Gelişmiş ekonomilerde büyüme ve enflasyon

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Son gelen veriler ve konsensüs tahminler gelişmiş ekonomilerde bu sene hızlı bir toparlanma görüleceğine işaret etmekte. 2019 yılının milli hasıla düzeyini 100 olarak alırsak, tahminler pandemi krizi ile birlikte 2020 yılında milli hasılası 96.5’e düşmüş olan ABD’nin 2022 yılında milli gelirini 106.2 seviyesine çıkarabileceğini gösteriyor. Bu oldukça güçlü bir toparlanma. 2020’de 93.5’e kadar gerilemiş olan Euro Bölgesinde de milli hasılanın 2022’de 101.5’e ulaşması bekleniyor. Arada bir de Brexit darbesi yiyen İngiltere ise her ne kadar son dönemde iyi büyüme rakamları gösterse de 2022 yılında 97.9 ile 2019 yılının hâlâ gerisinde kalmış olacak. Özellikle ABD’nin büyümesinde verilen mali desteklerin ve harcamaların boyutunun önemi büyük. Son Biden yardımlarıyla birlikte ABD toplamda ekonomiye 2019 milli hasılasının yüzde 25’ine varan bir mali destek sağlamış olacak. ABD’den sonra en yüksek mali desteği sağlayan ülke ise yüzde 16 ile Japonya. (Ancak buna rağmen Japonya’nın GSYH’sinin 2022 yılında bile 99.8 ile 2019’un gerisinde kalacağı tahmin edilmekte.) Fransa yüzde 11, Almanya ise yüzde 9 kadar destek sağlamış durumda.

Artan büyümeyle birlikte gündeme gelen diğer bir konu da enflasyon. Pandemiden çıkış ile birlikte ötelenmiş talebin devreye girmesi, ancak bu olurken de gerek bir yıldan fazladır ciddi zarar yazmış hizmetler başta olmak üzere pek çok sektörün ister istemez fiyat ayarlamalarına gitmeleri, gerekse de hâlâ tedarik zincirlerinin tam olarak düzelmemesinden dolayı meydana gelen arz aksaklıkları nedeniyle fiyatlarda artışlar meydana gelmeye başladı. Nitekim ABD’de Nisan enflasyonu %4.2 ile 2009’dan beri en yüksek seviyeye çıktı. Bu beklenmedik bir durum değil, ancak bu fiyat artışlarını kontrol altına almak için “sıkılaştırma yönünde bir para politikasına dönülecek mi, dönülecekse de ne zaman ve ne kadar olacak?” soruları gündemi işgal ediyor. Şahsen, enflasyonun kalıcılaşması ve iktisadi dengeleri bozucu bir artış döngüsüne girmesinin ancak pek çok ekonomi politikası hatasının peşi sıra yapılmasıyla mümkün olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de bugünlerde bazı çevreler tarafından körüklenen enfl asyon korkularını oldukça yersiz buluyorum. Ancak, zaten uzun süredir sıfırlarda gezinen bir faiz politikasının da imkan bulunduğu an normalize edilmesi şart. Bu nedenle senenin son çeyreğinde ilk olarak FED’den utangaç bir sıkılaştırma hamlesi görmek şaşırtıcı olmayacaktır.

Bu arada son 9 ayda 100 baz puan kadar artış gösteren ABD 10 yıllıkları 1.70’ten geri dönerek 1.56’ya kadar gerilemiş durumda. Esasında beklentiler, özellikle yüzde 4.2 manşet enflasyonla birlikte, getirilerin daha yükselmesi yönündeydi. Ancak yatırımcıların çoğu enflasyonun bir defalık faktörler dolayısıyla çıktığını ve uzun süre yüksek seyretmeyeceğini düşünmekteler. İşgücü piyasasının henüz normalleşemediğini öne süren Fed de halen güvercin bir tutum içerisinde. Bu şartlarda doların zayıf kalması hem emtialar, hem de gelişmekte olan ülke paraları için olumlu. Ancak Türk Lirası’nın gene de negatif ayrıştığını görüyoruz. Bu da, yılın ilerleyen döneminde dolarda gerçekten bir sıkılaştırma olması durumunda, TL’de görülebilecek hareketler konusunda endişe veriyor doğrusu.

2022 ve sonrasına baktığımızda ise gelişmiş ülkelerdeki büyüme konusunda o kadar da iyimser olamıyoruz. Sonuçta, istihdam ve büyümeyi artırıcı kalıcı yatırımlar yapabilmek için şirketlerin kârlılıklarını artırabilmeleri gerekiyor. ABD’de son dönemde teknoloji devlerinin performansı çok ön plana çıkmış olsa da bir bütün olarak bakıldığında finans-dışı şirketlerin kârlılığı yüzde 3’ün altına gerilemiş durumda. Bu sadece günümüzün bir problemi de değil. Son 40 seneye bakıldığında kârlılıkta belirgin bir düşüş trendi görülmekte.

Kapitalist sistemlerde kârlılık ancak bir kısım sermayenin yok olmasıyla artırılabilir. Savaş gibi endüstriyel altyapıyı da yok eden yıkıcı yöntemleri saymaz isek kârlılık ancak sistem içerisindeki çürük elmaların (diğer bir deyişle zombi şirketlerin) tasviyesi ile mümkün olabilir. Ancak 2008 küresel krizinden beri önce faiz politikaları, sonrasında parasal genişleme politikaları ve, pandemi ile birlikte de, maliye politikaları ile sistem desteklenmekte. Bu şartlar altında da temel olarak zayıflamış ve çoktan elimine edilmesi gereken şirketler yüzdürüldüklerinden dolayı kapitalizmde çarkların istenilen şekilde dönmesi için gereken “temizlik” bir türlü gerçekleşememekte. İlginç bir şekilde gelişmiş ülkelerde pandemi sonrasında kârlılık azalmış olmasına rağmen çeşitli destekler sayesinde iflas eden şirketlerin sayısı da %20 azalmış durumda. Bugün itibarıyle gelişmiş ekonomilerdeki şirketlerin en az %15-20 kadarının zombi şirket statüsünde olduğu tahmin edilmekte. Bu şirketler tasviye edilemediği takdirde ekonomilerin üretkenliklerini, şirketlerin de kârlılıklarını artırmaları oldukça zor olacak.

Tüm yazılarını göster