“Fütuhat” da “ricat” da işe yaramıyor

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

AK Parti hükümeti son birkaç aydır silahlı kuvvetler destekli “açılım” dış politikasından vazgeçmiş görünüyor.

Avrupa Birliği ile ilişkileri düzeltmek adına Akdeniz’deki enerji politikalarında; Washington’la yeni bir sayfa açmak üzere Rusya’yla ilişkilerde; “değersizleşen” yalnızlığı kırmak için İhvancılık ısrarında atılan geri adımlar art arda geldi.

Ancak “fütuhat” dış politikasından “ricat” politikasına geçiş de işe yaramış görünmüyor.

Türkiye, önceki politikalarından geri adım attıkça, sıkışmışlığı da artıyor.

Hem ABD, hem de Rusya ile sıkıntı büyük

Rusya ile ABD öncülüğündeki Batı cephesinin Türk dış politikasına yaklaşımları çok farklı gelişiyor. Rusya, Türkiye’deki iç politika gelişmelerini hiç hesaba almadan tüm hamlelerini AK Parti hükümetinin dış politikasını etkilemek üzerine yapıyor. Ankara’ya S-400 satışından, Rus turistlerin Türkiye seyahatlerine, Suriye’deki İdlib meselesine kadar her unsur, AK Parti hükümetini Batı bloğundan uzaklaştırmak üzere kimi zaman “sopa”, kimi zaman “havuç” olarak kullanılıyor.

Son olarak Ankara’nın Donbass meselesinde Ukrayna’ya meyletmesi, Rusya’nın -COVID bahanesiyle- ticari uçuş yasağı koymasına neden oldu. Bu da Türkiye’nin milyarlarca dolar turizm gelirine mal oldu.

Ancak bu yetmemiş olmalı ki, Moskova’dan bir “tehdit” daha geldi. Rusya Başbakan Yardımcısı Yuri Borisov, Ankara’nın Ukrayna’ya SİHA tedarik etmesi halinde, Rusya-Türkiye askeri ve teknik işbirliğinin gözden geçirileceğini açıkladı.

ABD/Batı cephesi ise Türk dış politikasına “içerden” yaklaşıyor; Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanlarındaki geri gidişe verilen/verilecek tepkinin dozu kullanılarak, dış politika üzerinde etki kurulmaya çalışılıyor.

Batı’nın bu tavrı büyük ölçüde tutuyor da; Ankara hem Rusya’dan uzaklaşıyor, hem Akdeniz’deki ordu destekli açılım politikalarından vazgeçiyor, hem de AK Parti dış politikasının belirleyici unsuru “İhvan hareketi-Müslüman Kardeşler’e” desteğini adım adım sonlandırıyor.

Müslüman Kardeşler’e verilen destek yüzünden yıllardır küs olunan Mısır’la da, Hamas’a verilen destek yüzünden gerilim yaşanan İsrail’le de yeni sayfalar açılmaya çalışılıyor. Son somut örnek, İsrail Enerji Bakanı Steinitz’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sponsor olduğu Antalya diplomasi forumuna resmen davet edilmesi.

ABD ile Ermeni gerginliği kapıda

ABD’deki Başkan Joe Biden yönetimi ile AK Parti hükümeti arasındaki S-400’lerden, insan hakları konularına kadar pek çok alandaki gerginlik ise, Ankara’nın “ricat” politikalarına rağmen artarak sürüyor.

ABD geçen hafta Türkiye’nin F-35 savaş uçağı projesinden tamamen çıkarıldığını Ankara’ya resmen bildirdi.

ABD ile ilişkilerde yeni kriz ise bugün -24 Nisan- çıkacak gibi; Amerikan basını Biden’ın seçim kampanyasında verdiği sözü tutup, 1915 olaylarını “soykırım” olarak niteleyeceğini yazıp çizmeye başladı bile. Üstüne ABD Temsilciler Meclisi’nden Cumhuriyetçi ve Demokrat toplam 107 vekilin imzasıyla Biden’a gönderilen mektup da “soykırım” kelimesini kullanmasını talep etti.

AK Parti hükümeti de bu gelişmelere karşı harekete geçti. El altından Biden’ın “soykırım” ifadesini kullanmasının Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki “olası açılımları” tehlikeye sokabileceği diplomatik kulislere, yabancı basına sızdırılmaya başladı. “Olası açılımdan” kasıt, Ermenistan-Türkiye sınırının açılması, hatta belki de Erivan’la diplomatik ilişki kurulması.

Ancak bu vaatler işe yaramamış olacak ki, Ankara bir yandan da gardını aldı; daha Biden soykırım kelimesini ağzına almadan, Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan adına yapılan açıklamada, “İftiraya arka çıkanlara karşı hakikati savunmayı sürdüreceğiz” ifadesinin kullanılması dikkat çekti.

Zaten “soykırım” krizinden sonra da sırada Halkbank davasının yaratacağı kriz de var.

Bir de buna, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması üzerine alınan ağır kararı ekleyin.

Batı cephesinde AK Parti dış politikasındaki sıkışmışlığın aşılacağına dair hiç bir ışık görünmüyor.

Afganistan zirvesi “başka bahara”

Dış politikadaki sıkışmışlık Doğu cephesinde de kendini gösteriyor; Ankara’nın Afganistan barış zirvesine ev sahipliği yapma hevesi de şimdilik boşa çıkmış görünüyor; Taliban İstanbul’da Nisan ayı sonunda yapılması planlanan zirveye katılmayacağını bildirdi. Zirve için değil yeni bir tarih belirlenmesi, yapılıp yapılmayacağı bile soru işareti haline dönüştü.

Irak cephesinde ise Ankara ile Tahran arasında “adı konulmamış” gerginlik sürüyor. İran diplomatik aklı, Ankara’ya mesajlarını doğrudan değil, Irak’taki İran yanlısı silahlı gruplar üzerinden veriyor. Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığına artan saldırılar bunun işareti.

Ülke içinde ağır ekonomik kriz ve bir türlü durdurulamayan pandemi ile uğraşan AK Parti hükümeti, dışarda da “ricat politikasına” rağmen çok zor durumda görünüyor.

Tüm yazılarını göster