Dünya önemli dönüşümlerden geçiyor. Ama bugünün en güçlü dinamiği, teknoloji ve ulusların bunu yönlendirme stratejileri. Türkiye için de bazı başlıkları aktarmak istiyorum. Bu oyunu iyi okursak, Yeni Dünya’da ayakta kalanlar, özgür kalanlar arasında oluruz. Gelecek diyemiyorum, gelecek artık bugünkü zaman süreciyle aynı düzlemde artık. Yani bir adımı oluşturduğumuz anda geleceği yaşıyoruz. Teknoloji ve onun yarattığı dünyada atılan adımlar, yapılan girişimlerin sonuçlarını hemen yaşayabiliyoruz. O yüzden dün kurulan şirketler, 100 yıllık şirketleri geride bırakıyor ya da en büyük rakibi olabiliyor. İşin modeli ve yapılma biçimleri değişiyor.
Üretimi ülkeye döndürmek
Bu parantezi açtıktan sonra tekrar başa dönersek, teknoloji işin verim “verimlilik” boyutunu da değiştirdi, maliyet boyutunu da… Ne demek istiyorum? Dünyada üretim robotları yatırımları patlamış durumda… Bu sistemle kurulan fabrikalarda neredeyse insan çalışmıyor. İşte böyle verimliliği artıran daha az insan kullanan üretim modelleriyle, Batı ülkeleri üretimleri tekrar kendilerine çekiyor. Almanya ve ABD bu işin başına çeken ülkeler. Bu sürecin diğer bir hedefi ise teknoloji know-how’unu başkalarına kaptırmamak. Batı’nın derdi başka bir Çin yaratmamak! Çünkü Çin’i büyüten bu ucuz işçilik ve maliyetler nedeniyle Batı’nın üretimi bu ülkeye kaydırması olmuştu. Çin ise böylece üretim yetkinliğine ulaşıp, Batı’nın en büyük rakibi oldu. Artık özellikle teknoloji desteği ile üretimi merkeze çekmek hedefleniyor. Tabii bu Türkiye gibi ülkeleri önemli oranda etkileyecek. Fason üretim yelpazesi değişecek. Fason üretimler belki yine olacak ama ürün ve ülke kombinasyonları etkilenecek.
Teknoloji savaşları ve uluslar
Ticaret savaşlarına hep teknoloji savaşları dedim. Yeni dijital dönüşüm dönemi teknolojiyi ülkende yaratıp, güçlü bir adım atmanı sağlayabiliyor. Bu rekabeti de demokratikleştiriyor. Bugün örneğin Kuzey Avrupa ülkeleri bazı çıkışlarıyla dikkat çekiyor. Litvanya gibi ülkeler dijital parada uygulamalarıyla öne geçiyor. Bu dönüşüm, globalleşme derken teknolojide ve ekonomide ulusalcılığı tekrar yükseltiyor. Tabii bugünün bazı Batılı ülke liderleri bu dönüşümü yakalayamayınca başvurdukları yollardan biri de ulusalcılık oldu. Uzun bir konu ama sınır duvarlarını yükseltiyorlar ki kendi başarısızlıkları ortaya çıkmasın. O zaman kritik konu kendi teknoloji ve ekonomide dönüşüm stratejilerini yaratmak…
Dönüşümden Türkiye etkilenecek
Yukarıda söylediğimiz gibi, Türkiye de bu merkeze dönüşten etkilenecek. Biz ne yapacağız bu önemli… Hemen moral bozmayalım, Türkiye’nin potansiyelinin çok yüksek olduğunu söyleyebilirim. Peki Ankara ne yapıyor dersek… Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın son ortaya koyduğu ve Kasım ayında yayınladığı Teknogirişim Stratejisi ve Eylem Planı bence konunun iyi kavrandığını gösteriyor. Tabii uygulamaları göreceğiz… Önemli olan tabii ki yapılacaklar. Ama e-ihracat stratejisi ve teşvikler zamanında ve iyi kapsamda geldi. Eksiklikler olabilir ama buna takılmamak gerekiyor… Niyet olduktan sonra eklenir, değiştirilir. Bahsettiğim kamu dokümanlarına genelde kitabi olduğu için çok bakılmaz ama ben bir göz atma fırsatı buldum. Strateji belgesinde Milli Teknoloji Hamlesi deyimi de kullanılıyor. Tabii böyle söyleyince ben bunu biraz kapalı ekonomiye referans olarak görüyorum. O yüzden konuya aynı zamanda dışa açık ama Türkiye’nin kendi potansiyelini ortaya koyması olarak değerlendiriyorum.
