Fiyat ve miktar değişimleri ihracatımızı 2021’de nasıl etkiledi?

2021’de dünya mal ihracatı yüzde 25’e yakın artış gösterdi. 2020’de 17,2 trilyon dolar olan küresel ihracat 2021’de 21,3 trilyon dolara ulaştı. Bu küresel ticarette şimdiye dek görülen en yüksek değer.              

Yıl geneline yönelik ticaret verilerini açıklayan 80’e yakın ülke var. Bu ülkelerin ticaretleri, dünya ticaretinin yüzde 95’ini oluşturuyor. İçlerinde açık ara ihracatını en çok artıran ülke yüzde 89 ile Norveç. Ülkenin ihracatı 84 milyardan 160 milyar dolara ulaştı. Nedeni tahmin edeceğiniz gibi petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış. Rusya, Peru, Güney Afrika, Arjantin ve Hindistan, ihracatını en çok artıran ülkelerden. Çoğu emtia ihracatçısı olan bu grubun ardından gelen ülkeler arasında Türkiye var.           

Geçen yıl ihracatımız yüzde 32,8 artış ile 225 milyar dolara ulaştı. Bu, şimdiye dek ulaşılan en yüksek ihracat değeri olması nedeniyle, kritik bir gösterge. Ayrıca, küresel ihracat artışından daha yüksek bir oran. Bu nedenle, 2021 sonu itibarıyla Türkiye’nin dünya ihracatından aldığı pay ilk kez yüzde 1,06’ya ulaştı.           

2021’de ihraç ettiğimiz mal miktarı yüzde 11,5 artışla 174 milyon tona çıkarken, ihracat birim fiyatlarımız yüzde 18,9 artışla 1,29 dolara ulaştı. Başka bir ifadeyle, ihracat artışımız hem sattığımız malların miktar bazında artmasından, hem de ihracat fiyatlarımızın yükselmesinden kaynaklandı. Hatta artışın büyük bölümünü fiyat artışına borçluyuz.       

Şimdiye kadar okuduklarınız, ihracatımızın 2021 performansının olumlu yönleri. Ama her şey bundan ibaret değil.

İhracat fiyatları küresel enflasyona rağmen eski günlerinden uzak

Türkiye’nin ihracat birim fiyatı 2001 yılında sadece 76 centti. Yedi sene içinde iki katına ulaştı 2008’de 1,55 dolara yükseldi. Ardından gelen küresel kriz ile birkaç yıllık zayıf seyirden sonra, 2012’de 1,59, 2014’te 1,64 dolara çıkarak zirveyi gördü. 2018’de 1,33, 2019’da 1,21 dolara gerileyen birim fiyatlar, 2020’de 1,09 dolar ile 2004’ten sonraki en düşük düzeyine indikten sonra 2021’de önceki yıla göre yüzde 18,9 artışla 1,29 dolara çıktı.  

     

2020’den 2021’e yaşanan artış elbette olumlu. Ancak bu artışın arka planında büyük oranda küresel fiyat artışları var. Petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki değişim, küresel ticarete konu olan malların fiyatlarını belirliyor. Bu iki ürünün fiyatı arttıkça, plastikten otomobile, beyaz eşyadan cama kadar pek çok ürünün fiyatı da yükseliyor. Tablo1'de temel emtia fiyatlarının 2020 ve 2021 yılı ortalamaları gösteriliyor.            

2021’de doğalgaz fiyatı neredeyse üç katına çıkarken, petrol fiyatları yüzde 66 arttı. Tarım ürünlerinde de ciddi yükselişler olsa da, bu artışlar genel olarak diğer hammadde fiyat artışlarının altında kaldı. UNCTAD’ın tarım, metal ve enerji ürünlerinden oluşan emtia endeksi yıl genelinde yüzde 55’e yakın yükseliş gösterdi.            

Dolayısı ile diğer ülkeler gibi Türkiye’nin ihracat kilogram fiyatındaki artışın temelinde küresel fiyatlardaki artış var. Bizdeki fiyatlar, diğer ülkelerden bağımsız bir şekilde değil; onların ki ile birlikte artış göstermiş durumda. Eğer aksi olsaydı, yani biz diğer ülkelerin fiyatları düşerken veya sabitken yükselmiş, ya da diğerleri yükselirken onlardan daha hızlı bir yükseliş göstermiş olsaydık; o zaman bu gerçekten memnuniyet verici olurdu.           

Şimdi, Tablo 2'de bazı ekonomilerin 2021’deki ihracat birim fiyatlarının nasıl değiştiğine bakalım.            

