Farklı yönleriyle 3. çeyrek büyümesi

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesaplarına göre ekonomi yılın 3. çeyreğinde yüzde 5.96 büyüdü. Bunun dünyada en yüksek büyüme oranlarından birisi olduğu öne çıkartılarak iyimser değerlendirmeler yapıldı. Büyüme, “ne kadar?” sorusundan çok “nasıl?” sorusuyla ele almak daha yerinde bir yaklaşım. Bu yaklaşım tüm veriler için de geçerlidir ama en çok büyüme konusunda önem taşıyor.

Ekonominin verimsizlik, yüksek cari açık, yüksek bütçe açığı, yüksek borç, yüksek enflasyon, aşırı gelir dağılımı dengesizliği gibi sorunlarla duvara dayandığı şu noktada bu bakış daha da önem kazanıyor:

- 3. çeyrekte ekonomi yüzde 5.93 büyüdü. Yılın ilk 9 ayındaki ortalama büyüme yüzde 4.66 oldu. 4 çeyreğin toplamına göre yıllık büyüme hızı ise yüzde 4.31. Bunda izlenen seçim ekonomisinin belirgin bir katkısı var.

- Buna karşın, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere göre ekonominin temposunda kayda değer bir yavaşlama var. Bu verilerle ekonomi, bir önceki çeyreğe göre sadece yüzde 0.27 büyüdü. Bu tempo, yıllık büyüme hızının yüzde 1.09’a indiğini ima ediyor. Bir önceki çeyrekte, çeyreklik büyüme temposu yüzde 3.31 idi ve bu yıllık hız olarak yüzde 13.90’a karşılık geliyordu.

- Döviz rezervlerinin bulunduğu durum nedeniyle büyüme verilerinde ilk bakılması gereken yer dış dengeler. Turizmin katkısına rağmen 3. çeyrekte toplam 4.09 milyar dolar cari açık verildi. Bu 3. çeyrekte gayrı safi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 1.38’ine denk. 4 çeyrek toplamıyla yıllık cari açık ise GSYH’nin yüzde 4.81’ine eşit. Bu uluslararası düzeyde çok riskli kabul edilen bir oran. Döviz rezervlerinin bulunduğu durum hesaba katılınca da riskler iyice katlanıyor.

- Seçim sonrası kurlardaki artışa rağmen 3. çeyrekte ihracat sadece yüzde 1.06 büyürken ithalat yüzde 14.50’lik bir sıçrama yapmış. Üstelik ihracattaki yüksek büyüme geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 13.31’lik sıçramanın üstüne geldi. Bu durum ekonominin dış dengelerinin ne kadar sorunlu ve kritik hale geldiğini gösteriyor.

- Buradaki dengesizlik, dış borçlarda artış ve bütçe açığındaki sıçrama ile başka dengesizliklerle de birleşiyor.

- Bu dengesizliğin gerisinde büyümenin esas olarak özel tüketime dayalı olması var. Özel tüketim 8 çeyrektir çift haneli ve genellikle yüzde 15’in de üstünde bir hızla büyüyor.

- Özel tüketim büyürken, emeğin gelirden aldığı pay azalıyor veya çok düşük seyrediyor. Bu da toplumun büyük bölümünün büyümeye rağmen yoksullaşmasına, gelir dağılımının iyice bozulmasına yol açıyor.

- Özel tüketime dayalı büyüme politikaları hane halkı borçluluğunu ve buna paralel verimsiz şirket borçluluğunu artırarak, finansal ve sosyal riskler yaratıyor. Bu durum ayrıca gelir dağılımındaki bozulmanın servet eşitsizliğinde artışa dönüşmesini hızlandırıyor.

- Tüm bunlar olurken de kişi başına gelir, sığınmacı ve göçmenleri hesaba katmadan bile ancak 10 yıl önceki düzeyine çıkabildi. Kişi başına gelir, 25 bin dolar olan 2023 hedefinin ancak yarısı kadar ve 10 yıl öncesine göre ikiye katlanmak yerine eski düzeyini bile ancak geri yakalamış durumda.

Tüm yazılarını göster