı büyüten girişimcilerin elinden tutan, girişimcileri yeni ilişki ağlarına sokan, yatırım bulan ve yapan bir kuruluş. Raporlarında bini gelişmiş, bini de gelişmekte olan ülkelerden olmak üzere değerlemesi 1 milyar doları aşmış (yani “unicorn” olmuş) iki bin şirketin girişimcisinin kariyerini incelemişler. Ortalamada hepsinin üniversiteden sonra 10 sene iş tecrübesi bulunuyor. Öyle üniversiteyi yarıda bırakıp milyar dolarlık şirket kuran da yok. Bu kadar girişimcinin en önemli ortak özelliği ise daha önce bir iş kurmuş olmak ya da benzer bir unicornda çalışmış olmak. Yani girişimcilik, yaparak öğrenilen bir şey. Bunun dışında, ne iyi bir kurumsal şirkette çalışmanın ne de iyi bir üniversiteden mezun olmanın girişimcinin başarısı üzerinde önemli bir etkisi yok. Ha bir de doğduğu ülkenin dışında çalışmış veya kendisi ya da ebeveynleri bulunduğu ülkeye göçmen olarak gelmiş olan girişimciler daha başarılı oluyor. Yani iyi girişimci biraz da global işleri takip ediyor.
Girişimciliği desteklemek için doğru politikaları hızla uygulamak ve bu politikaların etkilerini ölçüp, gerekli revizyonları yerine getirecek dinamik bir sistem lâzım. Bu politika bazen bir maddi destek, bazen de bir yasal reform olabilir. Bakan yardımcısı olduğu dönemde, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mehmet Fatih Kacır’ın başkanlığında kurulan “Girişimcilik Konseyi” tam da bu amaçla faaliyet gösteriyor. Bu konseyde ilgili tüm bakanlıklar bakan yardımcısı seviyesinde temsil ediliyor. Ülkemizde az rastlanan kamu kurumları arası eşgüdüm ve diyaloga güzel bir örnek.
Girişimcilik açısından ülkemizde bazı basit desteklerin etkisi yüksek olabilir. Örneğin, geçen sene ülkemizdeki kalkınma ajansları, dünyadaki önemli teknoloji etkinliklerine katılım ücret destekleri vermeye başladı. Endeavor’ın çalışmasındaki başarılı girişimcilerin global kişiliklerinin önemine dair bulguya bakınca oldukça yerinde bir destek. Öte yandan, bir de bilimsel bulgular yerine şehir efsanelerine dayanan destekler var. Bunlar ise başka alanlarda kullanılabilecek kaynakların israfına yol açıyor.