2020’nin başlangıcı 2019’dan devralınan başlıklardan uzaklaşılmasına rağmen heyecan ve belirsizlik açısından hiç de farklı bir eksende gerçekleşmiyor. Şimdi size uzun uzun ABD-İran gerginliğini ve bölgesel risklerdeki değişimlerden bahsetmeyeceğim. Zaten uzmanlığım da değil. Bir memleket meselesi olan herkesin her konu hakkında konuşmasına hiç girmiyorum. Benim derdim 2019’daki global portföy hareketleri ve Türkiye’nin bu pastanın neresinde yer aldığı konusu. O vakit gelin hep birlikte üzerine sesli düşünmeye çalışalım.
Hafta içerisinde Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından kasım ve aralık aylarına ait gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) sermaye ve portföy hareketlerini içerir veriler açıklandı. Bu başlık hakkında sıklıkla yazmışlığım, sizlere iki kelam etmeye çalışmışlığım var. Yine aynı eksende ilerlemek istiyorum. Zira konu önemli. Madem bu koca dünya üzerinde tek başımıza yaşamıyor ve sermaye piyasalarımızı yıllar önce dışa açmış bir ekonomiyiz, o halde bizim dışımızdaki dünyada olan bitenleri bilmek ve global sermaye hareketlerinden nemalanmak zorundayız. Bunun lamı cimi maalesef yok. Kendi tasarruflarımız bize yetmiyor. Bakmayın şimdilerde dünyada fiziksel sınırlar üzerine eski zamanları hatırlatır anlamsız tartışmalar olduğuna. Daha gelişmiş bir dünya ve refah destekli büyüme için bu tarz akımların serbestçe hareket etmeye ihtiyacı var. Kimsenin de bu gerçeği reddedecek hali olduğunu düşünmüyorum. Nokta.
Tüme varmaya çalışalım. Yani, aralık ayı rakamlarından yılın geneline gidelim. Buna göre, IIF hesaplamaları der ki, 23 adet GOÜ ülkesine yılın son ayında toplamda 30.6 milyar dolar portföy girişi gerçekleşti. Söz konusu harekette en yüksek payı bir klasik olduğu üzere gelişmekte olan Asya grubu 17.9 milyar dolar ile aldı. 2019’un son işlem ayındaki fon girişi ile son 3 ayın en iyi performansı sergilenirken, çeyrek bazda toplam rakam 73.9 milyar dolar düzeyine ulaştı. Böylece yılın tamamında GOÜ grubu üyelerine 310.4 milyar dolar portföy girişi takip edilmiş oldu. Bu, 194.1 milyar dolar olan 2018 rakamını yüzde 160 gibi bir rasyo ile çevirmek (roll) anlamına geliyor. Daha basit ifade ile gelişmekte olan ülkelerde fon akımları hem 2018’in gerisinde kalmamış, hem de üzerine ekleyerek yoluna devam etmiş. Borç senetleri 260.7 milyar dolar ile yılın tamamında dağılımı domine eden taraf olurken, hisselere olan giriş 49.7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Her ikisi de bir önceki yıl performanslarının üzerinde oluşumlar anlamına geliyor. Bir karşılaştırma daha yaparak rakam dolu kısmı tamamlayabiliriz: Son çeyrek rakamı 2019 ikinci çeyrekte takip edilen 75.2 milyar dolarlık akımdan bu yana en yüksek performans olurken, hisseler 19.6 milyar dolarlık artı ile önceki iki çeyrekteki 10.9 milyar dolar çıkışın tamamını telafi ediyor. Borçlanma senetleri kısmı 54.3 milyar dolar girişle bilindiği gibi. Sürpriz yok.
Nedeni nasılı belli. Global ekonomide 2018’in ikinci yarısı baş gösteren yavaşlama eğilimi 2019’un tamamında yakından hissedildi. Başkan Trump ile Çin arasındaki tepişme belirsizlikleri kısa vadede artırıp para politikalarındaki duruşu etkisiz hale getirme riski doğurduğunda Fed ve ECB önderliğinde gerek sözle yönlendirme gerekse aksiyon alarak ayarlamalar yapıldı. Öyle ki Fed global kriz sonrası ilk kez 3x25bp’lık faiz indirimi adımları attı. Doğal olarak da risk algılaması pozitif yönde gelişim gösterdi. Gün sonunda gelişmişinden gelişmekte olan ülkelerine, hisse senetlerinden borçlanma araçlarına dek tüm enstrümanlara talep arttı, fon akışı hızlandı. Evet, yine sürpriz yok.
Toparlayalım ve bunca koşuşturmaca arasında yerel varlıklara olan ilgiden bahsedelim. IIF hesaplamalarına göre Türkiye’ye toplamda 3.4 milyar dolar giriş gerçekleşti. 2019 rakamı olan 32 milyon dolar artının ciddi anlamda üzerinde. Zaman periyodu olarak baktığımızda, ilk çeyrekte 8.5 milyar dolar giriş olurken, devamındaki 6 ayda ise 5.1 milyar dolar çıkış yaşanıyor. Yılın ikinci yarısında Türkiye ekonomisi büyümede pozitif sürpriz yapıyor, ödemeler dengesi fazla veriyor, enflasyon geriliyor, Merkez Bankası faiz indiriyor. 5.1 milyar dolarlık çıkışın 2.4 milyar dolarlık kısmı, yani neredeyse yarısı Haziran-Aralık döneminde yaşanıyor. Bir parantez açalım. TCMB’nin paylaştığı haftalık yurt dışı yerleşik kişi hareketlerinden yapılan hesaplamada ise 2019’da 2.7 milyar dolar resmi çıkış söz konusu. Böylece 2018-19 toplamındaki çıkış rakamı 4.6 milyar dolara ulaşıyor. Geride kalan yıl içerisinde hisse cephesi 420 milyon dolar artı verirken, repo dahil DİBS kalemi 3.1 milyar dolar çıkışa sahne oluyor.
Net/net: Küresel finansal koşullar bizim açımızdan 2019’u tahmin edilmeyenin ötesinde destekleyici hale getirdi. Dışımızdaki dünya gibi biz de faiz indirimlerinde momentumu artırdık. Hali hazırda yüksek olmasına rağmen genel algının düzelmesi risk primimizde de düşüş olmasına zemin hazırladı. Ancak, gün sonunda portföy çıkışlarının önüne geçemedik. Bunun bir kısmı tercih edilmeyen kısa vadeli yani “sıcak para” tanımlamasına sahip. Ve-fakat yerel varlıklara olan algının henüz istenilen ölçekte olmadığının da teyidi konumunda. Bugünlerde Türk yatırım sektörü çalışanları olarak hisse senedi piyasamızdaki yükselişten mutluluk duymasına duyuyoruz ama içimiz buruk. Yabancı yatırımcı katılımını da arzu ediyor gönüllerimiz. Üstadın deyimiyle, “yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.”