“Gelecek için girişim”
Hep buradaki yazılarımda ya da konuşmalarımda şunu ortaya koymaya çalışıyorum: “Girişimci ekonomi” dönemini yaşıyoruz. Ekonomi gücünü artık girişim ve girişimcilerden alıyor. O yüzden bu belgedeki stratejilerde ortaya konan “Gelecek için girişim” mottosu çok doğru ve şöyle açıklanıyor: “Teknolojinin kullanım senaryolarının çoğaltılması ve ekonomik değer üretmesi, büyük oranda girişimcilik faaliyetleri ile mümkün hale geliyor.
Bu bakımdan, teknoloji girişimciliği ülkemizin gelişiminde merkezi ve hayati bir öneme sahip. Geleceğimiz için öngördüğümüz noktaya erişebilmek için bu alanda uzun vadeli bir plan dahilinde gerekli adımları atmamız gerekiyor”.
Bu kapsamda da bir Teknogirişim Strateji’nin hazırlandığı söyleniyor, hedef de “Lider bir teknoloji girişimciliği ekosistemi” oluşturmak olarak belirleniyor. Bence özet olarak çok doğru. Stratejinin “Odak Gelişim Alanı” olarak tanımladığı ve önceliklendirdiği faaliyet alanları ve sektörler ise şöyle: Mobilite, Sağlık, Biyoteknoloji, Finansal Teknolojiler, Yapay Zeka, Eğitim Teknolojileri, Siber Güvenlik, Dijital Oyun, Blok Zincir.
Teknogirişim stratejisi ve hedefler
30’a yakın strateji ve bazı çıktı hedefleri var. Hepsine burada yer vermek mümkün değil ama önemli gördüğüm ve beğendiklerimden bazılarını paylaşayım isterim. Liseliler İçin Girişimcilik Eğitimleri, Teknogirişim’ler İçin Sıçrama Tahtası: Kamu Alımları, Dijital Şirket uygulamaları, Hayat Boyu Girişimcilik, Fikir Aşamasına Destek, Odak Gelişim Alanlarına Özel Kümelenme ve Hızlandırma Mekanizmaları, Uluslararası Stratejik İttifaklar ve İşbirlikleri, Teknoloji Pazar Yerlerinde Etkinlik, Türkiye’de Akademik Girişimcilik, Derin Teknoloji Girişimlerine Yatırım, Kitle Fonlaması Araçları…
2025 ve 2030 için ulaşılması öngörülen bazı hedefleri de kısaca vereyim. Tabii rakamsal hedeflerin TL bazında olduğu için revizesi gerekecektir: 5 Bin Melek Yatımcı, 2.5 Milyar TL kitle fonlaması, Dünyanın en gelişmiş ilk 20 ekosistemi arasında yer almak, Ekosisteme 5 milyar TL kamu desteği, Yıllık 2.5 milyar dolar girişim sermayesi yatırımı, 15 Turcorn-5 Decacorn, Dünyanın en gelişmiş ilk 10 girişimcilik ekosisteminden biri olmak, İstanbul’u girişimcilikte dünyanın ilk 20 merkezinden biri haline getirmek, 100 bin Teknogirişim.