Ekonomiye dair 2 haber. Önce iyi haber; krediler bollaştı. Sonra kötü haber; ileri tarihe borç biriktiriyoruz. Bu borçları kim ödeyecek? Herkes araba, ev almak istiyor. Ekonomik kriz ve Korona yüzünden talepler barajlanmıştı. Fakat krediler; baraj savaklarını sonuna kadar açınca borçlanma, gürül gürül gidiyor.
Yabancı raporlarında kredilerimizin daha sık dillendirilmesi, başka bir sıkıntı… Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu S&P, Türk bankacılık sektörüne ilişkin raporu mesela… “Bankaların aktif kalitesinde önemli bozulma bekleniyor. Tahsili gecikmiş alacak oranı; yapılandırmaların da dâhil edildiği bir senaryoda %20 olabilecek.”
Moody’s de benzer uyarıyı yapıyor; “Türkiye’de bankaların kısa vadeli döviz fonlamasına bağımlılıkları, onları piyasaya erişimin sınırlanmasına karşı kırılgan hale getiriyor.” Bu kuruluşları ciddiye almayabiliriz fakat yabancılar alıyor.
Son 19 günde 2019’un tamamından fazla konut kredisi kullanılması ilginç değil mi? Geçen yıl 10,6 milyar lira artan konut kredi bakiyesi, 1-19 Haziran’da 11,5 milyar lira oluverdi. Peki, sektördeki bu canlanma sağlıklı mı?
Bu soruyu sadece konut sektörü için değil, otomobil, perakende ve diğerleri için de sorabiliriz. Ekonomiye can suyu verecek kredi, fırlayan konut, oto ve diğer fiyatlarla aslında nereye park edecek? Ardında kalıcı canlanma bırakacak mı? Asıl soru bu bence…
KREDİ YERİNE PROJE TEMELLİ HİBE
Kamu bankaları, normalleşme sürecine geçişte sosyal hayatın canlanmasına yönelik vatandaşa kredi yağdırmaya başladı. Bugünü canlandırmak için yarını borca rehin vermek gibi bir durum bu… 2000 yılında bunu denemiştik, neticesi; 2001 olmuştu.
Ben kalıcı canlanmanın, proje temelli ve yatırım odaklı hibeler ile mümkün olacağını savunuyorum. Kredi, geleceği borç rengine boyamaktır. Şartlı hibe ise geleceği şekillendirmeyi sağlayabilir.