Dünya borsalarında sert satışlarla haftaya başlıyoruz. Fed’in fiyat istikrarı uğruna ekonomiyi durgunluğa sokacağı ve finansal istikrarsızlığa yol açacağı endişesiyle hisse senedi piyasaları sert bir şekilde geriliyor.
Zararını karşılamak için gerekli sermaye artışını yapamayan Silicon Valley Bankası'nın Federal Mevduat Sigorta Kurumu’na devredilmesi ile durumun kontrol altına alındığına ve finansal istikrarsızlık riskinin azaldığına inanıyoruz.
Ancak sistemsel riskin azalması hisse senedi ve kredi piyasalarındaki satışın sona erdiği anlamına gelmiyor.
Banka, demir-çelik, gayri menkul, otomotiv, petro kimya, yarı- iletkenler gibi döngüsel hisselerde son iki günde yüzde 6,0’nın üzerinde kayıp yaşanması, altın ve uzun vadeli devlet tahvillerinin yüzde 4’e yakın değer kazanması, piyasalarda durgunluk endişesinin ve emin limanlara yönelişin devam ettiğini gösteriyor.
Borsa İstanbul dünya piyasalarından bağımsız kendi mecrasında yolculuğuna devam ediyor. Deprem şokunu kamu desteği sayesinde küçük yaralarla atlattık. Deprem ek vergisi, holdingleri sınırlı etkileyen bir düzenleme olarak, Borsa İstanbul için hayati bir tehlike yaratmadı. Mart ayında dünya piyasalarını vuran satış dalgasını ekonomi politikalar seçim sonrası normale döner ümidi ile az hasarla atlatıyoruz.
Böyle devam eder mi? Şüpheliyiz… Seçim sonrası ekonomi politikaların normalleşeceği beklentisi kısa vadede küresel dalgalardan sınırlı etkilenmemizi sağlayabilir. Böyle bir senaryoda son dönemde geride kalan banka, holding, gıda perakendesi gibi sektörler endekse göre daha iyi performans gösterebilir.
Ancak zeminin kaygan olduğunu ve oynaklığın yüksek olacağını belirtelim. Faizlerin yükseldiği, küresel sermayenin eskisine göre daha seçici olduğu ve yabancı yatırımcı gözünde itibarımızın azaldığı bir ortamda hata yapmak için yerimizin kalmadığını belirtelim.