G-7’den Jackson Hole’a

Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bu hafta kelimenin tam anlamıyla merkez bankaları haftası. Her yıl bu zamanlar ABD’de Jackson Hole’de toplanan merkez bankası başkanlarından gelen mesajlar az ya da çok geçtiğimiz yıllarda piyasayı etkilemiştir. Benzer bir etkiyi bu yılda beklemek yanlış olmayacaktır.

Para politikasında koordinasyon ihtiyacı

Üstelik bu toplantının finansal piyasalarda yaşanan türbülansın arkasından gelmesi önemini daha da arttırmış durumda. Bildiğimiz gibi 1945 sonrası oluşturulan Bretton Woods uluslararası para sistemi 1970’lerin başında çökmüştü. Bretton Woods sisteminde ABD Doları ‘altına’ sabitlenmiş, ABD Doları ise diğer paralara sabitlenmişti. ABD, talep eden ülkelere dolar karşılığı altın vermeyi taahhüt etmişti. Artan ticaret hacmi ile beraber döviz rezervlerini arttıran ülkelerin dolar karşılığı daha fazla altın talep etmesi ve bunu ABD’nin karşılayamaması 1970’lerin başında sistemin çöküşünü de getirmişti. Arkasından dünya ekonomisinin en büyüklerini oluşturan yedi ülkenin (ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Birleşik Krallık) bir araya geldiği ve G-7olarak adlandırılan yediler grubu oluşturuldu. Bu grup Altın Standarttı ve Bretton Woods sistemi gibi herhangi bir çıpası olmayan döviz kurlarını koordineli bir şekilde götürmek, kurdan kaynaklanan finansal piyasa dalgalanmalarını minimuma indirmek amacıyla oluşturulmuştu. G-7’nin tek amacı elbette para politikaları arasında koordinasyon sağlamak değil gelişmiş ülkelerin küresel ekonomideki gidişat konusunda işbirliğini de arttırmaktı. Zaman içerisinde küresel ekonomide gelişmekte olan ülkelerin payının artması ve buna bağlı olarak ekonomilerin gidişatında G-7 ülkelerinin gücünün azalmasıyla 1999 yılında G -20 dediğimiz, ülkemizin de dahil olduğu bir grup davet üzerine oluşturulmuştu. G-20’nin her ne kadar yaptırım gücü olmasa da 2008 krizinde olduğu gibi zaman zaman küresel ekonomideki sorunları birlikte çözme konusunda olumlu bazı katkıları da oldu. 

Koordinasyonsuzluk kazaya yol açtı

G-7’nin G-20’nin arkasında kalmasıyla merkez bankalarının koordinasyonu bir miktar geri plana düşmeye başlamıştı. Bu aybaşında yaşanan finansal piyasa depremi de bu tür bir koordinasyonsuzluktan ortaya çıktı.   Ters yönde gitmenin nasıl sıkıntılı sonuçlar doğurabileceğini göstermek açısından da önemli bir örnek oldu. Hemen hemen tüm merkez bankaları faiz indirim sürecine başlamış ya da başlama sinyali verirken Japon Merkez Bankası’nın faiz artırımı, adeta aynı yönde otoyolda giden araçların üzerine ters yönden gelen bir araç tablosu yarattı. Korkulan kaza gerçekleşti. 

Jackson Hole koordinasyonu arttırır, Fed daha şahin bir tutum sergiler

Finansal piyasaların büyüdüğü, sermayenin çok rahat hareket ettiği, ani duruşların çok hızlı olabildiği bir ortamda merkez bankalarının koordinasyonun önemi daha da fazla artmış durumda. Jackson Hole toplantılarında merkez bankalarının koordinasyonu arttırıcı yönde açıklamalar yapmasını bekliyoruz. Zaten Japon Merkez Bankası’ndan gelen öncü sinyaller de finansal piyasaların istikrarını bozacak daha fazla adım atmayacakları yönündeydi. Jackson Hole’dan bekleyebileceğimiz ikinci önemli mesaj Fed başkanı Powell’dan olacak. Piyasaların Eylül ayından başlayarak pes peşe 100 -150 baz puanlık bir faiz indirim beklentisi mevcut göstergeler altında oldukça iyimser görünüyor. Powel’ın Eylül ayındaki faiz indirimi beklentisini destekleyen ama arkasından seri bir indirim konusunda henüz hazır olmadıklarını ya da belirsizlik olduğunu vurgulayan açıklamalar gelmesini, piyasa tabiriyle daha şahin bir duruş sergilemesini bekliyoruz. Bu durum, muhtemelen dolar endeksinde güçlenmeye, Euro- Dolar paritesinde dolar lehine aşağı yönlü hareketlere yol açacaktır. 

Para politikamızda zorlu bir faza giriyoruz

TCMB’nin faiz kararı da dün beklendiği gibi faizi sabit tutma yönünde geldi. TCMB iç talebin yavaşladığı konusunda daha net bir algıda olduğunu gösterirken, hizmet fiyatları ve genel olarak enflasyon beklentilerinin katılığı konusunda kaygılarını arttırmış görünüyor. TCMB’nin kaygılarını arttıran noktalar maalesef para politikasının tek başına çözemeyeceği sorunlar. Bu çerçevede, iç talepteki yavaşlama ve baz etkisiyle enflasyonda bir düşüş sürecine girmemize rağmen beklenen ve hedeflenen daha düşük enflasyon rakamlarına ulaşma konusunda risklerin arttığı ve sürecin daha zor olacağı bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.

Faiz indirimi en erken Kasım da olabilir görünüyor 

TCMBnin önümüzdeki iki ay faiz indirimi ihtimalinin çok düşük olduğunu, gelişmelere göre Kasım ayında sonra ufak adımlarla indirimler yapmasını bekliyoruz. Adımlar ufak olacağı ve olması gerektiği için bu tablonun ekonomide hissedilmesi çok kolay olmayacaktır.

Tüm yazılarını göster