Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ekonominin ikinci çeyrekte yüzde 21.73 büyüdüğünü açıkladı. Bu TÜİK’in 1998’e kadar uzanan yeni gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) serisinde gördüğümüz en yüksek oranlı çeyreklik büyüme. Böyle bir performansa rağmen, ekonomi aktörleri destek çağrılarında bulunmaya devam ettiler.
Ekonomik gidişin fiilen hayata yansıyan halinin, yüzde 21.73’lük büyüme hızının ifade ettiğinden farklı boyutları olduğu ortada. Mevcut durumun farklı yönlerine baktığımızda şu noktaları vurgulamamız gerekiyor:
- Dolar bazında yıllık GSYH bir önceki çeyreğe göre 36 milyar dolar, bir yıl öncesine göre 24 milyar dolar artmış olmasına karşın hala 2008 yılı düzeyinde patinaj halinde. Bu durum başta dış borç olmak üzere dış dengeler ve uluslararası karşılaştırmalar açısından olumsuz bir durum.
- Buna paralel olarak kişi başına gelir, iki çeyrektir artıyor olmasına rağmen 9 bin 120 dolar ile 2007 yılının gerisinde. Başta Suriyeliler olmak üzere 5 milyon dolayındaki göçmen nüfusu da katarsak gerçek kişi başına gelir 8 bin 600 dolara düşüyor. Bu ise 2006 yılı ile karşılaştırılabilecek bir düzey.
- 25 bin dolar kişi başına gelir, 2 trilyon dolar GSYH diye ilan edilen 2023 hedefleriyle geldiğimiz yer maalesef burası. Hedeflerin ilan edildiği 2011 yılından ileriye değil geriye gidilmiş.
- Rekor düzeydeki çeyreklik büyümede baz etkisinin önemli katkısı var. Ekonomik daralmaların ardından yüksek oranlı büyümelerin gelmesi, geçmiş örneklerde de gördüğümüz bir durum. Tüm dünyada ekonomilerin yüksek oranlı büyüme gösteriyor olması da Türkiye açısından destekleyici bir ortam yaratmış durumda.
- Bunun etkisini ihracattaki yüzde 60’lık büyümede çok net görüyoruz. İhracatın büyümeye katkısı 14 puanı aşıyor.
- İthalattaki büyüme yüzde 19 ile ihracatın oldukça gerisinde. Ancak bunda yüksek kurlar ile dış finansman ve döviz rezervi cephesinde yaşanan sıkıntıların frenleyici etkisi de var.
- Dikkat çekici bir gelişme stoklardaki ciddi azalma. Bu düşüş büyümeyi 6.6 puan aşağı çekecek boyutta. Bu azalmanın ardından ithalatın mı, yoksa içerde üretimin mi artacağı bir soru işareti. Buradaki stok erimesi ithalatı zorunlu mallarda meydana gelmiş ve önümüzdeki süreçte bunların ithalatı zorunlu hale gelecekse, sıkıntılara yol açabilir.
- Tarımda büyümenin yüzde 2.23, inşaatta yüzde 3.13’te kalması ekonomik ve sosyal etkileri açısından önemli. Finans sektöründeki yüzde 22.7’yi bulan rekor küçülme de finans sektörünün geleceği ve bunun reel sektöre yansımaları açısından dikkatle takip edilmesi gereken bir nokta.
- İkinci çeyrek verilerinde bizce en önemli nokta, emek kesiminin GSYH payının ciddi ölçüde düşmüş olması. Toplam işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı 3.52 puan birden düşerek yüzde 29.53’e geriledi. Bu durum, yüksek büyümenin gelir dağılımını bozarak gerçekleştiğini gösteriyor.
- Süre giden yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonla birleşen bu gelişme, gelir dağılımındaki bozulmanın daha yakıcı sonuçlar doğuracağı anlamına geliyor. Bu durum aynı zamanda özel tüketimin büyümeye katkısı açısından da soru işaretleri yaratacak.