Henüz tüm ülkeler verilerini açıklamadığı için dünya ticareti için bu hesaplamayı yapamıyoruz. Ancak IMF tahminleri dünya ticaretinin miktar bazında yüzde 10,8 arttığı, fiyatların ise dolar bazında yüzde 11,5 yükseldiği yönünde. Yani, Türkiye’nin yüzde 18,9’luk ihracat fiyat artışı dünya ortalamasının üzerinde, ama fiyatı bizden çok daha fazla yükselen ülkeler var.              

Bu dönemde Türkiye’de yapılan tartışmaları hatırladığınızı düşünüyorum. Kurdaki yükselişi savunan bir görüş, TL değer kaybettikçe Türkiye’de üretilen malların fiyatlarının döviz bazında düşeceğini, böylece rekabet gücü kazanacağımızı ve bu yolla ihracatın artacağını savunuyordu. Neyse ki; sistem tam olarak böyle çalışmıyor. Eğer savundukları gibi olsaydı, bu durumda birim fiyatlarımızda daha da az artış görürdük. Ancak ülkemizdeki rekabet mantığının da büyük ölçüde fiyat indirimi yoluyla yapıldığını bir kenara not edelim.               

Türkiye’nin müzmin yüksek teknoloji payı sorunu

İhracat fiyatlarımızın genel olarak dünya fiyatlarının altında olmasının nedenlerinden biri teknoloji yoğunluğu düşük ürünler ihraç ediyor olmamız. Küresel ticaretin neredeyse yüzde 20’sini yüksek teknolojili ürünler oluşturuyor. Yüksek teknolojili ürünlerin ülke ihracatındaki payı Uzak-Doğu’da oranlar yüzde 30-60 arasında, Avrupa’da yüzde 10-30 arasında değişiyor. Türkiye ihracatında bu oran yüzde 3 civarında. Oranın düşük olmasının neden olduğu pek çok handikaptan biri, yurtiçinde yeteri kadar katma değer yaratılamaması, bir diğeri ise ticaretin, emtia fiyatlarındaki dalgalanmaya bağlı olması.          

2012-2015 yılları arasında yüksek teknoloji payında sert bir atak yaşansa da son yıllarda yatay bir seyir var. 2021’deki parlak ihracat artışına rağmen, yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızdaki payı 2020’ye göre geriledi.                

İhracat miktarı sürekli artıyor

İhracat birim fiyatlarımızdaki son yıllardaki düşüş seyrine rağmen, ihraç ettiğimiz mal miktar sürekli ve hızlı şekilde artıyor. 2001’de 41 milyon ton olan ihracat miktarı, 2010’da 100 milyon tonun üzerine çıktı. 2020’de pandemiye rağmen artış gösterdi. Geçen yıl ise 174 milyon tona ulaştı. Bir başka deyişle, 20 yılda 4 katının da üzerine çıktı.              

20 yıl içinde ihracat fiyatlarımızda yüzde 70’lik bir artış yaşanmışken, sattığımız mal miktarı dört katının da üzerine çıktı. Fiyat artışında kendimizi çok başarılı saymamız mümkün değil; ancak sattığımız malın miktarındaki artış muazzam. Bu takdiri hak ediyor.              

2020’den 2021’e ihraç ettiğimiz mal miktarı 156 milyon tondan 174 milyon tona çıktı. 18 milyon tonluk (yüzde 11,5) ve dünya ticaret artışının hafif üzerinde bir artış. İhraç ettiğimiz ürünlerin tamamına yakınında miktar olarak daha fazla ihracat yapıldı. En büyük artışlar ise, demir-çelik, çimento-taş-toprak ve bunlardan mamul eşya, metal cevherleri ve inorganik kimyasallarda oldu. Bu beş üründeki miktarsal artış, toplam artışın yarıdan fazlasını oluşturuyor. Tablo 3'te görüldüğü gibi ilginç bir bilgi ile bitirelim. Bütün ihracatımız içinde uzun yıllardan beri miktar olarak en büyük kalem, çimento-taş-toprak-alçı grubu. Geçen yıl ki 174 milyon tonluk toplam ihracatın 54 milyon tonu, yani neredeyse yüzde 30’u, bu ürün grubunda yapıldı. Bu devasa kütlenin parasal karşılığı 3,4 milyar dolar. Toplam ihracatın yüzde 1,5’i. Kilogram fiyatı ise 6 cent.

Tüm yazılarını göster