Geçen haftalarda sosyal medya üzerinden bir mesaj aldım. Mesajı yollayan isim tanıdık gelmedi; takipçim değildi. Bir arkadaşım aracılığı ile beni bulmuştu. Üniversite mezunu çocuğu için iş arıyordu; çaresizdi. İş arayan çocuk, üstelik mühendislikte isim yapmış iyi bir üniversitemizden mezundu. Böyle çaresiz anneler, okullarını bitirdikleri halde uzun süredir iş bulamayan çocuklarına her kaynağı kullanarak iş arıyorlar. Bu, benim için ilk değildi. Tanıdığım ve tanımadığım anne ve babalardan son günlerde hep böyle istekler alıyorum.
Yazılı ve sözlü basından da bu konuda haberler duyuyoruz, ya da bizzat tanık oluyoruz. “Kazada ölen motor kurye, fizik mezunu idi.” İş bulamadığı için semt pazarında sergi açan mühendislere rastlıyoruz. KPSS sınavında yüksek puan alıp mülâkatta ne idüğü belirsiz bir şekilde elenen atanamamış öğretmen adaylarının haberi hiç eksik olmuyor. Bırakın devlet kuruluşlarını, bazı özel kurumlara girişte bile iktidar partisi aracılığının arandığı bir partizanlık devri yaşıyoruz.
Her yaş grubu için işsizlik, önemli bir sorundur. Ama genç işsizliği ayrı bir önem arz eder. Bu nedenle bu yazımda ağırlıklı olarak genç işsizliğinden söz edeceğim.
İşsizlik, çeşitli boyutlarda olumsuz etkiler yaratır. Bu boyutları ekonomik, sosyal ve psikolojik diye incelemek mümkündür.
İnsan, ekonomik bir varlıktır. Yaşamını sürdürebilmek için paraya ihtiyacı vardır. Eğer başka bir gelir kaynağı yoksa parayı çalışarak kazanması gerekir. Onun için para kazanacağı bir işe ihtiyacı vardır. Eğer işi yoksa bu gelirden yoksundur.
Belli nitelikteki işler de belli nitelikte beceriler gerektirir. İşte bu nedenle de kişi okula gider, eğitim alır. Bu eğitimin de maliyeti vardır. Şimdi düşünün üniversiteyi bitirmiş bir gencin ailesinin yaptığı yatırımı. Bir de özel okullara gitmişse kaç yata, kaç kata mal olmuştur. O anne-baba dişinden tırnağından artırıp, ne fedakârlıklar yaparak o faturaları ödemiştir. Belli bir yaştan sonra, eğitiminin her devresinde genç işe girip para kazanablir. İşsiz kaldığı her süre de bu kazançtan kayıptır. Bunlar bireysel kayıp idi. Bir de en verimli ve üretken olabileceği bir devrede işsiz kalan tüm gençlerin ekonomide yaratacağı toplam kaybı düşünün.
Genç işsizliğinin sosyal maliyeti de vardır. İşsiz kalan genç, kendini başarısız ve toplum karşısında yenilgiye uğramış gibi görmektedir. Öğrencilik çevresinden çıkıp profesyonel bir çevrede, toplumun belli bir kesiminde yer alacakken, kendini dışlanmış hissetmekte ve sosyal çevreden uzaklaşmaktadır. Sosyal çevreden kopuş zamanla gençleri toplumla hesaplaşma seviyesine bile getirmektedir. Bu nedenle İşsiz gençler dünyanın her yerinde suç örgütlerinin hedefi haline gelmektedir.
İşsizliğin gencin psikolojik dünyasında yarattığı tahribat da büyüktür. Yapılan araştırmalar uzun süre çekilen işsizlik sendromunun kişide aşağıdaki tip psikolojik bozukluklara yol açacağını göstermektedir: Genç, kendisinden şüphe etmeye başlar, kendine güvenini kaybeder. Umutsuzluk ve çaresizlik girdabına girer. Özgüvenle birlikte özbenliğine saygı kaybolmaya başlar. Depresyona girer. İçine kapanır ve yalnızlık seline kapılır. Hatta en beteri intihar vakalarına bile rastlanmaktadır.
Genç(15-24 yaş grubu) işsizliği, dünyada da ülke gündemlerinde önemli bir yer kaplıyor. Genç işsizlerin sayısının toplam işgücüne oranı da ülkelerin ekonomik durumlarına göre değişiklik gösteriyor. ILO (International Labor Organisation)’ın “Global Employment Trends for Youth 2024“ raporuna göre küresel gençlik işsizlik oranı ortalaması: %13’tür.
