Faizde Credit Suisse’in duyduğu mu, Erdoğan’ın dediği mi olacak?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Merkez Bankası Başkanı'nın "16 Aralık'ta faizi indirmeme olasılığı arttı" demesi fazla bir anlam ifade eder mi? Eğer faiz kararını Merkez Bankası veriyor olsaydı, bu ifade elbette anlam taşır ve TL hızla değer kazanırdı.

✔ Oysa piyasada yaprak biraz kımıldar gibi oldu; o kadar. Çünkü herkes biliyor ki faiz kararı verme yetkisi Merkez Bankası'ndan alınalı çok oldu.

Türkiye ekonomisi eylül ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında alınan faiz indirimi kararıyla yeni bir yola girdi ya da gözde ifadeyle makas değiştirdi. Bu yolda yürümeye devam edeceğimiz ekim ve kasım toplantılarındaki kararlarla iyice pekişti. Yetmedi, faizin daha da indirileceği söylemi her ortamda, herkes tarafından üstüne basa basa dile getirilir oldu.

Önümüzde yılın son toplantısı var. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 16 Aralık'ta toplanıp faiz indiriminde kalan o sınırlı alanı kullanacak. İndirimle ilgili sınırlı bir alan kaldığı ifadesi bizim değil tabii ki. Bu ifade hem Para Politikası Kurulu’nun önceki toplantılarının metinlerinde yer aldı, hem Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu tarafından dile getirildi.

Merkez Bankası tarafı her ne kadar sınırlı bir alandan söz ediyorsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadelerinde herhangi bir sınıra işaret edildiğini pek duymadık. Faiz indirilmeye devam edilecek. Hatta Erdoğan’ın zaman zaman tek haneli faize vurgu yaptığını da biliyoruz.

Merkez Bankası eylülde 1, ekimde 2, kasımda yine 1 puanlık indirim yapmıştı. Genel kanı aralık ayında bir kez daha 1 puanlık indirime gidileceği yönünde. Yani halen yüzde 15 olan politika faizinin yüzde 14’e indirilmesi bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaman zaman faiz konusundaki keskin söylemlerine bakanlar, aralık ayındaki indirimin 1 puandan fazla olabileceğini de bekler oldu.

Aslında piyasalardaki durum faizin indirilmesine hiç elvermiyor ama bu durumun dikkate alınmadığı da ortada. “Faiz inince döviz artar, dövizin artmasıyla da enfl asyon fırlar gider” gerçeği kaygı olmaktan tümüyle çıktı. Sonuçta enfl asyonun çok hızlandığı ve daha da hızlanacağı gerçeği adeta tümüyle göz ardı edilerek yalnızca ilk iki basamağa, yani faiz indirimine ve dövizin artmasına odaklanıldı, bu sayede Türkiye’nin ihracatını artıracağı üstünde durulmaya başlandı. Sonraları bunun da ötesine geçildi ve bir kazanımmış gibi Türkiye’nin ucuz işgücü merkezi haline gelmesinin sağlanacağı, böylece yatırımların artacağı ve ülkenin refaha kavuşacağı ileri sürülür oldu. Hem de bu üç beş yıla yayılmayacak, neredeyse üç beş ay içinde gerçekleşecekti.

Hem faizi, hem dövizi tutmak!

Merkez Bankası, yüksek enfl asyon ortamında gerçekleştirilmesi mucize ötesi bir deneye kalkıştı. Hem faiz tutulacak ve giderek aşağı çekilecekti, hem de kur artışı frenlenecekti.

Kur artışını önleyebilmek adına yedi yıl aradan sonra geçen hafta dövize doğrudan müdahale edildi. Merkez Bankası’nın net döviz rezervi eksideyken böyle bir adım atmasının anlaşılır tarafı yoktu. Kaldı ki, net rezerv artıda olsa bile faizi düşürürken döviz satmanın, döviz talep edenlere avantaj yarattığı çok basit bir gerçekti.

Önce dövizin pahalanmasına yol aç, sonra döviz pahalanmasın diye elindeki rezervi sat!

Bu politikayı uygulayanlar, iktisat fakültesinin birinci sınıfından öteye geçemez aslında. Dövize müdahalenin kılıfı da bir türlü olmuyordu üstelik. Dövizdeki aşırı oynaklığa karşı müdahaleye girişildiği söyleniyordu ama önceki günlerde çok daha büyük dalgalanmalar yaşanmıştı. Merkez Bankası o günlerde kılını kıpırdatmamıştı.

Yoksa Merkez Bankası dolar 14 lirayı geçmesin diye mi bu müdahaleye girişiyordu! Hani Merkez Bankası’nın kurda bir hedefi yoktu!

Credit Suisse’ten aldık haberi!

İşte “Ne oluyor, ne olacak, nereye gidiyoruz” sorularına yanıt bulmaya çalışan piyasalar, bu kafa karışıklığı içinde dün ilginç bir habere uyandı.

Haber Bloomberg HT kaynaklıydı, Bloomberg de dayanağının Credit Suisse olduğunu belirtiyordu. Credit Suisse’in kaynağı ise Merkez Bankası başkan ve yardımcısının bir anlamda kendi aralarındaki konuşmaydı.

Merkez Bankası yöneticileri geçen hafta yerli ve yabancı yatırımcılarla toplantılar yaptı. Yabancılarla gerçekleştirilen toplantıda Başkan Yardımcısı Mustafa Duman faiz indirimine devam edilip edilmeyeceği yönündeki kararın 16 Aralık’taki Para Politikası Kurulu toplantısında verileceğini söyleyince Başkan Şahap Kavcıoğlu araya girip “16 Aralık’taki toplantıda faiz indirimi yapılmaması olasılığı arttı” demiş.

Bu haberle birlikte döviz piyasasında sınırlı da olsa bir etki gözlendi. Düşünebiliyor musunuz; faiz artışı değil, indirime son verilebileceğine dönük dolaylı mı dolaylı ve doğru olup olmadığı bilinmeyen bir haber bile etki etti. Aslında bu, sorunumuzun kaynağını çok açık biçimde ortaya koyan somut bir işaret.

Siz yine de indirime hazır olun!

Başkan yardımcısına başkan müdahale etmiş de, indirim yapılmayabilirmiş de...

Hani faiz kararını Merkez Bankası veriyor olsa, bu diyalog da gerçek olsa, tamam! Deriz ki, anlaşılan 16 Aralık toplantısında faize dokunulmaması söz konusu olacak gibi...

İyi de faiz kararlarını Merkez Bankası mı alıyor sanki! Cumhurbaşkanı faiz indirilecek dediği sürece kim dinler Kavcıoğlu’nu ya da bir başkasını?

TL'nin reel değeri dibe oturdu!

Merkez Bankası'nın 2003 yılını 100 kabul ederek oluşturduğu ve 1994 yılına kadar geri götürdüğü reel efektif döviz kuru endeksi kasım ayında şimdiye kadarki en düşük düzeye geriledi.

Reel efektif döviz kuru kasım ayında 54.33'e indi. Söz konusu endeks 27 yıl 11 aydır, yani tam 335 aydır hesaplanıyor ve kasımda ilk kez bu düzeye inilmiş oldu.

Reel efektif döviz kurunun en düşük gerçekleştiği on ayı sıralayınca ilginç bir tablo çıkıyor karşımıza. Bu on en düşük değerin altısı bu yıl, dördü de geçen yıl oluşmuş.

Her ne kadar reel kur dibe oturmuşsa da, gerçekte bu kadar düşük değildir. Çünkü biz fiyat artışını olduğundan daha az ölçüyoruz.

Tüm yazılarını göster