Fed’in ardından-2: Daha seçici, daha dikkatli

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Geçtiğimiz hafta bu köşedeki yazımızda Fed’in kendi eliyle yarattığı sürpriz etkisinin arka planında neler olabileceğine dair sesli düşünmeye çalışmıştım. Hikayenin o kısmındaki kafa karışıklığı ve geride kalan faniler için olan biteni anlama sürecinde herhangi bir değişiklik yok. Anlaşılması gerekiyor mu? Evet. Neden? Zira yeni bir uygulama rejimi içerisindeyiz ve konu Fed, ECB, BOE olduğunda değişiklikler gelişmekte olan ülkeler grubunda alışageldiği üzere sık frekanslar halinde gerçekleşmiyor. Yani, hayatımızın önemli bir kısmında bizimle oluyor. Anlamak gerekiyor ki yarın bir sonraki hamlenin muhtemel gidişatına dair de fikir sahibi olabilelim.

Sürpriz etkisi diyoruz ya, hikayenin bir spot fiyatlamalar bir de gelecek dönem beklentileri üzerinden şekillenme fazları var. 15-16 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen FOMC toplantılarını hiç takip etmemiş, kamuoyu ile paylaşılan Dot Plot’a hiç bakmamış ve Fed Başkanı Powell’ın basın toplantısındaki ifadelerini hiç dinlememiş olsak, sadece fiyatlamaların seyri üzerinden yorum yapsak değişen pek bir şey yok gibi duruyor. Öyle ki Amerikan hisse senedi endekslerinde tazelenen rekorlardan, gelişmekte olan ülke para birimlerinin ‘bir kısmında’ takip edilen değer kazançlarına dek öyle aman aman yayılan korku dalgasından söz etmiyoruz sanki. Peki, gerçekten böyle mi?

İkinci paragrafın başlangıç kısmındaki spot-beklenti ayrışması tam da burada karşımıza çıkıyor. Tıpkı Fed’in varlık alım programı patikasındaki değişikliğinin artık 2021 yılının geri kalan kısmının herhangi bir noktasında –muhtemelen gelecek 3 ay içerisinde- resmen ilan edileceği gerçeği gibi gelecek dönem faiz beklentileri için de alışma ve bununla yaşama süreci içerisine girmiş durumdayız. Henüz alışma evresinin giriş kısmındayız. Sadece 1 haftalık fiyatlamalara bakarak hazmetme sürecinin tamamlandığı gibi sağlıklı olmayan bir yorumda bulunmanın anlamı elbette yok. ‘Pozisyonlanma riski’ dediğimiz aşırı iyimserliğin getirdiği zaruri düzeltme hareketinin ilk dalga şokunun ardından artçı etkileri bir süre daha hayatımızda olacak. Örneğin, CFTC’nin gecikmeli açıkladığı rakamlar gösteriyor ki, geçtiğimiz hafta spekülatörler 6 milyar dolarlık uzun Amerikan doları pozisyonlanması içerisine girmişler. Anlamı şu: 9 haftalık tersi yönde takınılan tavırda bahsettiğimiz rakam yaklaşık 13.5 milyar dolar seviyesindeydi. Yani, 2 ay içerisindeki toplam eğilimin yarısı FOMC sonrasındaki işlemlerde kapatılmış. Bu da yaşanan oynaklığın ve sürpriz etkisinin rakamsal açıklaması.

Kritik sorulardan birisi potansiyel volatilitenin ne olacağı? Kuvvetle ihtimal yeni iletişim ve Eylül ayında ilk kez paylaşılacak olan 2024 projeksiyonları ile birlikte dönemsel yükselişler hayatımızda olmaya devam edecek. Fiyatlamaların negatif şiddeti ise pozisyonlanma eğilimi ve yapılacak yönlendirmenin ikna kabiliyetine göre şekillenecek. Şu an elimizdeki resim, Fed’in Başkan Powell’ın Temsilciler Meclisi’ndeki sunumu başta olmak üzere, önemli isimlerin yaptıkları yönlendirmelerde dengeyi gözetmekten yana tutum takındığı. Bullard’ın önderlik ettiği diğer kamp ise oy hakkı sahibi olmamalarının da yarattığı avantaj ile iletişimi daha şahin bir boyuta taşıyor.

Adına ister ‘yeni normal’ istersek de ‘mevcudun revizesi’ diyelim. Ne olduğunun hiçbir farkı yok. Önemli olan önümüzdeki patikanın farklı seyretme riski taşıdığı gerçeğini kabul etmek ve buna göre hazırlık yapmak. Geçtiğimiz hafta yazıyı sonlandırırken giriş yapmaya çalıştığım kısım tam da buradan devam edebilir. Patikaya dair kendisini bir süredir yeniden ayarlama yoluna giden Rusya ve Brezilya gibi örnekler var elimizde. Hem politika faizlerini yükseltip paralarına dair borçlanma maliyetlerini yukarı çekiyorlar, hem kamuoyu iletişimini bugün ve yarın şeklinde netleştiriyorlar hem de güveni yatırımcı nezdinde bir tur daha tesis ediyorlar. Emin olun ayrışıyorlar da. Fiyatlamalar, yapılan değerlendirmeler bu duruşu destekliyor. Peki, Fed’in ardından bu trenin rotasına yeni duraklar eklendi mi? Evet. Macaristan, Çekya ve Meksika da değişen düzene ayak uydurmayı tercih ettiler, politikalarını sıkılaştırdılar. Şimdi bu eğilimin yakın zamanda Latin Amerika’da Şili ve Kolombiya’ya da sirayet etmesi bekleniyor. Sürpriz değil; yapılması gerekenler.

Aşikar ki sadece fiyatlamalar üzerinden “Fed’in bir şey değiştirdiği yok, oynaklık bu, gelir geçer” demek yapılacak en büyük hata olacak. İçerisinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkeler evreni politikalarını başka bir faza taşırken en önemli risk iletişimi zayıf tutarak ayrışmak olacaktır. Bu nedenle dikkatle ve kuvvetli bir netlikle ilerlemeli. Kaldı ki konuyu GOÜ ile sınırlamayalım da; Çin, Avustralya, İngiltere, Norveç… Buralardaki iletişim de değişiyor. Yani, genele yayılıyor.

Tüm yazılarını göster