Dünya Madenciler Günü’nde gündeme Soma gibi facialarla değil de başarılarla gelmeyi umut edelim.
Umut; her şey olabilir ama asla bir yöntem değildir. Pek çok zenginlik alanında potansiyeline erişememiş olmayı, ben fırsat biliyor ve zihinsel dönüşüm ile yeni zenginlik alanları oluşturabileceğimizden eminim.
Yorgun düşen maden kanununun değişiyor olması; bir fırsattır bizlere… Bakanlık, madencilik sektörünü hızlandıracak bu adımı atıyor. Ancak yetmez; sektörün zihin yapısını da güncellemek gerekiyor.
Sektöre sermaye girişini hızlandırmak, yöre halkının taleplerini karşılamak ve çevreye saygılı üretimi garantilemek… Bunlar gerekli ama yeterli değil. Yeterlilik, fakir maden zengini Türkiye’de bu madenlere daha fazla katma değer katabilmektir.
Türk madenciliği, inovasyona en fazla ihtiyaç duyandır. Doğal taş çeşidi çok ama bunu küresel arenaya taşıyacak gayret ve akıl eksik… Bu, kabul edilemezdir. Anavatanımıza ana sütü kadar helal bir zenginliği bulup çıkarmak, insanlığın hizmetine sunmak için aklımız da var teknolojimiz de…
1 yılda yetişen buğdayı nimet olarak gören ancak 125 milyon yılda oluşan doğal taşlara “taş” diye küçümseyerek bir yere varamayız.
MADENİMİZE DEĞER KATMAK
Doğal taş zengini ülkemizde ortalama ihracat fiyatımız, tonda 282 $. Kilo fiyatı 28 cent civarında.
Oysa İtalya, İsrail gibi ülkeler, bizden daha az çeşidi ve rezervine rağmen tonda 900 doları yakaladılar.
Biz de yapabiliriz. Bunca üniversitemiz ve çok değerli madencimiz var. Yeter ki işbirliği yaparak madenimize katma değer katalım.