Haftabaşında dezenflasyonist programla doğrudan ilgili 2 tane önemli veri yayınlandı: Büyüme ve enflasyon. Genel hatlarıyla bakıldığında açıklanan 2 verinin de uygulanan programın hedefleriyle henüz tam uyumlu olmasa da söz konusu hedeflere yaklaşmaya başladığı söylenebilir.
Öncelikle enflasyona bakarsak: Gelen %2.47 aylık TÜFE hâlâ istenilen seviyelerin üzerinde. Hatta şöyle ki bu rakamla birlikte sene sonu enflasyonunun %44 ile MB’nin bant aralığı olan 34-42’nin üzerinde gerçekleşme olasılığının arttığı bile söylenebilir. Ancak bunu bir başarısızlık olarak görmek de yanlış olur doğrusu. Sonuçta bantın üst noktası üzerinden hesaplarsak gerçekleşme ile arasındaki fark sadece %4.7 olacaktır.
Önceki aylarda olduğu gibi enflasyonun yüksek çıkmasındaki en önemli neden hizmetler sektöründeki fiyat artışlarının yüksek seyretmeye devam etmesi olduğu söylenebilir. Bu ay gelen %4.60 artışla birlikte hizmetler sektöründeki son 12 aylık enflasyon %78’in hemen altında seyretmekte. Buna mukabil bu ay “mal” enflasyonu %1.51 ve bu sektördeki 12 aylık enflasyon da %42.1. Mal fiyatlarındaki aylık artış Mayıs 2023’ten beri görülen en düşük fiyat artışı. (Malum sebeplerden Mayıs 2023 öncesindeki enflasyon verilerini dikkate alamıyoruz.) Tabii ki, bu sektörde artış hızının düşmesinde döviz kurlarında stabilizasyon sağlanmış olmasının önemli bir payı var.
Hizmetler sektörü fiyat artışlarında görülen yüksek katılık henüz kırılabilmiş değil. Bunu kırabilmenin tek yolu da ekonominin soğutulması. Bu noktada, yayınlanan 2. çeyrek büyüme rakamlarına döndüğümüzde belirgin bir soğumanın başladığını söylemek mümkün. Bu dönemde ekonomi toplamda %2.5 büyürken hanehalklarının tüketim harcamaları sadece %1.5 büyümüş. GSYH’yi biraz da olsa yukarı çeken ise dış ticaret (daha doğrusu ithalattaki azalış) olmuş.
Tüketim harcamalarında görülen bu düşük büyüme oranı aynı zamanda son 21 çeyrekte GSYH büyümesinin altında kalan ilk tüketim harcamaları artış oranı. Bu özellikle hizmetler sektörü enflasyonunu kırmak açısından iyi bir haber. Öte yandan Temmuz ve Ağustos’ta da gelen öncü göstergelerden gördüğümüz kadarıyla ekonomik soğuma devam etmekte olmasına rağmen bu sektördeki fiyat katılığı da devam ediyor. Katılığın kırılması için bir süre daha sabredilmesi gerekecek gibi. Mutlaka ki, sene sonuna kadar gelecek olan aylık verilerde en dikkatle takip edilen hizmetler sektörü fiyat artışları olacak.
Haziran 2023 öncesindeki akıl-dışı dönemde reel sektör eksi reel kredi faizleri sayesinde önemli bir kârlılık ve dolayısıyla da sermaye birikimi sağlamıştı. Öyle ki, 2022 ve 2023 yıllarında toplam işgücü ödemelerinin milli gelire oranı %26.7’e kadar düşmüştü. (Çalışan kesime yansıyan toplam gelir devletin transfer harcamaları nedeniyle bu oranın üzerinde olacaktır. Ancak gene de bu oranın Dünya ölçeğinde çok çok düşük bir oran olduğu söylenebilir. Gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında ücretli kesimin aldığı pay %60’ın üzerindeyken Çin ve Hindistan gibi ülkelerde bile %50’nin üzerinde!) Hal böyle iken, ekonomik programın getireceği daralmada reel sektörün pamuk eller cebe diyerek son yıllarda yaptıkları birikimleri kullanması herkes için hayırlı olacaktır. Ancak 18 çeyrekten sonra ilk defa azalma gösteren makine-teçhizat yatırımlarından da görüyoruz ki, reel sektör bekle-ve-gör moduna geçmiş durumda.
Programın en zor ayağı da tam bu milli gelirin dağılımı noktası. Enflasyondaki katılığın kırılması için tüketim harcamalarının kısılması elzem. Bunun için de reel ücretlerin bir süre daha baskı altında tutulması gerekecek. (Örneğin yeni yılda yapılacak asgari ücret ve memur-emekli zamlarının hedeflenen enflasyona göre yapılması.) Ancak bu noktada haklı nedenlerle ortaya çıkacak olan kamuoyu baskılarını da göz ardı edemeyiz.