Gelişen ülkeler üzerindeki baskılar artıyor

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

eçtiğimiz hafta Çin üzerinden gelişen ülkelere gelen baskı bu hafta başında Arjantin ve Rusya üzerinden devam etti.

Çin’de yeni kredilerin Temmuz ayında beklentilerin altında kalması yine geniş finansman ölçütü olarak kabul edilen toplam finansmanın da tahminlerin altında gerçekleşmesi Çin’e yönelik endişeleri artırdı. Kredilerdeki düşüş talepteki zayıflamanın da bir işareti. Hafta içinde (15.08.2023) gelen sanayi üretimi moralleri iyiden iyiye bozdu. Çin’in sanayi üretimi Temmuz 2023 de yıllıkta %3,7 arttı ancak Haziran 2023’e göre azaldı. Haziran 2023’de sanayi üretimi %4,4 artmıştı. Perakende satışlarda da düşüş var.

Özetle küresel ekonominin devi, dünyanın üretim merkezi yavaşlıyor

Üstelik bu zayıflama birçok olumsuzlukla birlikte geliyor. Deflasyon konusunu geçen hafta yazmıştım. Zayıf iç talep, ihracattaki yavaşlama, başta ABD olmak üzere batılı ülkelerle yaşanan sorunlar sorunların kısa sürede telafi edilemeyeceğini de bize gösteriyor.

Gelişen ülkeler evreninde zaten Çin başlı başına bir sorunken bir de başımıza Arjantin ve Rusya’da yaşanan gelişmeler çıktı

Geçtiğimiz Pazar günü (13.08.2023) Arjantin’de ortaya çıkan ön seçim sonucunda aşırı sağ siyasetçi Javier Milei merkez partiler karşısında büyük bir zafer elde etti.

Genel seçimler 22 Ekim 2023 tarihinde yapılacak. Arjantin yeni başkanını seçecek. Ancak öncesinde Arjantinliler ön seçim ile genel seçimde yarışacak adayları belirliyorlar. Bir adayın Başkan olabilmesi için geçerli oyların %45'ini veya ikinciden 10 puanlık bir farkla %40'ını almasını gerekiyor. Her iki senaryo da gerçekleşmezse, 19 Kasım'da ikinci tur oylama yapılacak.

Arjantin’de sorunlar büyük. Yıllardır yaşanan yüksek enflasyon, kötü yönetim, halkın enflasyon karşısında alım gücünün sürekli düşmesi, yoksulluğun Arjantinlilere bir kader gibi sunulması, siyasetçilerin yolsuzlukları zaten hepinizin malumu. Bunun yanında ciddi bir can güvenliği sorunu da var.

Javier Milei’nin ön seçim zaferi madalyonun diğer tarafından bakıldığında aslında hiç de sürpriz değil. Milei çok önemli bir fenomen artık Arjantin’de. Sosyal medyayı iyi kullanması, televizyon programları ve sosyal medyadaki kavgacı ve sert tavırları ile dikkatleri üzerine çekmeyi bilmişti. Onlarca yıldır ülkeyi yöneten siyasetçilerden yılgın geniş halk kitlelerini ve özellikle gençleri etrafında toplamayı başardı.

Ekonomiyi toparlamak için hükümet harcamalarını kısma, bakanlık sayısını azaltma, ülke ekonomisini tamamen dolarlaştırma ve merkez bankasını kapatma söylemleri oldukça ilgi çekmiş gözüküyor. Bütün bunların yanında kürtaja karşı çıkması, silahlanmayı desteklemesi, işçi dostu iş yasalarını kansere benzetmesi, devletin tüm sorunların temeli olduğunu belirtmesi sağ ve aşırı sağda ciddi bir karşılık bulmuş durumda.

Son olarak, eğer Başkan seçilirse Arjantin’i Güney Amerika Ortak Pazarından çıkaracağını ve Çin ile iş birliğini sonlandıracağını vaat etti.

Ön seçim sonucu sadece olası bir siyaset değişikliğinin yanında yeni bir devalüasyonu da tetikledi. Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Fernandez, Peso’nun ABD Doları karşısında yüzde 18 devalüe edildiğini açıkladı. Böylece resmi piyasa bir Dolar 350 Peso olurken, ‘Mavi Dolar’ olarak adlandırılan gayrı resmi Dolar/Peso kuru ise 700’e çıktıktan sonra 685 civarında dengelendi sanılırken, şimdilerde 780’ler civarında.