OECD( Organization for Economic Cooperation and Development) yayınladığı rapora(unemployment-rates-oecd-02-2025.pdf) göre 2024 yılındaki genç issizlik oranları şöyle:
OECD ülkeleri ortalaması: %11,1
G7 ülkeleri ortalaması: %9,9
Avrupa Birliği ortalaması: %15,0
Türkiye: %16,3
Genç işsizliği en düşük 5 ülke şöyle:
Japonya: %4,0
İsrail: %4,6
Meksika: %5,8
Kore: %6,4
Almanya: %6,6
Genç işsizliği en yüksek 5 ülke şöyle:
İspanya: %26,5
İsveç: %24,0
Luxemburg: %22,5
Yunanistan: %22,5
Şili: %20,0
Belki genç işsiziliği yüksek ülkelere bakarak Türkiye onlardan iyi durumda diyebilirsiniz. Ancak bizde enflasyon gibi işsizlikle de iyi mücadele eden(!) TÜİK faktörünü de göz önüne almanız gerekir.
Bir gencin iş bulabilmesi için önce açık pozisyonların olması gerekir. Açık poziyon da iki ana nedenden dolayı ortaya çıkar. Birincisi, mevcut bir pozisyon boşalır. İkincisi de ekonomik büyüme ile yeni pozisyonlar oluşur.
Mevcut bir pozisyonun boşalması, o pozisyonu dolduran kişinin yerini terk etmesidir. Terk etme değişik nedenlere dayanabilir. Kişi, daha iyi bir iş bulmuştur, istifa eder. Kişi, askere gider. Kişi, terfi eder, bir üst pozisyona geçer. Kişi hastalanır, işten ayrılır. Kişi düşük performansı dolayısıyla işten çıkarılır. Emeklilik dolayısıyla da işgücünün terk edilmesi ile kurumlarda pozisyonlar açılacaktır. Ancak kişiler aldıkları emekli maaşı ile bırakın geçinmeyi karınlarını zor doyurduğu için çalışmaya devam etmektedir.
Yeni iş pozisyonlarının açılmasında asıl önemli faktör, ekonominin büyümesidir. Burada çok çeşitli faktörleri sayabiliriz.1-Kurumsal ve politik faktörler: Hukukun üstün olduğu, yolsuzluktan arınmış iyi yönetişim, serbest piyasa politikaları, uluslararası ticaret 2-Temel üretim faktörleri artışı: Sermaye birikimi; nitelikli işgücü ve nüfusun artışı; enerji, madenler ve tarım arazilerinin verimli kullanımı. 3-Makro ekonomik istikrar: Enflasyon kontrolu ve mali disiplin.4-Beşeri sermaye ve eğitim: İyi eğitilmiş nüfus ve iyi çalışan sağlık sistemleri 5-Teknolojik gelişme ve yenilik: İnovasyon ve araştrma-geliştirme 6-Alt-yapı yatırımları: Ulaşım, enerji ve dijital alt-yapı 7-Sosyal ve kültürel faktörler: Girişimcilik ruhu, toplumsal güven.
İşsizliği çözecek ekonomik büyümenin önünü açacak faktörleri yukarıda sıraladım. Bu faktörler birbirinden bağımsız değildir ve bazı ortak temellere dayanmaktadır.
Her şeyden önce bir ülkede güvenin sağlanması gerekir. Bunun için temel hak ve özgürlükler korunmalıdır. Ülkede üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemen olmalıdır. “Hukuk devleti“ ilkesi , devletin her eyleminde, söze hacet kalmayacak biçimde kendini göstermelidir. “Adalet mülkün temelidir“ ilkesi duvarlardan inip hakim ve savcıların vicdanına girmelidir.
Her tür ekonomik gelişme beşeri sermayenin gelişmesine bağlıdır. Genç beşeri sermayenin gelişiminin önünü tıkayan ve mevcudu eriten genç işsizliği, yapısal bir sorundur. Sorun, temelinde eğitim sistemine dayanmaktadır. Bu nedenle, anaokulundan başlayarak eğitim sistemi lâik olmalı, bilim ve teknolojiye dayanmalıdır. Ekonominin ihtiyaç duyduğu becerileri kazandırmalıdır.
Son söz
Rekabetin bu kadar çetin olduğu bir devirde toplumların ayakta kalabilmesi için düşünen, sorgulayan, eleştiren, bilgili ve isyankâr ruhlu genç beyinlere ihtiyaç vardır.
Gençler bir ülkenin geleceğidir, umut ışığıdır. Ülkenin umut ışığının sönmemesi için de gençlerin umut ışığının sönmemesi gerekir. İşsizlik ruhu çürütür, umudu söndürür. Bu nedenle genç işsizlik sorununun çözülmesi hayati değer taşır.
Genç işsizliği yapısal bir sorundur dedik; tümüyle çözümü uzun vadelidir. Ancak kısa vadede ne yapılabilir derseniz, en azından, işe alımlarda gençlere daha cömertçe olanak tanınmalı,öncelik verilmelidir. Kamu kuruluşlarına işe alımlarda adil davranılmalıdır; gençlerin devlete ve topluma güvenleri sarsılmamalıdır.
Gençler, hepimizin çocuğudur. Kendi gençliğimizi hatırlayıp onların isyankâr çıkışlarına hoşgörü ve sevgi ile yanaşmalıyız.