Gelişen ülkeler hakikaten gelişiyor mu?

Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası

İçinden geçtiğimiz salgın krizinin diğer krizlerden en belirgin farkı bu krizin bütün dünyayı etkilemiş olması. Daha önce yaşanan krizlerde bölgesel ya da sektörel etkilerden bahsetmemiz mümkündü ama bu defa gerçekten farklı.

Kriz, her ne kadar bütün ülkeleri etkilemiş olsa da bu etkinin büyüklüğü ülkelerin salgına karşı gösterdikleri reaksiyonlarla farklılaşmış durumda. Bu noktada iki temel faktör devreye giriyor. Bunlardan bir tanesi kurumsallaşmasını daha ileri seviyede gerçekleştirmiş ülkelerin salgın karşısındaki önlemleri de görece daha derli toplu oluyor. Bunun yanında ikinci ve belki daha da önemli olan faktör ülkelerin zenginlikleri ve rezerv paraya sahip olmaları salgın karşısındaki aksiyonlarını büyük ölçüde şekillendirmiş durumda. Zaten halihazırda gelişmiş ve gelişen ülkeler arasında önemli zenginlik farkları varken şimdi bir de salgın karşısında gelişen ya da az gelişmiş ülkelerin hareket alanlarının kısıtlı olması bu eşitsizliğin artması riskini de beraberinde getiriyor.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) zaten 2013 sonrası dünyadaki sermaye akımlarının yavaşlamasıyla önemli zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Özellikle büyüme modelini yabancı yatırıma bağlayan ülkelerin bu dönemde üretimlerini artırmakta zorlandıklarını görüyoruz.

Gelişmekte olan ülkeler dolar bazında kan kaybediyor

Bu ülkelerden bizim de içinde bulunduğumuz 5 tanesinin hem üretim büyümelerine hem de para birimlerinin dolar karşısındaki hareketlerine daha yakından bakalım. Bahsettiğim 5 ülke; Rusya, Brezilya, Güney Afrika, Meksika ve Türkiye. Böyle bir analizin, özellikle hem gelişen ülke ekonomilerini anlamak açısından hem de ülkemizin son dönemde ekonomik zorluklarının ne kadarının kendimize özgü ne kadarının GOÜ’ye özgü olduğunu görmek açısından önemi var. Bu analizin ülkelerin kendilerine özgü farklılıkları dışarıda bıraktığını, sadece genel resmi ortaya koymak amacıyla yapıldığını da unutmayalım.

Aşağıdaki grafikte dolar bazında 2007-2019 arası bu ülkelerin gayrısafi yurtiçi hasılalarını görebilirsiniz. Her bir ülkenin dolar bazında gayrısafi yurtiçi hasılalarını 2007 yılı için 100 olarak endeksleyip sonraki yıllardaki değişimlerini gösterdim. Dikkatli bakıldığında bu ülkelerin benzer patikalar izledikleri söylenebilir. Özellikle 2013-2014’e kadar yükselen, devamında düşen bir trend olduğunu görüyoruz. Biz de tabi ki aynı düşüşten nasibimizi alıyoruz. Şimdi bu düşüşün sebeplerine bakalım.


GOÜ toplam üretimleri dolar bazında neden düşüyor?

Bu düşüşle ilgili birçok neden sıralanabilir ama biz iki tanesinin üzerinde duralım. Biri sermaye akımlarındaki yavaşlama diğeri doların ilgili ülke para birimleri karşısında değerlenmesi. Aşağıdaki grafikte kısa vadeli portföy yatırımlarının 2007’den günümüze seyrini görebilirsiniz. Grafikten de görüleceği gibi özellikle 2014’ten sonra belirgin bir yavaşlama söz konusu. Bu yavaşlamanın en temel sebebi de başta Fed olmak üzere büyük merkez bankalarının politika değişiklikleri ve bunun sonucunda da küresel likidite koşullarındaki sıkılaşmadır.

Diğer etken olan doların gelişen ülke paralarına karşı değer kazanmasının da önemi oldukça büyük. Aslına bakarsanız ilk saydığımız faktör olan sermaye akımlarındaki yavaşlama da gelişen ülke para birimlerinin değer kaybetmesi konusunda önemli bir rol oynuyor.