Dolarhoy.com web sitesine göre, resmi pazarda dolara erişimi olmayan Arjantinliler, Buenos Aires sokaklarındaki paralel pazarda satın almak için yarıştı. Zaten derinden sıkıntılı olan ülkenin tahvilleri, gelişmekte olan piyasalarda düşüşlere yol açtı. Hisse senetleri de düştü

Arjantin acil faiz artışına gitti. Politika faizi % 97’den %118’e yükseltildi. Arjantin temerrütte sayıldığı için CDS primlerinin bir önemi de yok. Ülkede zaten kötü olan ekonomik durum daha da kötüleşecek gibi duruyor.

Vaatler, söylemler gerçekleşir mi bilinmez. Arjantin’in mevcut döviz rezervleri ile ekonomiyi nasıl tamamen dolarize edecek göreceğiz. Ancak burada en kritik konulardan biri Arjantin ve Uluslararası Para Fonu (IMF) arasında Mart 2022 de gerçekleşen ve Arjantin’in borcunun yeniden yapılandırmasını da içeren 44 milyar dolar tutarındaki anlaşma. Anlaşma kapsamındaki 9,7 milyar doların zaten hemen ödenmesine izin verilmişti.

IMF verilen kredinin Arjantin'in borç sürdürülebilirliğini güçlendirmek, enflasyonla mücadele etmek, rezervleri artırmak, ülkenin sosyal ve altyapı boşluklarını gidermek ve kapsayıcı büyümeyi teşvik etmek için tasarlanmış önlemlerle desteklenen ödemeler dengesi ve bütçe desteği sağlamayı amaçladığını ısrarla belirtmişti.

Program metninin ‘Program Riskleri’ bölümünde ise ‘…..politika uygulama riskleri, karmaşık bir sosyal ve politik ortamda ve IMF’nin Arjantin’le uzun zamandan bu yana devam eden ilişkisi nedeniyle Fon’a karşı duyulan düşmanlığın ortasında kalmaya devam ediyor….’ denilmişti.

Şimdi bu risk unsurunun gerçekleştiğini görüyoruz. Gelinen bu yeni durumda anlaşmanın akıbetinin ne olacağı da önemli bir soru işareti olarak ortada duruyor.
Rusya da ise durum biraz daha farklı. Orada otoriter bir rejim var ancak bu rejim Merkez Bankasının işine karışmıyor. Savaşın uzaması, savaş maliyetlerinin artması, uygulanan ambargoların netice vermesi ve Rusya’nın ihracatının düşmesi Ruble’nin ABD Doları karşısındaki değer kaybını hızlandırdı ve 100 psikolojik sınırı geçilince alarm zilleri Rusya Merkez Bankası için çaldı.

Rusya Merkez Bankası acil koduyla toplanarak Salı günü (15.08.2023) politika faizini yüzde 8,50'den yüzde 12'ye çıkardı. Karar metninde ise acil faiz artışının fiyat istikrarı risklerini sınırlama amacı taşıdığı belirtildi.

Bizde ise yurtdışı kaynaklı kısmi iyi haberler geliyor. Moody’s in normalleşme sürecinin devamının not artışı olabileceğine ilişkin açıklaması ve Türk bankaları için görünümü durağana çevirmesi olumlu gelişmeler.

Önümüzdeki hafta TCMB faiz kararını karşılayacağız. Hem yeni faiz oranını hem de politika metni üzerinden Merkez Bankası’nın bütün bu gelişmeleri nasıl algıladığını, nasıl yorumladığını göreceğiz.

Ekonomi yönetimi atacağı adımlarda yavaş hareket ediyor. Kamu tasarrufu konusu bir havuç olarak tutulmaya devam ediyor. Heyecanla Orta Vadeli Programı bekliyoruz. Süre uzadıkça ve beklentiler arttıkça, bu beklentilerin karşılanamaması riski de artıyor.

Gelişen ülkeler üzerindeki baskıyı doğru analiz ederek biraz daha hızlı hareket etmemiz lazım.

Tüm yazılarını göster