Bu hafta GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) ilgili gelen üst düzey politik açıklamaları olumlu buldum. Ülkemizde dijital kodamanların tekelleşme ve kişisel özgürlükleri kısıtlama yönündeki global etkileri hakkında farkındalığı geliştirmemiz lazım.
Peki bu şirketlerle mücadelenin yolu kendi GAFAM şirketlerimizi yapmak mı? Cevabı ararken ekonominin temel kavramlarından “karşılaştırmalı üstünlük” karşımıza çıkıyor. 10 Eylül 2020 günü bu köşede şunları yazmıştım: “II. Abdülhamit hem büyük bir devlet adamı hem de iyi bir marangozdu. Kendisini marangoz değil devlet adamı kimliğiyle hatırlıyoruz. Çünkü II. Abdülhamit’in devlet adamı olarak yarattığı değer marangoz olarak yarattığı değerden fazlaydı. Aynı durum girişimler için de geçerli. Her işi iyi yapacak girişimcimiz var fakat yalnızca başkalarından daha iyi yaptığımız işleri, başkalarından daha iyi yapabildiğimiz zaman yerli ve milli olmanın manası var.”
GAFAM şirketleri için dağıtımın marjinal maliyeti sıfır. Facebook’un ek bir fotoğraf, Google’ın ek bir link veya Apple’ın uygulama dükkanında yeni bir uygulama yayınlaması neredeyse bedava. Esas maliyet bu platformlara kullanıcı çekebilmek. Bugün yeni bir platform kurarsanız yeterli ölçeği sağlayacak miktarda kullanıcıyı makul maliyetle çekmeniz imkânsız. Bu nedenle dünyada GAFAM’a alternatif platformlar çıkarabilmiş sadece iki ülke var: (1) Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi ve en büyük ikinci ekonomisi olarak, GAFAM’ın GAF’ı Google, Amazon ve Facebook'u ilk günden yasaklayıp bu şirketlerin muadillerini kurdurdu. (ii) Rusya ise, hem ekonomik hem nüfus büyüklüğü yaklaşık iki katımız bir ülke olarak, kısmen alfabe farklılığı kısmen de içe kapalı toplumu sayesinde kendi Google’ını Yandex ile, kendi Facebook’unu ise VKontakt ile çıkardı. Yandex’in devletin altın hisse alma operasyonunda nasıl 3,5 milyar dolar değer kaybettiğini, VKontakt’ın kurucusunun baskılara dayanamayıp nasıl ülkeyi terk edip şimdi Telegram’ı kurduğunu daha önce yazmıştım.
Peki GAFAM’ın yerli ve millisi olmuyor diye teknoloji üretmeyelim mi? Tam tersine milli teknoloji hamlesini kendi karşılaştırmalı üstünlüğümüz olan alanlarda yaparsak dünya çapında şirketler çıkarabiliriz. Anlamamız gereken yapay zekâ ve blok zinciri gibi teknolojilerin artık olgunlaşmış ve genel amaçlı, yani birçok alana uygulanabilen teknolojiler olduğu. Örnek olarak GAFAM’ın sosyal medyaya uyguladığı yapay zeka teknolojisini biz de oyun, sağlık, fintek gibi kendi karşılaştırmalı üstünlüğümüz olan sektörlere uygulayabiliriz. Türkiye’de oyun sektörü başarısını yaptığı işle kamu düzenlemelerinin bir ilişkisi olmamasına borçlu. Ya diğerleri? Ne yazık ki Çin’de yapay zekâ ile çalışan drone’lar ilaç dağıtırken, biz 2014’te eczaneler dışında ilaç satışını yasakladık. ABD’de COVID-19 yardımları fintekler üzerinden ödenirken, biz bırakın fintekler üzerinden maaş ödemesini, vatandaşa devlete ödeyeceği vergiyi özel bankadan ödetmiyoruz.
GAFAM’a karşı durmanın diğer yolu da uluslararası ittifaklar geliştirmek. Aynı “dünya beşten büyüktür” mücadelesini Ankara’da değil New York’ta Birleşmiş Milletler’de verdiğimiz gibi. GAFAM’la mücadele edebilmek için bize benzer ölçekteki başka ülkelerin politika geliştirme tecrübelerini takip etmemiz lazım. Geçen hafta Avustralya örneğini yazmıştım. Bir yandan da tam bir sene önce 5 Mart 2020 günü bu köşede sorduğum gibi sormalıyız: “Google, neden Avrupa Birliği rekabet otoritesinin kararına uyuyor ama bizim Rekabet Kurumu’muzun aynı konudaki kararına uymaya gelince ipe un seriyor?” veya WhatsApp neden Avrupa Birliği’ne dayatmadığı kullanıcı sözleşmesini bize dayatıyor? Bu soruları sorunca görüyoruz ki, AB’nin Tek Dijital Pazar’ına girmeyi öncelikli gündemimiz yapmamız lazım. Hatta AB sürecinin ana odağı bu olmalı. Yakında AB’de farklı şirket ve kişisel verileri bir araya getiren güvenli veri havuzları (data trust) birçok yeni teknoloji şirketinin önünü açacak. Bu ittifakların dışında kalırsak, GAFAM’a karşı küçük kalırız. GAFAM’la mücadelenin yolu: Güçlü olduğun yere odaklan, kendine müttefikler bul.