Bazen kitabın ortasından konuşmak dışında farklı bir alternatifiniz olmuyor. Maalesef geride kalan hafta işlemlerini yerel varlıklar nezdinde bundan farklı açıklama şansımız yok.
Yıla aralık ayının ikinci yarısında yaşanan ciddi düşüş ve oynaklığı yüksek fiyatlama davranışlarının gölgesinde başlayan Türk lirası cinsinden fiyatlanan varlıkların kendi içerisinde ayrışmasını izliyoruz. Hisse senetleri cephesinde işlem hacimlerinin sıkıştığı, genele yayılmakta likidite problemi yaşadığı, yatırımcı gruplarının iki ayağından birisi olan yabancılardaki çıkışın tüm yükü yerliye bırakması, o tarafın da algoritmik işlemlerin volatilitesini yaşamaya mecbur kaldığı bir ortamın içerisinden geçiyoruz. Tüm bu sorunların temelinde likidite kavramı yer alıyor. Yatırımcı tabanını genişletmeden oynaklığı azaltmak ve sağlıklı fiyat seviyelerinin oluşumuna zemin hazırlamak kolay değil.
Birkaç ilginç detay paylaşarak sohbeti genişletmek mümkün. Örneğin, geride kalan 2 haftada gösterge niteliğindeki 10y Türk tahvilindeki faiz değişimi -195bp oldu. Önemli mi? Kuşkusuz. Neden? Şirket değerlemelerinden diğer referans alınan faizleri etkileme potansiyeline dek geniş yelpazede bir güçten söz ediyoruz. Mesela 5y vadeli ülke risk primi. Yine aynı süreçte -46bp aşağı yönlü değişim sergiledi. Kimi zamanlarda faizlerin seyri ikincil piyasalarda farklı koşullar kaynaklı etkilenebiliyor. Ancak, ülke risk primi ile eş zamanlı geri çekilmenin nasıl yansımasını bekleriz? Elbette olumlu. O noktada mıyız? Maalesef. Bir örnek de lira cephesinden. Oynaklık destekli değer kaybının karanlık havuzundan nispeten sakin bir fiyatlama evrenine ve dar bantta işlemlere geçiş yaptık. Bugünden söz ettiğimiz için yine olumlu yansımasını beklemek kadar doğal bir şey var mı? Tabi ki yok.
O vakit kitabın tam ortasından söz alıp konuşmak iyidir: Yatırımcı tabanını yabancılara doğru genişletmek artık elzem. Hisse senetlerinde %40’lar civarında seyreden –kimi farklı hesaplamalar ile %35-36’lara da ulaşmak mümkün-, DİBS içerisindeki payı %4’ün aşağısına gerileyen yabancı yatırımcı kalemi aynı zamanda önemli bir likidite sağlayıcısı görevi de üstleniyor. Evet, dış konjonktürdeki dalgalanma süreçlerindeki çıkışları hızlı ve sert olmakla birlikte içeride fiyatların dengelenmesine de katkı sağladıklarını hepimiz biliyoruz. En azından sektörün önemli bir kısmı Mayıs 2013’e kadar olan tecrübelerinden konuya hakim. Yinelemekten zarar gelmez: Likidite tarafında yaşanan sorun FX piyasalarından tahvil ve hisse senetlerine dek genele yayılır bir hal almış durumda. Ülke risk primindeki düşüşten, faiz eğrisindeki çekilmeye ve bilanço dönemi beklentilerini fiyatlara yansıtmaya dek aynı likidite benzer sorunları karşımıza çıkarıyor. Maalesef ama durum bu.
Bu kez tersten ilerledik ve içeriden dışarıya doğru yazıyı genişletmek istedik. Global cephede ise birden çok konu başlığının “geçiş dönemi sancıları” yaşanmasına neden olduğu bir süreci izliyoruz. Devam eden Ukrayna-AB-ABD-Rusya gerginliğinin haber akışına göre fiyatları baskılaması söz konusu. Bunun yanına Fed’in 22 yıldır tarzı olmayan şekilde faiz artırım sürecini 50bp ile başlayıp ilerletmesi şeklindeki spekülatif beklenti, teknoloji grubundaki baskılanmanın getirdiği zaruri rotasyon ve geçen hafta özelinde ABD’deki 3 trilyon dolarlık türev işlemlerin vade sonuna gelinmiş olması satış baskısının genişlemesini tetikledi. Tabloyu şu aşamada kısmen dengeleyen Amerikan dolarının genele yayılır şekilde değer kazanmaktan imtina etmesi. Spekülatif yatırımcıların net pozisyonları da toplamda -6.9 milyar dolar çözülmeye işaret ediyor. Uzun süredir görmediğimiz bir durum. EUR, GBP ve CAD çaprazlarında uzun yönlü pozisyonlar açılırken, EUR’daki 2.6 milyar dolarlık eğilim oldukça sürpriz.
Gelişmiş-gelişmekte olan ülke varlıkları arasında ayrışma gözlemliyoruz. Yakın sürecin dikkat çeken bir yaklaşımı bu. MSCI dünya endeksi haftalık bazda %5’e yakın değer kaybederken, GOÜ cephesindeki durum %1 düşüş ile sınırlı. Amerikan doları karşısında da ortalamada %0.3’lük değer kazancını izliyoruz. Sürdürülebilir mi? Muhtemelen değil. Geçmiş Fed sıkılaşma döngüleri tablonun tersini işaret ediyor. O nedenle hafta içerisinde gerçekleştirilecek olan FOMC toplantısı kritik. Soru-cevap kısmındaki yönlendirmeler Mart ayına kadar oluşabilecek volatilitenin boyutunu şekillendirecek.