FTE

Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ

Aydın benim küçük torunumun adı. Bu yıl on-dört yaşını bitirecek. Umarım adına layık biri olarak büyür. Yani, bir aydın olur. Hani eskiden derlerdi ya “Vatana millete hayırlı evlat” diye ülkelerin ve kurumların başlarına gelmesi olası belalardan sakınması ve gelen belalardan kurtulması için aydın insanlara ihtiyacı vardır. Özellikle bizim gibi tarihi boyunca birçok devrimi ıskalamış yani vakit kaybetmiş, kaybedecek vakti olmayan toplumlarda, aydın insan ihtiyacı daha çoktur. Aydın insan sermayesini arttırmak için de iki şeyin yapılması gerek. Biri eğitim. Diğeri rejimsel. Ülkedeki eğitim sistemi aydın insan yetiştirmek üzere tasarlanacak, rejim de aydın insanların işlerini yapmalarına izin verecek.

Rejimlerin aydın insanların işlevlerini yapabilmesi için toplumların birkaç şeyden vazgeçmesi gerekir. Bir kere ‘Eski köye yeni adet getirmeme’ kafası var. Eski köylere yeni adet getirmek aydınların işidir. Yani eki köylere yeni adet aramak iyi bir şeydir. Pişmiş aşa soğuk su katma, ukalalık etme, sana mı kaldı, üstüne vazife olmayan işlere karışma, sus, konuşma nasihatleri! İle büyütülen nesillerden aydın gençler yetişmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Toplumların vazgeçmesi gereken bir başka şey de sorgulamaların önündeki yasal engellerin kaldırılmasıdır.
Eğitim sisteminin aydın yetiştirme işini yapması için eğitim sistemini (education) talim sistemleri(training) kafasından ayırmak gerekir. Kariyerimde karşılaştığım tartışmalar arasında kuşkusuz en tartışmaya değmeyecek olanı İngilizce education ve training kelimelerinin Türkçe anlamlarının veya tanımlarının sebep olduğu tartışmalardı. Eğer çok dikkat etmek niyetinde değilseniz her iki kelimeyi de Türkçeye eğitim diye çevirip ne diyecekseniz der devam edersiniz. Bu konuya daha önce defalarca değinmiştim. Education kelimesinin eğitim, training kelimesinin talim diye çevrilmesini de önermiştim. Nasıl çevirirseniz çevirin. Aynı kelimeyi kullanmayın çünkü bu iki şeyin amaçları birbirlerinden çok farklıdır.

Eğitim yani education işlerinin amacı aydın yetiştirmektir. Türk dil kurumu bu kelime konusunda biraz üstünkörü bir tanım vermiş. TDK’ya göre aydın Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver, entelektüel demekmiş. Aydın kelimesinin ne anlama geldiği çeşitli yazarlar tarafından biraz daha iyi irdelenmiş. Söz gelimi Emre Kongar “Aklı ve bilgisi ile, toplumuna öncülük eden kişi... Aydın, evrensel olarak her şeyi sorgular” diyerek bence TDK’dan daha iyi bir iş yapmıştır.
Talim (training) bir kişinin işinde daha başarılı olması için yapılan bir bilgi-beceri aktarımı işlerine denir. Bir anlamda talimin amacı eğitimin tam tersidir. Birinin iş tanımı verilmiştir. O işin nasıl yapıldığı ve sonuçlarının daha ‘iyi’ olması için nasıl yapılması gerektiği bilinmektedir. Talime katılanlara bu anlatılır. Bir yerde eğitim “Nasıl yapalım?” Diye sorarken talim “Böyle yapılacak” der. Aydın yetiştiren eğitim programlarından geçenlerin dört özelliği vardır:

(1) Statükodan memnun değildir. Yapılanları, yapılışlarını, amaçları, yöntemleri beğenmez. Rasyonel ve bilimsel eleştiriler geliştirir.
(2) Memnun olmadığı konuda daha iyisini geliştirecek bilgi ve beceriyle donanmıştır. Statükoyu eleştirmekle durmaz beğenmediği şeylerin daha iyi nasıl yapılabileceğini bulur;
(3) Daha iyiyi geliştirecek azim ve enerjisi vardır. İşlerin daha iyi yapılabilmesi için gereken şeyleri geliştirmeye emek harcar ve
(4) Geliştirdiği daha iyiyi yayacak, anlatacak ve kaçınılmaz olan direnişlerle mücadele edecek medeni cesarete sahiptir.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve sorun bizim eğitim sistemimiz bu yukarıdaki vasıflarda insan yetiştirmek için tasarlanmış bir sisteme benziyor mu?

Defalarca yazdım. Sadece bizde değil dünyanın hemen her ülkesinde 19. Yüzyıldan kalma eğitim modellerinde ısrar ediliyor. Birkaç ülke haricinde bu yanlışı fark edip bir şeyler yapmaya uğraşan hemen hemen yok. Gençler artık öğrenmeleri olanaklı olmayan çeşit ve hacimde bilgiye erişebiliyorlar. Eğitimde Dünya’da bir numarada olan Finlandiya gibi ülkeler bunun farkındalar.

Dünyada eğitim konusunda her sene liste başı olan Finlandiya’nın neler yaptığının incelenmesi iyi olur. Bununla onların yaptığını alalım da biz de kullanalım demek istemiyorum. Zaten Finlandiyalı eğitimciler de sistemlerinin bir ‘Fin’ sistemi olduğunu, olduğu gibi alınıp da kullanılmasının her ülkenin sosyal-ekonomik yapısına uymayabileceğini söylüyorlar.

