Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Birinci turda ilk sonuçlara göre Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron oyların yüzde 27,6’sını, aşırı sağcı rakibi Marine Le Pen ise yüzde 23,4’ünü aldı. İki aday 24 Nisan’da ikinci turda karşı karşıya gelecek. Yeşiller’in adayı Yannick Jadot ise beklenenin üzerinde bir performans sergileyerek oyların yüzde 4,6’sını aldı.
Fransa’da anketlere göre Rusya-Ukrayna Savaşı dışında seçimi etkileyecek en önemli konular ekonomi, göç ve güvenlik olarak sıralandı. İklim krizi ile mücadele hedefi ise seçim kampanyalarında çok fazla gündeme gelmedi.
Affaire du Siecle girişiminin dört STK’sı tarafından yapılan ankete göre, iklim krizi, seçmenler için önemli bir konu; fakat seçim kampanyalarının son haftalarında bu konunun medyada yer alma zamanı yüzde 5.5’i geçmedi. Yani, ne Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPPC)’nin “Harekete geçmek için ya şimdi ya hiçbir zaman çağrısı”, ne Rusya-Ukrayna savaşının enerji bağımsızlığı üzerindeki tehdidi, ne de aşırı hava olayları seçim kampanyalarına yansıdı. Ankete göre France 2 kanalında yer alan “Elysée 2022” yayınlarında 31 Mart-5 Nisan arasında yer alan seçim tartışmalarında iklim krizi konusu sadece 11 dakika gündeme geldi.
‘Geride kalan bir konu’
Bu göreceli sessizlik, Fransız halkının beklentileri ile çelişir nitelikte. Ipsos- Sopra Steria, Siyasi Araştırmalar Merkezi (Cevipof) ve Jean Jaurès Vakfı tarafından Le Monde için yapılan kamuoyu araştırmasına göre; Fransız halkının endişeleri arasında satın alma gücü ve Ukrayna’daki savaşın ardından üçüncü sırada iklim krizi yer alıyor.
Aynı ankete göre, iklim krizi, sağlık sistemiyle bağlantılı olarak oyları yönlendirecek ikinci konu olarak ön plana çıkıyor. Şubat ayında, bin 400 araştırmacının Franceinfo radyosunun web sitesinde aynı talebi yapmasından iki hafta sonra, Le Monde’da yüzü aşkın örgüt ve önde gelen isim, iklim krizini cumhurbaşkanlığı seçimlerinin “tartışma merkezine” konulması çağrısını yapmıştı.
Réseau Action Climat (RAC) Program Koordinatörü Anne Bringault’nun yorumları şöyle: “İklim hakkında soru sorulduğunda, adaylar hemen nükleer enerji veya rüzgar türbinlerinden bahsediyorlar. Fransa’daki elektrik sisteminden, ulaşımdan, konutların yenilenmesinden veya tarım konularından bahsetmiyorlar. Tartışmalar; biyolojik çeşitliliğin kaybı, kirlilik, su paylaşımı konusundaki gerilimler ve ekonomik modelimizin sürdürülebilirliği ile ilgili soruları da kapsamıyor.”
Bringault, iklim konusunun 2007 yılından bu yana seçim kampanyalarının pek gündeminde olmadığına değinerek şunları söylüyor: “Nicolas Sarkozy’nin 2010’da ‘Çevre için bu kadar yeter’ demesi ile birlikte, sağ, konuyu geride bıraktı. Emmanuel Macron, beş yıl önce iklim krizi konusunu gerçekten gündeme getirmesine rağmen, beş yıllık görev süresi boyunca, çok fazla bu konuya odaklanmadı. İklim krizi konusunu tek başına sol yürütüyor, ancak tartışmalar özden çok adayların çekişmelerine odaklandı.”
