AK Parti döneminde Türk dış politikasını, içerik değil "fotoğraflar" üzerinden yürütmek eğilimi ağır basan bir yöntem haline geldi.
Özellikle Batılı liderlerle verilen üst düzey "aile fotoğrafları", AK Parti'nin dış politikadaki "zaferlerinin" somut sonucu olarak yansıtıldı hep Türkiye kamuoyuna. 30 Mart yerel seçim sonuçlarının ardından "Türkiye'yi hala AK Parti Hükümeti yönetiyor" mesajını sürekli veren Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından, bunu perçinleyecek "diplomatik fotoğrafların şahı" da son dört senedir "fotoğraf albümüne" bir türlü koyulamayan Beyaz Saray'da ABD Başkanı'nın hemen yanındaki poz olacaktı.
Ama olmadı. Başka başka fotoğraflar, Biden-Erdoğan fotoğrafının önüne geçti.
Bunların en başında Erdoğan'ın Türkiye'de, ABD tarafından terörist olarak görülen Hamas'ın üst düzey yetkilisi Haniye ile Beyaz Saray'da yapılması öngörülen görüşmeden sadece günler önce verdiği fotoğraf vardı elbette. Haniye fotoğrafının bozduğu "denge", Bağdat'ta Irak Başbakanı Es Sudani, Erbil'de hem KDP hem KYB, Ankara'da ise Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeir fotoğrafı ile kurulmaya çalışıldı. Hatta bir ölçüde kurulabildi de.
Ancak iş, o malum fotoğrafı verirken yapılacak açıklama olasılığıyla birlikte bozuldu. Erdoğan'ın, Washington yolculuğuna çok az kala sarfettiği "Duam şu; Ya Rabb, Kahhar ismi şerifinle tecelli ederek başta Netanyahu olmak üzere bu siyonistleri kahru perişan eyle" benzeri cümleleri Beyaz Saray'da da basının önünde tekrarlama olasılığı belli ki tedirginlik yarattı. Her iki taraf da, zaten epeyce kırılgan olan Türk-Amerikan ilişkilerinin böylesine bir durumda onarılamaz hale gelme riskine değmeyeceğine karar vermiş olmalı ki, 9 Mayıs için planlanan gezi iptal edildi.
Erdoğan'ın şimdilik sadece "ertelendiği" açıklanan Washington ziyaretinin, tıpkı Rus Lider Putin'in Türkiye'ye yapması beklenen ziyaret gibi "yılan hikâyesine" dönüp dönmeyeceğini zaman gösterecek elbette.
AB ile "aile fotoğrafı" da iptal
Türkiye dış politika konusunda Beyaz Saray'da fotoğraf meselesine kilitlenmişken, iptal edilen bir başka önemli diplomatik fotoğraf ise gündemde hak ettiği yeri bulamadı.
Ekonomik krize çözüm bulmak için AK Parti Hükümeti’nin özellikle Batı ülkelerinden yabancı yatırım arayışı malum. Avrupa Birliği de bu yönelimi "farklı şekilde" değerlendirme imkânı olduğunu hesaplamış olmalı ki, Dışişleri Bakanları düzeyindeki bir AB toplantısına Türkiye de davet edildi.
Ancak tam da Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaşırken Avrupa ülkelerinin eleştirmelere doyamadıkları Türkiye'nin "aday ülke" olduğunu hatırlamalarında "diplomatik bir bit yeniği" aramak elzem. Bu "bit yeniği" de, Kıbrıs meselesiyle doğrudan ilgili elbette;
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın davet edildiği 29 Nisan'da yapılacak AB toplantısı, Birliğin gerçekleştirdiği en büyük genişleme dalgasını kutlamak için düzenleniyor. 2004'deki o genişleme dalgasında, Türkiye'nin tüm itirazlarına rağmen Kıbrıslı Rumlar da "adanın tek hakimiymişçesine" Avrupa Birliği'ne dahil edilmişlerdi.
Eğer "Avrupa Birliği aile fotoğrafında" yer almak uğruna Hakan Fidan daveti kabul etmiş olsaydı, AB ülkelerinin tümüyle birlikte Kıbrıslı Rumların Birliğe katılımını da "kutlamış" olacaktı. Neyse ki Ankara bu "fotoğrafın" bedelini de gördü de, davet reddedildi.
AB'nin son zirvesinde aldığı kararda Türkiye'yle ilişkileri geliştirmek için yine Kıbrıs'ı "ön şart" olarak süren ifadelerin yer alması Ankara'nın belli ki çok rahatsız etmiş; Çünkü Türkiye, o malum kutlamadan hemen sonra, 30 Nisan'da gerçekleşecek "Aday ülkeler toplantısına" da Bakan düzeyinde değil, Büyükelçi düzeyinde katılma kararı aldı.
Türkiye'de ufukta bir seçim yok. Ama iktidarın gündeminde Anayasa değişikliği var. AK Parti Hükümeti'nin Batılı liderlerle verilecek fotoğrafların -son yerel seçim yenilgisinin ardından - Anayasa meselesinde "yarardan çok zarar" getireceğini hesaplamış olması da elbette büyük bir olasılık...