Finlandiya’nın 2016’dan beri uygulamaya koyduğu bir sistem var. Fenomen Temelli Eğitim (FTE) dedikleri bu sistemde artık konu eğitimi yok. Sistemin merkezinde hoca ve ders yok öğrenci var. Öğrencileri soru sorma ve sorun çözmeye yönelten bir sistem. Bu sistemde klasik dersler yok. Öğrencilere hedefler de konmuyor. Öğrenciler fizik, kimya, tarih falan dersleri alacaklarına sordukları soruları araştırıyorlar ve ilişkin disiplinlerde cevaplar bulmaya çalışıyorlar. Söz gelimi iklim değişikliği konusunda bir sorusu olan öğrenci sorusuna cevap bulabilmek için fen bilimleri, coğrafya, matematik ve tarih gibi konulara eğilmek ve bu konulardaki kaynaklardan yararlanmak zorunda kalıyor. Bu şekilde öğrenciler bilgiyi gerçek hayat sorunlarına ilişkilendirebiliyor, değişik disiplinlerden edindikleri bilgileri uygulayabiliyor ve iletişim, kritik düşünce, problem çözümü ve ekip çalışması becerilerini artırılabiliyorlar. Bu sistemde dört etap var:

(1) Kendilerini ilgilendiren bir konuda bir soru soruyorlar
(2) Soruyu cevaplandırabilmek için değişik disiplinlerden yararlanarak konuya değişik açılardan yaklaşacak araştırmalara girişiyorlar
(3) Öğretmenler bu süreçte öğrencilere konuya ilişkin, sorunu çözmek için gerekebilecek kavramlar ve beceriler konusunda rehberlik yapıyorlar
(4) Öğrenciler geliştirdikleri çözümleri evvelden belirlenmiş bir formatta sunuyorlar.

Şimdi haklı olarak “Hoca bu konuya nereden girdin” diye merak ediyorsunuzdur. Öyle ya bunca sıkıntımız arasında eğitim ve talim konuşmanın sırası mı? Diye düşünebilirsiniz. Konuya olan merakımın temelinde öncelikle ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz gençlerimizin eğitimine duyduğum ilgi var. Şu andaki eğitim sistemimizin 21. yüzyıl gereksinimlerine cevap vermek bir tarafa herhangi bir işe yarayacağı kanısında değilim.
Bu hafta bu fenomen-temelli öğrenmeye değinmemin nedeni bu sistemin işletmelerin karşı karşıya kaldığı ve kalacağı sorunların çözümünde denenmesinin faydalı olacağını söyleyenlerin olması. İlk bakışta bu makul geliyor.

İşletmeler sorunları masaya yatırmak yerine masaya yatırılacak sorunların hazırlanmasını onlardan isteyebilirler, çözümlerin çeşitli açılardan araştırılmasını ekiplere bırakabilirler ve bulunan cevapların takdimlerini değerlendirmeye alabilirler.

Her ne kadar bu yöntem çalışır gibi gözüküyorsa da bazı konularda dikkatli olmakta fayda var. Bu yöntem vakit ister kaynak ister bilgili ve becerikli ‘yol gösterici’ ister ve de formal yapılar içinde yürütülmediği için her örgüte uygun olmayabilir. Bununla beraber bu yöntemin klasik yaklaşımlara oranla bazı üstünlükleri olduğu konusunda bir fikir birliği var. Kaynaklara göre FTE kullanan örgütlerde katılımcılar bazı konularda kendilerini diğer yaklaşımlara göre daha iyi geliştiriyorlar:

(1) Araştırılacak soruyu kendileri formüle ettikleri için katılımcılar daha çeşitli kaynaklardan yararlanıyorlar, daha çok şey öğreniyorlar ve daha değişik beceriler ediniyorlar;
(2) Katılımcılar soruya değişik açılardan yaklaştıkları ve edindikleri bilgileri bir soruna ilişkilendirdikleri için daha iyi öğreniyorlar,
(3) Katılımcılar daha güçlü iletişim becerileri kazanıyorlar, ekip çalışması becerileri artıyor, kritik düşünce ve sorun çözümü konularında yeni yetiler geliştiriyorlar;
(4) Katılımcılar kendi öğrenimlerini kendileri tasarladıkları için daha bağımsız düşünebiliyorlar ve kendilerine yetme becerileri yükseliyor.

Maarif sistemimizi bu çerçevede değiştirir miyiz bilemem. Ama işletmeler düzeyinde sorunlara yaklaşma, cevap arama biçimimizde bazı değişiklikler yapabiliriz. Yani, örgütler olarak aydın yetiştirebiliriz. İşletmelerin adın yönetici ihtiyacı yok denemez. “Başımıza ne geliyorsa okumuşlardan geliyor!” düşüncesinde değilseniz işletmenizde aydın yetiştirmek için fenomen-temelli eğitimi bir deneyin.

Bu denemeyi yapmak için:
(1) İşletmenizde bir gurup oluşturun ve bu guruba işletmenizi ilgilendiren, gündemin ilk sırasında olması gereken bir fenomen tanımlamalarını söyleyin;
(2) Bu fenomenle ilgili “neden oluyor?”, “nasıl oluyor?”, “ne yapılabilir?” gibi bir araştırma sorunu hazırlamalarını isteyin,
(3) Soruya cevap bulabilmek, yani cevabı araştırabilmek için gerekecek bilgi ve beceri gereksinimlerini saptayın,
(4) Gerekli bilgi ve becerilerin edinilmesini organize edin,
(5) Araştırma için gereken kaynakları ve zamanı temin edin.

Kolay gelsin ve sağlıcakla kalın.

Tüm yazılarını göster