İklim krizi iki adayın gündemindeydi
Greenpeace Fransa başkanı Jean- François Julliard’a göre adayların tutumu, genellikle teknik, karmaşık veya kaygı uyandıran bu konulardaki “uzmanlık eksikliği” ile açıklanabilir. Greenpeace’in yaptığı analize göre, yalnızca iki aday iklim sorununu gerçek anlamda gündeme getirdi. Bunlar solcu aday Jean-Luc Mélenchon (La France Insoumise) ve Yeşiller Partisi adayı Yannick Jadot (Europe Ecologie- Les Verts) oldu. Sağ siyasetten gelen cumhurbaşkanı adayları enerjide bağımsızlık için nükleer santralleri desteklerken, sol siyaset maliyet ve reaktör inşasının karmaşıklığı konularında eleştirilerde bulunuyor. Çevreciler ise nükleer santrallerden çıkarılan radyoaktif atıkların depolanmalarındaki zorluklara ve bu atıkların ölümcül etkilerinin binlerce yıl sürdüğüne dikkat çekiyorlar.
Macron: Nükleer rönesansı ve off -shore rüzgar
Fransa’nın gelecek on yıllarda fosil enerjiyi azaltmak için bugüne göre yüzde 60 daha fazla elektrik üretmesi gerektiğini ifade eden Emmanuel Macron, nükleer ve yenilebilir enerjiyi aynı anda geliştirmek istediklerini söylüyor. Fransa’nın, 2050 yılına kadar 14 nükleer santral inşa edeceğini ifade eden Macron, bu nükleer enerji hamlesinin Fransız nükleer endüstrisi için bir rönesans olacağı görüşünde. Macron, yeni santrallerin devlet kontrolündeki enerji sağlayıcısı EDF tarafından inşa edilip işletileceğini ve projeleri finanse etmek ve EDF’nin finansmanını korumak için on milyarlarca Euro’luk kamu finansmanının seferber edileceğini belirtiyor. Nükleer enerji, 1970’lerden bu yana Fransız ekonomisinin dayanak noktası konumunda. Ülkenin elektriğinin yüzde 70’i nükleer santraller tarafından karşılanıyor. Fransa’nın hedefi, eski reaktörlerin yerini alacak üçüncü nesil reaktörlerin (EPR) inşa edilmesi. Güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımların artırılmasının planlandığını da söyleyen Macron, özellikle off -shore rüzgar santrallerine odaklanıyor. Macron aynı zamanda ülkenin daha az enerji tüketmesi gerektiğine de vurgu yapıyor.
Le Pen: Nükleer ve hidrojene evet, rüzgara hayır
Çevresel eylem ve sosyal korumayı bir arada sağlamayı hedefleyen Marine Le Pen’in temel önerisi, tüm enerji ürünlerindeki KDV›yi yüzde 5,5›e düşürmek. Buradaki fikir, hanelerin enerji performansını iyileştirerek, eylemlerin “makul maliyetler ve zaman çizelgelerinde kolayca gerçekleştirilebileceğini” ortaya koymak ve aynı zamanda daha sürdürülebilir hareketlilik elde etmek. Le Pen’in iklim politikası, binaların yalıtımını kitlesel olarak desteklerken, elektrikli araca doğru evrimi, en düşük gelirlileri cezalandırmadan gerçekleştirmeyi hedefliyor. Le Pen, araçlarda ise hidrojen teknolojisi kullanımını destekliyor. Marine Le Pen’in “gerçek anlamda ekolojik ama ekonomik olarak uygulanabilir bir model” olarak tanımladığı bu iklim politikası, nükleer ve hidrojen teknolojisini desteklerken, rüzgar enerjisine destek vermiyor. Altı yeni EPR inşa etmeyi ve mevcut tesislerin ömrünü artırmayı planlayan Le Pen, “Nükleer enerjinin temel erdemi neredeyse tamamen karbonsuz olması” diyor ve nükleerin geleceğin enerji karışımının merkezinde yer aldığını ifade ediyor. Partinin iklim politikasına göre, rüzgar enerjisi ise, “hiçbir gelişme olasılığı sunmayan” bir seçenek.