Fiyat denetimlerinin tersten okunuşu!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Fahiş fiyat denetimiyle yüksek fiyat uygulayanların üstüne gidiliyor ya... Ne yani bu konuda vatandaştan daha iyi müfettiş mi olur!

✔ Vatandaş yüksek fiyat uygulayan yerden alışverişi öyle bir keser ki, bu cezanın yanında devletin keseceği ceza hiç kalır ve o işletme iflasa kadar gider.

✔ Ama devlet vatandaşa adeta "Sen fahiş fiyat nedir anlamazsın, hele biraz bekle, ben bunları halledeceğim" diyor.

Fahiş fiyatlara karşı dört bir koldan adeta saldırıya geçildi. Merkezi yönetim de, bazı yerel idareler de bu denetimler konusunda doğrusu pek kararlı görünüyor.

Bu mücadele akla bir dizi soru getiriyor. Ama en temel soru şudur:

“Bu mücadele ihtiyacı niye şimdi doğdu?

Yanıt muhtemelen “Daha önce fahiş fiyat uygulanmıyordu ki” olacaktır.

Gerçi geçmiş yıllarda çok daha yüksek fiyat artışları da gördük ya...

Diyelim bu yaklaşım doğru, böylesine fahiş fiyat uygulanıyor olması ilk kez yaşanan bir durum ve buna karşı önlem alınıyor. Peki, kabul...

Beş zincir market hedefe kondu, buralarda denetim yapılıyor.

Bakıyoruz kapsam genişletiliyor. Bazı yörelerde kahvaltı hizmeti veren yerler de fahiş fiyat uyguluyor mu diye denetlenmeye başlanmış.

Vatandaş çok mu zengin, çok mu saf!

Bu mücadelede hedef gıda maddelerinin fiyatı. Yoksa fiyatı özellikle vergilendirme tercihi dolayısıyla devlet eliyle belirlenen otomobil, beyaz eşya, kahverengi eşya, içki-sigara bu kapsamda yok. Onlara zammı bir anlamda zaten devlet yapıyor, dolayısıyla bir fiyat denetimi de söz konusu değil.

Konu gıda maddeleri ve temel soru şu:

“Bunların fiyatında genel bir artış mı var?”

Bu sorunun yanıtı belli ki “Evet” değil. Öyle olsaydı genel artışa karşı kurum bazında denetime tabii ki ihtiyaç duyulmazdı.

Bugün açıklanacak eylül verisiyle oran ne çıkar bilemiyoruz ama gıda grubunda ağustos itibarıyla yıllık yüzde 29 artış varken böylesine bir oranı “genel olarak çok yüksek bulmamak” nasıl bir yaklaşımdır, tabii ki tartışılır.

Ya da dolaylı olarak şu söyleniyordur:

“Normalde artış bu düzeye çıkmazdı, bu beş market yüzünden bu oranı gördük.”

Demek ki sorunun kaynağı bazı kurumlar. Hani hedef tahtasına konulmak istenen beş zincir market var ya, belli ki onlarda yaşanıyor bu fahiş fiyatlar.

Kabul edelim öyle. Bir market biraz daha fazla kar etmek için diğerlerine göre daha yüksek fiyata satış yapıyor.

Bir kere bu suç oluşturur mu?

İkincisi, bu beş market dışında belli bir müşteri kitlesine sahip olan ve diğerlerine göre bir miktar yüksek fiyat uygulayan marketler var, onlar niye gündemde değil?

Daha önemli bir başka yön var.

Özellikle son yıllarda parasını harcarken kuruşun hesabını yapan dar gelirli vatandaş, çok mu saf ki gidip daha pahalı satan marketten alışveriş yapsın. Market market dolaşıp ucuz ürün arayan vatandaş, en fazla bir kere yanılır ve pahalı satan yerden alışveriş yapar, ne yani vatandaşın ikinci kez aynı yere gideceğini mi düşünüyoruz?

İşte fiyat denetimlerinin tersten okunuşu budur:

“Sen ucuz ile pahalıyı ayırt edemiyorsun, ben senin yerine fahiş fiyatın üstüne gidiyorum.”

Yüzde 30’a kılıf bulma çabası

Anayazıda da belirttik; ağustos ayı itibarıyla son bir yıldaki gıda maddeleri fiyat artışı yüzde 29 düzeyinde. TÜİK’in bu sabah yapacağı açıklamayla birlikte bu oran değişebilir.

Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok!

Fiyat denetimlerine, yüzde 29'un üstünü örtmek ve bu düzeye bazı marketlerin fahiş fiyatları yüzünden gelindiği izleniminin zihinlerde yer etmesini sağlamak için girişildi.

Marketler de yetmedi, şimdi kahvaltı veren işyerleri denetlenmeye başlanmış.

Herhalde “Çayın bardağını kaça satıyorsun, tost kaç para” denetimi yapılıyor!

Bu işin sonuç vermekten çok çok uzak olduğunu en başta bu denetime soyunanlar biliyor.

Umalım bu gerçeği denetimin kendileri için yapıldığı söylenen kesim de idrak eder.

Fahiş fiyat yeni değil ki hep var!

Yok yok, yangına körükle gitmek için söylüyor değiliz bunu. Ama fahiş fiyat olgusu yeni değil ki...

Türkiye’de fahiş fiyat zaten yıllardır var! Şaşırmayın var! En basitinden bir bardak çayın fiyatı her yerde aynı mı? Ne yani sokak arasındaki bir esnaf kahvesinde örneğin 1 liraya satılan bir bardak çayın, lüks bir semtteki bir kafeteryada 10 liraya satıldığını bilmiyor muyuz? Dolayısıyla alın size fahiş fiyat! Acaba çayı 10 liraya satan yerlere de ceza yazılacak mı? Hangi gerekçeyle ceza yazılacaksa artık...

O bir bardak çayı kafeteryada içmek isteyen zaten o fiyatı ödeyeceğini biliyor ve tercihi orası. Dolayısıyla kimsenin söyleyebileceği tek bir sözü olamaz, uygulayacağı bir yaptırımı da...

Başka örnekler de var...

Her yazın değişmez haberlerindendir: “Bodrum’da bir lahmacun şu kadar lira.” Sanki Bodrum’un sokak arasındaki pidecisinde de lahmacun o kadarmış gibi... Deniz manzarasıyla ya da ayağını denize sokarak ünlü bir yerde yemek istersen, yediğin lahmacuna değil, oranın ismine ödersin o parayı. Peki hiç duydunuz mu o tür yerlerin fahiş fiyat uyguluyor diye denetlendiğini!

“Onlar zaten zengin, onlar için denetim gerekmez” denilebilir mi! Hem ne demişti yıllar önce bir işadamımız:

“Zenginin parası zengine, fakirin parası fakire yetmez!”

Dolayısıyla önümüzdeki yaz Bodrum’daki lahmacun fiyatları da kesinlikle denetlenmelidir. Ya da boğaz manzaralı lüks bir restorandaki şarap fiyatları da...

Hem fiyat denetimi niye yalnızca gıda ve yeme-içme sektörüyle sınırlı tutulsun ki. 50 liraya satılan bir gömlek, farklı etiketle 1.000 liraya da vitrinde yer almıyor mu? Nerede fahiş fiyat denetimi!

Tüm yazılarını göster