Bir ülke üretimini artırsa da eğer bu artış o ülkenin parasının dolar karşısındaki değer kaybı kadar değilse doğal olarak dolar cinsinden toplam üretim düşmüş oluyor. Bu etkiyi de yine aşağıdaki grafikte görebiliyoruz. 2007 yılı başında doların bahsettiğimiz ülkelerin paralarına karşı değerini her bir ülke için 100 olarak aldım. Bu tarihten sonraki kur değişikliklerini bu endeks üzerinden gösterdim. 2007-2014 arasında doların GOÜ para birimlerine karşı görece zayıf olduğunu söyleyebiliriz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunun en büyük sebebi bol dolar likiditesi. Bu tarihten sonra bütün ülkelerin paraları değer kaybederken özellikle griyle gösterilen Ruble’nin negatif ayrıştığını görüyoruz.

TL de yine aynı dönemde diğer ülkelere paralel bir değer kaybı yaşarken özellikle 2016’dan sonra negatif ayrıştığımız aşikar. Özellikle 2018 yılından sonra ligindeki ülkelerden tamamen koptuğumuzu da söylememe gerek yok herhalde. Burada unutulmaması gereken bir nokta TL’nin Türkiye’deki enflasyonun yüksekliğinden dolayı nominal olarak daha fazla değer kaybetmesini beklememiz gerektiği. Bu etkiden arındırmak amacıyla ilgili ülkelerin reel efektif döviz kurlarına bakmamız lazım. Bu, bir miktar daha teknik olan analizi ilgilileri için yazının sonuna bırakıyorum.

Sonuç

Toparlamak gerekirse; gelişmekte olan ülkeler büyüme konusunda 2013’ten sonraki finansal koşullardaki sıkılaşma nedeniyle zorlanıyorlardı. Yukarıda da belirttiğim gibi salgın sonuçları itibariyle dünyadaki denge gelişmiş ülkeler lehine bir miktar daha değişecek gibi duruyor.

Seçtiğimiz ülkelerin tamamının dolar bazında üretimlerinin yıllık olarak azaldığını gördük. Yani bu konuda yalnız değiliz. Bunun da en büyük sebeplerinden biri doların değer kazanıyor olması. TL’deki değer kaybının da muadil ülkelere göre daha yüksek olduğu hesaba katılırsa Türkiye üretiminin dolar bazında daha fazla azalması sürpriz olmaz. Daha önce de belirttiğim gibi ekonomik büyümedeki azalma konusunda birçok sebep sayılabilir. Ben bu yazıda portföy akımlarını ve ülkelerin ulusal paralarındaki değer kayıplarını incelemeye çalıştım sadece.

Reel efektif döviz kurlarındaki değişim

Reel efektif döviz kuru, bir ülkenin parasının ticaret yaptığı ülkelerin paraları karşısında, ülkeler arasındaki enflasyon farklarını da dikkate alarak hesaplanmasıdır. Ülkede enflasyon ne kadar yüksekse o ülkenin parasının daha fazla değer kaybetmesi beklenir teorik olarak. Bir başka deyişle nominal kurlardaki değişimden enflasyon çıkarılmak suretiyle reel kur değişimine ulaşırız. İki ülke düşünelim A ve B ülkeleri. A ülkesinde enflasyon %10, B ülkesinde %0 olsun. A ülkesinin parası bir yılda B ülkesinin parası karşısında %10 değer kaybederse reel olarak hiç değişmemiş demektir. Yani reel kurda bahsettiğimiz senaryoda hiçbir değişiklik olmaz.

Aşağıdaki grafikte yukarıda saydığım ülkelerin reel efektif döviz kurlarını 2010 yılı 100 olmak üzere paylaşıyorum. TL’nin reel değerinin 2016’ya kadar diğer ülkelerle benzer seviyelerde gittiğini, akabinde reel olarak da negatif ayrıştığını grafikten görebiliyoruz. Yani yukarıda gördüğümüz TL’deki nominal negatife ayrışmanın enflasyon etkisinden daha farklı sebeplere dayandığını söylememiz yanlış olmaz.

Bu yazının bağlamı kapsamında; bu bulgu bizi iki sonuca götürüyor;

a) TL, benzer ülkelerin para birimlerine göre daha kötü performe etmektedir,
b) Dolar cinsinden GSYH hesabında; üretim düşüşünün yanında dolara karşı ilgili ülkenin parasının değer kaybının en fazla rol oynadığı ülkenin de Türkiye olduğunu söyleyebiliriz.

Tüm yazılarını göster