Fırsat çıkması, fırsatı yakalama, fırsatı kaçırma... İş hayatımız bu hayhuyla geçiyor. Peki, bir şey başarmamız için elverişli durumları nasıl daha iyi değerlendirebiliriz? Beş kritik adım öneriyorum.
BİR: ZİHİNSEL HAZIRLIK. Belki en basit, ama en çok göz ardı edilen adım: neleri fırsat olarak gördüğümüzü sistematik olarak düşünmek. Satın almak istediğimiz bir hissenin değerinin düşmesi? Daha verimli çalışan ekipmanların satışa sunulması? Rakiplerden birinin tökezlemesi? Yeni pazarımız olabilecek ülkelerle yapılan gümrük anlaşmaları? Liste uzun. Şirketimizin önünü açabilecek alanlar konusunda belli aralıklarla (üç ayda bir?) ufuk turu yapmak şart. Normalde yönetim kurullarının buna öncülük etmesi gerekir; ancak bunun pek yapıldığını görmüyorum.
İKİ: KABİLİYET GELİŞTİRME. Fırsat ortaya çıktığında ihtiyacımız olacak imkan ve kabiliyetleri şimdiden geliştirme. İki bin yıl önce yaşamış Romalı filozof Seneca ‘Şans, hazırlığın fırsatla buluştuğu anda meydana gelen şeydir’ diyor. Fırsat var, hazırlık yoksa, başarı (şans) da olmaz. Satın almak istediğimiz hissenin fiyatı düştüğünde elimizde nakit var mı? Yeni çıkan ekipmanları üretim hattımıza entegre edebilir miyiz? Rakiplerimizden biri tökezlerse onun yerini doldurabilecek insan kaynağımızı, marka bilinirliğimizi, ürün ve hizmetlerimizi geliştirdik mi? Hedef pazarımız olan bir ülkeyle gümrük vergileri inerse orada satış yapabilecek çalışanlarımız/ bayilerimiz var mı?
ÜÇ: FIRSATI KOKLAMA. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Rudy Dornbusch’un (1942–2002) sözünü çok severim: ‘Finansal krizlerin gelmesi düşündüğünüzden çok daha uzun sürer; ama sonra gerçekleşmesi beklediğinizden çok daha hızlı olur. Yani iki kez yanılma ihtimaliniz var!’ Fırsatlar da biraz böyle. Zihinsel hazırlığını yaptığınız konularda radarınızı açık tutmanız ve sürekli bir ‘koklama’ faaliyeti yapmanız gerekir.
DÖRT: HAREKET GEÇME. Zihnen hazırlandığınız, ona uygun kabiliyetlerinizi geliştirdiğiniz ve bir süredir sabırla beklediğiniz fırsat kapıyı çaldığında hedefe kilitlenmiş bir füze misali harekete geçmeniz şart. Ne de olsa ‘demir tavında dövülür’. Tereddüt ediyorsanız yeterince hazırlık yapmamışsınız demektir. Bu da fırsatı kaçırmanıza yol açabilir. Daha önce bu köşede verdiğim bir örnekle somutlaştırayım:
1999’da iki genç yazılımcı internet araması programlarını internet portalı Excite’a satmaya çalıştı. İstedikleri fiyat 750 bin doları Excite çok buldu. Şirketleri biraz daha büyüyünce bu kez Yahoo’nun kapısını çaldılar. Artık 1 milyon dolar istiyorlardı. Gene olmadı. İki genç yazılımcının 1 milyon dolara alıcı bulmayan şirketi Google, bugün bu miktarın 1 milyon katından daha değerli (1.2 trilyon dolar).
BEŞ: DEĞERLENDİRME. Iskaladığımız fırsatların ardından en kaçınmamız gereken şey ‘ah, vah’ etmek. Zira sızlanmakla bir şey değiştirmek mümkün değil. Üstelik bu yeni fırsatları da kaçırmamıza yol açacak bir zihin yapısı (yani ilk maddemizi zehirliyor). Bununla birlikte, bir post-mortem (ölüm sonrası raporu) hazırlamanızı da öneririm. İyi gitmeyen yatırımlar/ projeler sonrası başarısızlık sebeplerinin sistemli olarak ifade edildiği, yüzleşmenin yapıldığı ve derslerin çıkarıldığı bu yaklaşım, iş hayatında nadiren kullanılıyor.
Hatalardan yılmadan, kaçan fırsatlara takılıp kalmadan ilerlediğiniz bir hafta dilerim.