Haftaya adeta deprem diyebileceğimiz nitelikte, finansal piyasalarda çöküşle başladık. Önce nedenleri konusundaki görüşlerimizi, arkasından önümüzdeki sürece ilişkin beklentilerimizi paylaşacağız.
Neden kaynaklandı
Görebildiğimiz kadarıyla yaşananların temelde dört tane nedeni var. Birincisi ABD’de beklenenden daha olumsuz gelen büyüme sinyallerine geçtiğimiz cuma günü istihdam verileri de eklenince ABD ekonomisinin resesyona gittiği konusundaki düşünce ya da spekülasyon hızla yayılarak başta ABD borsaları olmak üzere ciddi satışlara yol açtı. İkincisi, Japonya’nın faiz artırım süreci ile başlayan ve devam edebileceğine dair sinyallerle süren gelişmelerin algoritmaları da tetikleyerek bir “carry trade” depremine yol açması oldu. Japonya’nın %0 faiziyle borçlanan yatırımcılar elde ettikleri fonları dolara çevirip ağırlıklı olarak teknoloji hisselerine girmiş ve özellikle ABD’de Nasdaq endeksinin aşırı yükselişinin de bir nedeni olmuştu. Japonya’nın faiz yükseltmesi, kaynak maliyetinin artması, algoritmaları da tetikleyerek pozisyon kapatmalarına yol açınca ABD borsalarında çıkış eğilimini hızlandırdı. Bu durun resesyon korkuları ile birleşince, borsalardaki satışı güçlendirdi. Üçüncüsü, geçtiğimiz günlerde özellikle yapay zeka kullanımının firmalara getirdiği maliyet yükünün sağladığı faydadan daha yüksek olduğuna dair raporların çıkması oldu. Özellikle teknoloji firmalarının hisselerinde satışa yol açan bu gelişme, zaten satış eğiliminde olan “carry trade” yatırımcılarının algoritmalara takılarak daha da büyük satışlara yönelmesine ve adeta domino etkisi ile tüm dünyaya yayılmasına neden olan önemli bir faktör oldu. Dördüncüsü, aslında orta vadede risk olarak da en önemlisi, Orta Doğu’da İsrail - İran kaynaklı jeopolitik risklerin artması ve bu gelişmelerin arz yönlü bir şok olarak küresel ekonomide stagflasyonu tetikleme olasılığı oldu.
Bundan sonra ne olur
Şimdi bundan sonrasına bakalım. Birincisi ABD’de ikinci çeyrek büyümesi %2.8 gelmişken, Atlanta Fed’in şimdi büyüme tahmini üçüncü çeyrek için %2,5 civarında dolaşırken görece yüksek ya da olumsuz gelen istihdam verileri ile ABD’nin resesyona gittiğine dair inanç çok da gerçekçi görünmüyor. Temmuz ayında Teksas’ta yaşanan kasırganın istihdam verilerinde etkisi olduğu kesin görünüyor. Pazartesi günü gelen hizmet sektörü PMI verileri beklenenden iyi gelerek bize çok da kaygılanacak bir durum olmadığını gösterdi. Bu hafta gelecek işsizlik sigorta ödemesi başvuruları da muhtemelen istihdam piyasasında o kadar vahim bir durum olmadığını gösterecek diye tahmin ediyoruz.
ABD ekonomisinin içinde bulunduğumuz süreçte yavaşlayarak zaten gelecek yıl %2’nin altında bir büyümeye geçeceği beklenen ve tahminlerde olan bir gelişmeydi. Bunun ötesinde resesyon kaygısı yaratacak bir tablo henüz ortada bulunmuyor. Enflasyona yönelik başta jeopolitik gelişmeler olmak üzere riskler ortadayken bu tablodan Fed’in Eylül indirimi sonrası hızlı bir faiz indirim sürecine gideceğini beklemekte bize göre çok gerçekçi görünmüyor. Japonya’da yaşananların teknik bir düzeltme olduğunu, maalesef buradan kaynaklı zararlar ortaya çıksa bile aynı şekilde devam etmeyeceğini düşünüyoruz. Yapay zekânın fayda maliyet analizi önümüzdeki süreçleri devam edecektir.
Yapay zekânın katkıları konusunda belki aşırı iyimser tablo vardı, o iskonto ediliyor fakat yapay zekâ zararlıdır ya da hiç işe yaramaz gibi bir sonucu beklemek herhalde çok gerçekçi değil.
Söylediğimiz gibi en büyük risk jeopolitik gelişmelerden kaynaklanıyor. Bunun nasıl evrileceği konusunda net ve iddialı bir çıkarımda bulunmak çok kolay değil. Ama görebildiğimiz kadarıyla yaşananların büyük bir savaşa yönelme ihtimali şu aşamada çok yüksek değil. Fakat tarih bize bu tür gelişmelerin hiç de umulmadık ve çok sürpriz bir şekilde olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin de sayısız örneklerini veriyor. Bu çerçevede en önemli unsurun jeopolitik riskler olduğunu ve yakından izlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz Ortadoğu bölgesindeyiz ve bu risklerle daha fazla muhatabız, o nedenle eğer gelişmeler negatif yönde olursa bizim etkilenmemiz daha fazla olabilir. Bunun yanında, ekonomimiz bir yavaşlama döneminde ve bu muhtemelen artmaya devam edecek. Dolayısıyla şirket karları ve ödeme sistemleri üzerinde risklerin olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu çerçevede hisse senedi piyasamız bundan sonra düşmese bile oynak olmaya ve yukarı çıkmaya zorlanmakta muhtemelen devam edecek görünüyor.
Küresel piyasaların ABD seçimlerinden sonra çoğu zaman olduğu gibi yılsonu rallisini yaşama ihtimalini yüksek görüyoruz. Hisse senedi piyasamız da bu olumlu tabloya eşlik edebilir. Bununla birlikte, son iki yıldır gördüğümüz coşkuyu ve sert yükselişi bundan sonra beklemek çok gerçekçi görünmüyor.